6. Bölüm Ajan Emre

7 1 0
                                    


                                                                               (YAZARIN ANLATIMIYLA)

             "Dilara Doğan, yıllardır aranan Bora Doğanın eşi 2012 yılında evlenmişler kadın 1981 doğumlu. 2 kere uyuşturucu kaçakçılığından tutuklanmış hiç tutuklanmadan önce başka biriyle evliymiş son tutuklanmasından sonra aslı çıkmadığı için serbest bırakılmış ve serbest bırakıldıktan birkaç gün sonra boşanmış ve Ateş adında oğlu var oğlu 2 aylıkken boşanmışlar. Hmm çok garip boşanma nedenleri yazmıyor." dedi elindeki dosyaya bakan  1.70 boylarında  zayıf, kahve tonlarında olan dalgalı saçlı, takım elbiseli adam ve karşısındaki masada oturan adama döndü. Adam vakit kaybetmeden söze girdi "Evet Emre boşanma nedenini mahkemede belirtmemişler çocuğun velayeti Dilara Doğandaymış. Çocuğun babası bu yıl vefat etmiş. Senin görevin Dilara Doğanın yanında işe girip neler çevirdiğini öğrenmek. Unutma bir şeyler öğrenmek için onların güvenini kazanman gerekiyor." dedi "Ben bu işi yıllardır yapıyorum müdür, işimi bana öğretme." dedi ukala bir tavırlar. Müdür Emre'nin bu tavrından hiç hoşlanmamışa benziyordu göz devirerek bilgisayarına bakmaya başladı. Emre merakla "Peki babası kim?" dedi, Ateşin yeğeni olduğunu bilmiyordu, çünkü Ateş doğmadan 1 yıl önce yurt dışındaydı ve daha yeni dönmüştü. Bu zamana kadar ailesiyle hiç konuşmamış daha doğrusu konuşamamıştı. Babası ona çok kırgındı çünkü oğlu daha 19 yaşındayken onları bırakıp gitmişti. Müdür söyleyip söylememekte tereddüt etmişti eğer Emre Ateşin onun yeğeni olduğunu duyarsa göreve odaklanamazdı, ama yalanda söyleyemezdi çünkü Emre hemen anlardı. Boğazını temizleyerek söze girdi "Hüseyin Ölmez." dedi. Emre "Ne!" dedi sadece "Duydun işte abin Hüseyin Ölmezin oğlu yani senin yeğenin." Emre duyduklarına inanamamıştı bir yeğeni olduğunu daha yeni öğreniyordu normal olarak şaşırmıştı. Kalbi çok hızlı atıyordu. "Yani Ateş benim yeğenim mi?" "Aynen öyle özbeöz yeğenin" dedi müdür soğuk bir sesle "Bir dakika. Şimdi benim abim öldü mü?" dedi gözünden bir damla yaş akarak. "Biliyorum çok zor, biliyorum abini en son 23 yıl önce gördün ve sonra hiç konuşmadın, ama bak sana yeğenini bırakmış bunu atlatman zaman alacak ama senin şuan sadece görevine odaklanman lazım. Eğer abini öldürenlerden intikam almak istiyorsan bunu yapmak zorundasın." dedi Emre kaşlarını çatarak söze girdi "Abimi kim öldürmüş ki?"  müdür derin bir nefes aldı ve "Bora Doğan." dedi. "Demek Bora Doğan hmm." dedi intikam ateşiyle yanıp tutuşarak sinirden yüzü kıp kırmızı olmuştu. "Göreve ne zaman başlıyorum?" dedi sinirle gülerek. "Bugün." dedi müdür ardından ayağa kalktı masanın hemen arkasında duran rafa doğru ilerledi, dosyalar arasından Dilara ve Bora Doğan'ın dosyalarını alıp tekrar masasına oturdu. Dosyayı masanın üzerine bırakıp Emre'ye döndü. "Bunlarda abinin ezeli düşmanlarının dosyaları. Ev adreslerine kadar var." dedi, Emre dosyalara uzanıp eline aldı, alır almaz Bora Doğan'ın dosyasını karıştırdı, dosya oldukça kabarıktı adam insan kaçakçılığı, uyuşturucu kaçakçılığı, gasp, adam öldürme, adam yaralama, hırsızlık, polis yaralama gibi daha bir sürü suçtan içeri atılmış. Kısacası adamın ömrü bi nebzede olsa hapishanede geçmiş, işlemediği suç kalmamış. "Peki Ateş, o annesinde mi kalıyor?" dedi tereddütle eğer yeğeni onunla kalıyorsa annesinin onu işlerine bulaştırdığından korkuyordu. "Hayır onunla kalmıyor. Nerden biliyorsun diye sorarsan da Baran yani oğlum onun yakın arkadaşlarından biri hatta onunla yaşıyor. Babası öldükten sonra onun evinden taşındı ev hala duruyor onun dokunduğu hiç bir şeye dokunmak istememiş ama arada eve gidiyormuş." "Bana adresi verebilir misin?" "Tabii veririm." "Tamam sen bana gönderirsin onu bir kaç gün uzaktan takip etmek istiyorum nasıl olduğunu merak ediyorum." "Eğer şimdi gidersen onu bulamaya bilirsin." "Neden?" "Çünkü ailesinin tüm sırlarını öğrenmek için dedesini buldu ve bildiğim kadarıyla dün orada kaldı. Bu gün Baranlar onu almaya gidecekler." "Umarım bir amcası olduğunu söylemez, zaten söyleyeceğini de sanmıyorum. İnsan ölmüş birinden neden torununa bahsetsin ki." dedi gözlerini devirerek, belli ki babası onu ölmüş sayıyordu. "Babanın yanına gitmeyecek misin?" "Asla! çocuğunu sırf yurt dışına gitti diye silen birine neden gideyim ki." dedi öfkeyle ve devam etti "Beni yıllar önce silmiş gitsem de beni kapı dışarı eder."  gözleri dolmuştu. Babasına ne kadar öfkeli olursa olsun onu yıllardır görmemişti haliyle onu çok özlemişti. "Peki annen, kadın seni ne kadar özledi bir bilsen. Tabii sen bilmiyorsun abinin eski eşi yani Dilara Doğan boşanmadan önce abinin babanla arasını bozdu. Abin her gün annenle gizli gizli konuşuyordu bazen yanına gidiyordu ve beni de götürüyordu. Annen her gitmemde bana senden bahsediyordu senin çocukluğundan, seni ne kadar özlediğinden bahsediyordu. En azından anneni görmeye git." dedi Emre gözleri dolu dolu müdüre bakıyordu.  Kendini toparlayıp "Neyse ben gideyim artık." dedi ve koltuktaki siyah deri çantasın aldı ve kapıya ilerledi. Müdür "Emre!" dediğinde Emre müdüre döndü "Lütfen, anneni görmeye git, en azından iyi olduğunu görsün." dedi müdür Emre gülümsemeye çalışarak evet anlamında kafa salladı ve odadan çıktı.

                                                             (KUMSALIN ANLATIMIYLA)

        Bugün Ateşi almak için Kadıköy'e gideceğiz ve ben saatlerdir resim yapıyorum, uzun zamandır hiç yapamamıştım. Resim yaparken kendimi çok iyi hissediyorum, çalışma odamın duvarlarındaki neredeyse tüm tabloları ben yaptım arlarında babamın ve annemin yaptığı tablolarda var, ve evet ailecek resim yeteneğimiz var genlerim çok güçlü. Bu son çizimim hayatımda yaptığım en güzel resim olabilir galiba karanlık bulutların arasından beliren bir kırmızı ateş ejderhası ve ejderhanın üstüne siyah kıvırcık saçlı, zırhlı ve elinde lef kılıcı olan bir prenses var. Resmin son dokunuşlarını yaptıktan sonra nereye assam diye düşünürken telefonum çalmaya başladı tabloyu şövaleye bıraktıktan sonra telefonumu masadan aldım arayan Egemendi "Efendim." "Kumsal ne yapıyorsun?" "Sen aramadan hemen önce yaptığım tabloya yer düşünüyordum sen ne yapıyorsun." "Vay be. Ressam hanımcım bende yoldayım seni almaya geliyorum bu yüzden  aradım. Hemen hazırlansan iyi olur." Egemenin benimle böyle konuşmasına gülerek yanıt verdim "O zaman ben hemen hazırlanıyorum şoför bey." "O zaman görüşürüz." dedi kahkaha atarak "Görüşürüz." dedim ve telefonu kapatır kapatmaz resim yaparken kullandığım önlüğümü çıkarttım ve sandalyeye koydum ardından kendi odama geçtim ve dolabımdan kıyafet bakmaya başladım. Gözüm pantolonlarıma kaysa da ben yine ama yine eşofmanlarımdan bir tanesi aldım bu sefer grilerden birini aldım hep siyah hep siyah içimiz karardı, ardından ay desenli siyah sweat aldım ve hızlıca giyindim. Çantamı ve telefonumu alıp odamdan çıktım, annem mutfakta yemek yapıyordu yanına uğrayıp ona Ateşi almaya gittiğimizi söyledim ve evet evde yardımcımız olmasına rağmen yemekleri annem yapıyor. Anneme sarıldıktan sonra önce bahçeye çıktım bahçede Egemenin arabasını göremeyince hemen bahçeden çıktım görünüşe göre hala gelmemiş olmalılar çünkü bahçe çıkışında da kimse yoktu. Telefonumu çıkarıp Egemeni aradım telefon ikinci çalmada açıldı "Efendim ressam hanım." dedi gülerek "Şoför bey neredesiniz acaba?" "Çağlayı aldım seni almaya geliyoruz." dedi "Tamam ben bizim bahçenin giriş kapısında bekliyorum." "Tamam birazdan orada oluruz görüşürüz." "Görüşürüz." telefonu kapattıktan sonra kulaklığımı takıp telefonumdan şarkı açtım, evet yer zaman her yerde müzik dinleme kabiliyetindeyim. Bir kaç dakika müzik dinleyerek arabanın gelmesini bekledim bu sefer bir jeeple değil 2022 model cadillac lyriqle geldiler ve evet arabalara da biraz olsun ilgim var ama bu arabanın hastasıyım Egemenin böyle bir arabası olduğunu bilmiyordum. İçeri girer girmez "Araban müthiş!" dedim "Seni görmekte güzel Kumsal." dedi gülerek "Sizi görmekte güzel efendi hazretleri." dedim gülerek ardından ikisi de kıkırdamaya başladı. Yol boyunca espriler yaptık sohbet ettik ve sonunda Baranın evine vardık. "Ben arayayım hemen aşağı insin." dedi Çağla ve telefonunu çıkarıp Baranın numarasını tuşladı. "Alo. Baran biz geldik aşağıda seni bekliyoruz, hı hı tamam görüşürüz." dedi ve telefonu kapatıp bize döndü "Spordan yeni gelmiş üstünü değişip hemen geliyormuş." dedi tamam anlamında kafamı salladım ve yine ama yine müzik dinlemek için telefonumu çıkardım çalma listemden "Belki" şarkısını açtım başımı arabanın camına yaslayıp sokakta oynayan çocukları izlerken eski günler daldım, o güzel günler, o mutlu günler... Sonra kendimi müziğe bıraktım "Belki de yanlıştı doğrularım." diyordu şarkıda belki de şu an doğru bildiğimiz her şey yanlış belki de hayat tamamıyla doğru bildiğimiz gibi değil. 

                Birinin beni dürtmesiyle gözlerimi açtım etrafa baktığımda yerim değişmemişti ama ortam değişmişti. "Ne oluyor ya?" "Günaydın uyuyan güzel." dedi Çağla gülerek "Ben uyuya mı kaldım?" dediğimde Çağlanın yanından bir ses geldi, bu Baranın sesi "Maalesef evet küçük hanım arabaya bir girdim baktım Kumsalcık uyuyor o yüzden de seni uyandırmak istemedik." dedi Baran gülerek cevap verdim "Anladım. Adem amcaların evine mi geldik?" dediğimde "Evet Ateşi bekliyoruz şuan." dedi Çağla bir kaç dakika sonra Ateş geldi, mutluydu uzun zaman sonra onu bu kadar mutlu görmek hepimizi neşelendirmişti. Hep birlikte bir kafeye gittik uzun uzun dertleştik, birbirimizin dertlerine derman olmaya çalıştık, o gün hem ağladık hem güldük birbirimizi teselli ettik ama en önemlisi de bir arada olmamızdı eğer biz bir arada olmasaydık zaten biz diye bir şey olmazdı. Beni en mutlu eden şey beni onlardan biri olarak görmeleriydi, sanki yıllardır onlarla arkadaşmışım gibi geliyordu. Şu kısacık sürede ben onları onlarda beni çok iyi tanıdılar.


OYUN BOZANLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin