Nilay arkadaşının neden ve nasıl bu şekilde çöktüğüne anlam veremiyordu. Bunları anlamlandırmak onun için çok zordu. Şuan peçete taşımadığı için pişman olmuştu."Işıl, iyi misin? Neler oldu sana?"
Işıl burnundan akan kanı daha yeni hissetmişti. Elini kaldırıp burnuna değidirmek üzereyken Nilay tarafından durduruldu."Yapma her yerine bulaşacak, benimle gel peçete ile silelim." Işıl'ı kolundan tutup kaldırmaya çalışırken Işıl Nilay'ı geriye doğru savurup olduğu yerde kalmaya devam etti."İstemiyorum. İçeriye girmeyi istemiyorum Nilay. Git sen al gel."
Işıl yüzünü başka yöne çevirip burnunu ellememeye çalıştı. Nilay Işıl'ın onunla gelmeyeceğini gözden geçirip arkasını döndü. Gözlerinin önünde iki kişi duruyordu. Batın ve parti kurucusu kız.
Nilay hızla içeriye doğru yürüyüp peçete bakmaya başladı. Batın arkasından gelip Nilay'a ne olduğunu sorduğunda Nilay şuanda cevap verecek durumda değildi. Aniden önünde siyah bir gölge gördü. Gölgenin sahibi hemen karşısında ona peçete uzatmıştı. Meriç gülümseyerek elinde ki peçeteyi göstererek,"Aradığın bu sanırım, değil mi?"
Nilay bu çocuğun neden burada olduğunu bilmiyordu, hatırladığı kadarıyla o kıza bir şeyler demişti, o kızla aralarında bir şeyler mi vardı?
Nilay teşekkür ederip tekrar dışarı kendini attığında Işıl'ı gözleri aradı. Işıl'dan hiçbir iz yoktu, Işıl nereye gitmişti böyle? Verdiği tepki bile korku vericiydi. Nilay endişeli şekilde sağa sola bakınarak Işıl'ı aramaya devam etti. Sadece o kız kolları bağlı şekilde Nilay'a bakıyordu. En başından beri buradaydı ve Işıl'ı görmüştü demek ki. Nilay sinirlenmeden edemedi.
Batın hızla Nilay'ın yanına gelerek,"Işıl tek başına bu saatte gitmişse hala yollardadır. Arabayla beraber yavaşça giderken yolları gözetleyebiliriz."
Nilay hızlıca başını sallayarak arabaya doğru yöneldiğinde Batın'ın o kıza bir şeyler söylemek için döndüğünü adım seslerinden anlayarak geriye döndü. Duyabildiği tek şey Nilüfer ismiydi.
Yani o kızın adı Nilüfer miydi?
Nilüfer. Nasıl olduğu belli olmayan o kız.
Batın geri dönüp Nilay ile birlikte arabaya bindi.
Işıl ne yaptığının farkında bile değildi. Yolda gözyaşları ile birlikte sadece koşuyordu o kadar. O kızı görmek onun için iyi olmamıştı.
Gözlerini silmek için kolunu gözlerine götürürken birisine çarptı ve yere doğru düştü. Bir el uzatılmadığı sürece yerde durmaya devam ediyordu. Eli tutup yavaşça ayağa kalktı. Karşısında kişinin yüzünü görmeden özür dileyip yanından geçip koşmaya devam etti.
Azize başını koşan Işıl'a döndürdü. Yüzü ifadeden yoksul şekilde eğilip yerdeki telefonu aldı. Işıl'ın neden bu saatte koştuğunu düşünüp arkasını döndüğünde dışarıyı gözetleyen Nilay'ı görmedi. Batın arabayı sürerken Nilay için elinden geleni yapıyordu.
Nilay arkası dönük kıvırcık saçlı kızı gördüğünde Işıl olmadığını anladı. Başını diğer taraflara çevirdi.
Azize neler olduğunun farkında bile değildi. Sadece elindeki telefonu kontrol ediyordu. Başını hızla telefondan kaldırıp arkasına baktı. Hızlıca ilerlemeye devam ederek yönünü gelen kişilerden kaybettirdi.
Nilay Işıl'ın bir köşede oturduğunu gördüğünde aniden Batın'a dur dedikten sonra aşağı indi ve Işıl'a doğru koşmaya başladı.
Işıl Nilay'ın gelişini izledi. Kendine yeni yeni geliyordu. Nasıl böyle tepkiler vermişti? Sadece Nilüferi bu şekilde görmek bile onu kötü etkilemişti. Farkında olmadan yaptığı hareketlerden dolayı utanarak Nilay'ın üstüne doğru kendini saldı.