Meriç tüm bunları yaptıktan sonra Nilay'ı o şekilde bırakarak okuldan çıkmıştı ve böylece Nilay'dan kimsenin haberi olmadan okulun kapısına kilit vurulmuştu.
Hava kararmaya başlamışken kimse hala en ufak bir şey fark etmedi. Her şey normalmiş gibi gidiyordu ve Işıl evinde oturuyordu. Nilay'ın hala evde olmama sebebinin başka bir erkekle gezdiğini düşünmesiydi. Işıl ayağa kalktı ve güneşin tamamen gitmek üzere olduğunu gördü. Uzaklarda bir yerlerde, belki doğruları söylediği günde gelir diye düşündü. Şimdi bunu düşünmenin faydası yoktu, Nilay'ın kalbini doğruları söylemeden çoktan kırmıştı, bunu biliyordu ama kendisini tutamamıştı. Batın'ın haklı olmasına izin veremezdi. Belki bu şekilde bir azarlama ve trip Nilay başka erkekle olmasını engelleyebilirdi. Eğer Nilay Batın'ı sevmeye devam edecekse, o zaman Nilay'ın Batın'dan tamamen farklı olması gerekiyordu. Bu ilişkinin sonunda Batın'ın doğrularına bu şekilde kendisini savunarak karşılık verebilirdi.
Ve bu düşüncelerle beraber çoktan hava kararmıştı. Nilay'ı merak etmeye başlayan Işıl Nilay'ı aradı ama cevap alamadı. Nilay gerçekten başka birisiyle bir gece geçirmek için mi eve gelmemişti?
Nilay kuru dudaklarını yavaşça araladı. Gözleri hala kapalıydı, başında ki ağrı ile yerde hala yatıyordu. Nerede olduğunu hatırlamıyor gibiydi, hala baygınlığın etkisindeydi. Gözlerini yavaşça açmasına rağmen hala karanlıktı. Dip bir karanlık. Nilay korkuyu iliklerine kadar hissederek yavaşça kalkmaya çalıştı. Elleriyle başını tuttu ve dudaklarını yaladı. Bu aşağılık yerlerde gerçekten neler olduğunu anlayamadı... En son bir kız onu çağırmıştı ve sonra... atıldı. Bu yere atıldı.
Nilay karanlıkta hiçbir şey göremiyordu. Yapabileceği tek şey düşünmekti ama düşüncelerini korku sarıyordu ve en kötüsü ise başının ağrısıydı. Kan gelmiş olabileceğini hissederek kafasını tuttu. Gözyaşları kafasında ki kandan daha çok dökülebilirdi, karanlıktan korkuyordu. Şimdi yeni yeni bunu fark ettiğinde ayağa hızla kalktı. Kapının yolunu bulmaya çalıştı ama dar bir alanda tek başınaydı. Kapının yolunu bulmak için çaba harcadığında çabasının karşılığını aldı. Kapıya sertçe vurdu, korkuyla ve bağırmayla, ama nafileydi.
Duyanı yoktu.
Nilay yavaşça diz çöktü."Neden ben? Kimseye bir şey yapmadım, birisinin kıskançlığı altında bana yapılan bir eziyet mi bu?" Nilay ağlarken konuşmasını susturamadı. Karanlık, her yer o kadar karanlıktı ki elinden hiçbir şey gelmiyordu.
Kendisini tamamen kaybetseydi nefes bile alamazdı. Yarım saat boyunca karanlıkta gözyaşları dökülerek oturdu. Ama daha fazla dayanamamıştı, bu şekilde bilinci yavaşça kaybetti ve tekrardan karanlık bir uykuya dalış yaptı.
Işıl arkadaşının telefonlarından asla cevap almadı. Giderek meraklanmaya başladı, Nilay başkasıyla birlikte olsa bile mutlaka bu saatlerde evde olurdu. Başına bir şey gelmiş olabilir miydi? Nilay diğer arkadaşlarını aramayı düşündü. Azize'nin numarasını çevirdi, zamanında Nilay Azize ile birlikte konuşurken Işıl da Azize'nin numarasını alıp konuşmuştu.
Işıl Azize'nin telefonunu çaldırdığında açmadı, bir daha aradığında tekrar cevap almadı. Işıl dudaklarını sert bir şekilde acımadan ısırdı. Giderek korkmaya başlıyordu, Nilay'ın lanet telefonu da açmıyordu, şimdi ne olacaktı?
Polise gitmeye karar verdi ama 24 saatin geçmesi gerektiğini biliyordu. Nilay çaresizce oturdu ve telefona baktı. Ne yapabilirdi? Bir şeyler olduğunu gerçekten hissediyordu.
Aniden telefonu çaldı. Işıl sevin ve umut ile telefona baktığında bu kişinin Azize olduğunu gördü. Telefonu açtı.
Azize'nin sesi telefondan duyuldu,"Hey, naber Işıl? Aramışsın, duymadım..."