üç

125 17 4
                                    


hayır.

hayır. hayır.

hayır yoongi. bunu kendine yapmayacaksın. bu sefer değil. kendine gel.

aynada kendimle göz göze geliyorum. kendimi ilk defa görüyor gibiyim sanki.

nefes alıyorum derin derin, kendime bakıyorum. bir daha bunu yaparsan, kendi yüzüne nasıl bakacaksın?

ellerimi yumruk yapıp sıkıyorum. tırnaklarım avuçlarımın içine batıyor. 

biraz daha sakinleşmeye çalış. sen söz verdin. sen namjoon'a söz verdin. 

tırnaklarım avucumu kanatmaya başlıyor. 

aynada tekrar kendimle göz göze geliyorum.

sen daha önce de bu hayattan birlikte kurtulacağınızın sözünü vermemiş miydin? sözünü tutmamak yeni bir şey değil senin için. bir daha yaparsın, onurunu, gururunu, kendine olan saygını ya da inancını mı kaybedeceksin? sen bunları kaybedeli asırlar oluyor. kaybedecek neyin kaldı ki? 

onun yaşayacağı hayal kırıklığı mı? saçmalama, haftada bir saat gördüğün adamın umurunda mı olacaksın? en fazla biraz üzülür sonra geçer.

avuçlarımdan sızan kanı görüyorum. duvara yumruk atıyorum. bir daha atıyorum. artık ne olursa olsun yoongi. duvara vurmak yetmiyor.

aynada tekrar kendimle göz göze geliyorum.

bazı yolların geri dönüşü yoktur.

jiletlerime uzanıyor ellerim.

biraz titriyorum ama elim düz çizgiler için yeterince sakin.

bir şey olmayacak. derin olmayacak. damarların üzerine yok. sadece biraz rahatlamak için. hiçbir şey kötü olmayacak.

elimden geldiğince düz çizgiler çiziyorum. ilk başta hiçbir şey hissetmiyorum. sonra çiziklerin arasından küçük damlalar halinde kanlar çıkıyor. işte o zaman yanmaya başlıyor. damlaları seyrediyorum. ne kadar güzel gözüküyorlar. 

bileğimi bükmeye çalışıyorum, sızlıyor. içimdeki bütün acı oradan çıkıyor sanki. biraz daha bileklerimi oynatıyorum, biraz daha kanıyor. elimle kanı bulaştırıyorum kolumun iç tarafına. şimdi ne kadar korkutucu gözüküyor. sanki çok kan kaybediyormuşum gibi. ne kadar komik. hiçbir şey olmadı ki. birazcık sızladı sadece.

giderek daha da rahatlıyorum. sırtımı yatağa atıyorum. şimdi çok sakinim.  birazdan uykuya dalacağım. sonra sabah kalkıp fakülteye gideceğim. erkenden, kimse yokken. sakinliğin tadını çıkarmak için. her şey çok daha iyi olacak.

---------------------------------------

psikolog olmak manevi olarak yorucudur ama bazı anlar insana ne kadar da önemli bir iş yaptığını ve kendisine ne kadar çok ihtiyaç olduğunu, birilerine yardımcı olabilmenin ne kadar yüce bir olgu olduğunu hissettirir. gece telefonum çaldı diye hayatımdan ne kaybettim sanki. ama birisini yanlıştan döndürdüm. yoongi'yi. yaralı keçi. belki de oğlak demeliyim. yoongi ne kadar küçükse dünya o kadar büyük ama inatçı çocuk işte, keçi gibi. kafa tutmaktan vazgeçmiyor. hep böyle kalsa keşke. 

rahatça bir uykuya dalıyorum. sabah fakülteye erkenden kalkıp içimdeki dinginliği fakültemle paylaşmak için yola koyulacağım.

---------------------------------------

sabah 8. kötü bir zamanlama değil. kalkıp hazırlansam, fakülteye gitsem saat 9'a yakın olur. 9 dersine gelenlerden başka kimse yoktur, ben de onlar derse girince çardağın önüne çıkarım.

karınca kumu [namgi]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin