iki

148 20 11
                                    

terapiye gittiğim için kendimden nefret ediyorum. içimde ısrarla, şiddetle beni iyi olmaya zorlayan bu güçten nefret ediyorum. her gün hiçliğin kıyısındayım ama cesaret edip kendimi oradan aşağı yuvarlayamıyorum. belki cesur olursun bir gün, diyorum kendime, ama korkaksın çok fena. hep yarı yolda bırakıyorsun kendini. aynı yolu ezberledin artık. aldığım her nefes içimdeki koru alevlendirirken nasıl kül olacağım ben? bugüne kadar nasıl yaşadım beni bunca yıl? yalnız değildim çünkü, bu suçun failleri benim canımın parçalarıydı. onlar için yaşadım. bugün onlar yok artık, çekip gittiler. kızmıyorum onlara, hak ettiğimi yaptılar bana. ama yetmiyor. 

aynı kılıçla ölmek istiyorum. eşit bir ölüm istiyorum. bize, bir zamanlar bize şahit sokaklar ve kalbim için. ama yok, inan o cesaret yok. her defasında kırılan bir kurşun kalem bu. her defasında kırılan bir kurşun kalem bu.*

kafamdaki düşünceleri susturmaya çalışıp terapi için yola düşüyorum.

---------------

+merhaba yoongi, hoş geldin, nasılsın?

-sağolun, siz nasılsınız?

+teşekkür ederim, başlayalım mı?

-tabii.

+nasılsın?

-az önce sorduğunuzdan beri pek bir şey değişmedi.

evet, başlıyoruz. uzun bir gün olacak. ikinci seansa savunma mekanizmalarıyla gelmek. tahmin etmeliydim. ama ona uyum sağlamaya çalışıyorum.

+ben soralı çok olmadı ama sen en son cevap vereli bir hafta kadar oldu.

gülümsüyor. doğru bir yol seçmişim, ne de olsa terapinin yetenek kısmı nabza göre şerbet vermektir, değil mi?

-çok iyi değilim açıkçası. hatta ne hissettiğimi bile bilmiyorum. hiçbir şey bilmiyorum. bu yüzden cevap veremiyorum.

onu biraz kaybolmuş görüyorum. burada değilmiş gibi. ne hissettiğini, ne düşündüğünü, ne yaptığını bilmiyormuş gibi. birden kanım donuyor. yüzüne bakıyorum önce. sonra da parmaklarıyla oynadığı eşofman ceketinin bileklerine. kapalı bileklerine. sakince konuşuyorum.

+yoongi, bu hafta nasıl geçti senin için? neler yaptın, kendini iyi hissettiğin, kötü hissettiğin zamanlar oldu mu? biraz bunların üzerine yoğunlaşmak istiyorum.

-ne hissettiğimi bilmediğimi söyledim diye mi? inanın ben de çabalıyorum ama sanki ben burada değilmişim gibi geçti bütün hafta. gerçekten tanımlayabilmekte zorlanıyorum.

+peki, neler yaptığını anlatmakla başla o zaman. derslere geldin mi, arkadaşlarınla görüştün mü, yalnızken ne yaptın, kitap falan okudun mu?

-derslere geldim, arkadaşlarımla görüştüm, yalnızken de bileklerimi kestim.

yüzüne bakıyorum.

-merak etmeyin gördüğünüz gibi ciddi bir şeyim yok. niye öyle bakıyorsunuz, aradığınız cevap bu değil miydi? ikimizi de uğraştırmadım.

kafamın içinde bir yerlere danışana karşı nasıl şaşkın kalakalınmaz, süpervizörüme sormayı not ediyorum.

-benden böyle bir şey beklemiyor muydunuz, lütfen ama. sabrının son noktasında terapiye başlayan bir çocuk, üstelik gelir gelmez tetikleyici olabilecek her şeyi bir çırpıda anlatıyor, üstüne bir de kendine zarar verme alışkanlığı var. böyle danışanların ilk haftada tetiklenmesi ve terapistini araması beklenir. benim aramadığım aşikar. demek ki bir şeyler yaşanmış.

bu çocukla uğraşmak gerçekten zor olacak. belli. derin nefes alıyorum.

+bir şeyler ''yaşanmış'' ve sen de oradaymışsın anladığım kadarıyla. neler yaşandığına bakabilir miyim?

karınca kumu [namgi]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin