Doruk gitmişti. Sessiz sedasız geçmişti ikinci gün. Giray konuşmak istemiş ama cesaret edememişti. Doruk'dan çekiniyor, Doruk'da Giray'dan çekiniyordu.
Doruk gideli koskocaman 5 ay olmuştu. Annesi Çiğdem ne zaman misafirliğe gidecek olsa Doruk onunla gitmemek için direnir, annesi nedenini sorunca da bir yalan uydurup bahanelerini sıralardı. O gün ile ilgili hiçbir şey anlatmamıştı.
Giray ise her eve Çiğdem geldiğinde sesini duyar duymaz aşağı kata iniyor ama yanındaki küçük bedeni göremeyince geri yukarı çıkıyordu.
Doruk gideli Giray daha da içine kapanmıştı bu 5 ayda. Annesi ve babası bunu fark etmişti ama neyden kaynaklandığını bir türlü anlayamıyorlardı. Çok nadiren de olsa onların sorularına cevap veren Giray bu 5 ayda ağzını bile açmamıştı.
En azından babasıyla göz göze gelse bile nedense annesiyle asla göz göze gelmiyordu.Aslında bunun nedeni açıktı. O olay ile ilgili hem kendisini hem annesini suçluyordu. Ne kadar çok kendisini suçlasa bile annesinin Doruk'un canını acıtacak kadar sert davranıp evden gitmesini söylemesi her düşündüğünde içini öfke kaplamasına neden oluyordu.
Giray, her Çiğdem'in eve tek gelmesinden sonra gittikçe umutları tükeniyordu. koskocaman 5 ay geçmesine rağmen tek bir gece bile Doruk'u düşünmeden uyumamıştı.
Doruk'u hayatı boyunca sadece 3 gün görmüştü. Ama nedense ona karşı o kadar merak içerisindeydi ki. Mesela saçları nasıl beyaz olabilirdi ki bir insanın? Kirpikleri kaşları bembeyazdı. Bu onun melek olduğunu kanıtlamaz mıydı? Hayatında hiç Albino görmemişti, böyle birşeyin olduğunu hiç bilmiyordu bile. Daha küçüktü. Giray için en mantıklı düşünce buydu o yüzden. Doruk'u gerçekten bir melek olarak görüyordu, onu kutsal görüyordu.
Her gece kendi kendine Doruk'la beraber olduğunu ve ona istediği gibi davranabilmeyi hayal ediyordu. Hatta bir kaç kez eğer tekrardan Doruk ile karşılaşırsa bu sefer kesinlikle beyaz saçlarına dokunacağına söz vermişti kendine. Bu Doruk ile tanıştığından beri hayatında en çok istediği şeydi.
Fakat Giray artık sabredemiyordu. Doruk'un mavilerini tekrar görmek istiyordu. Ona bakmasını ona gülümsemesini ve gülümserken gözlerinin kısılışını izlemek istiyordu.
Giray bu istekle yanıp tutuşurken kapısı tıklanmıştı.
Annesi odasını tıklatarak içeriye girdiğinde duvara bakarak derin düşüncelere dalmış çocuğunu gördüğünde, acaba ne düşünüyor? Diye kendine sormadan edemedi. Keşke çocuğuyla diğer anneler gibi konuşabilseydi.
"Giray..." diye seslendi annesi, Çocuğunun ona dönmeyeceğini ve cevap vermeyeceğini bildiği halde. Yine de devam etti.
"ben misafirliğe gideceğim gelmek ister misin?"
Muhtemelen gelmeyecekti hiçbir zaman hevesi olmamıştı misafirliklere. Hatta evden asla çıkmazdı Giray. Ama ne olursa olsun annesi ne zaman iş haricinde dışarıya çıksa oğlunu da davet ederdi. Belki bir umut gelir diye. Açıkcası pek de umutlu yaklaşmıyor, yine umursanmayacağını biliyordu o yüzden sadece biraz bekledi ve
"Çiğdem ablan gelmeni çok istedi ama ben zorlamıyorum. Gelmek istersen seni aşağıda bekliyorum."
Dediği an Giray'ın gözleri annnesini buldu. Dilan bu durumu beklemiyordu. Demek ki dikkatini çekmişti. Giray'ın ona dönmesiyle
"Gelecek misin?" Diye sordu küçük bir şaşkınlıkla. Giray yavaşça kafasını salladı ve dolabına yönelmişti. Genç kadın birdaha şaşırdı. O asla misafirliğe gitmezdi. Ama fazla kurcalamadı. İçinde küçük bir mutluluk oluşmuştu. Aşağı kata inip çocuğunun giyinip gelmesini bekledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haptofobi - GAY
RomanceHaptofobi'ye sahip olan Giray, yıllardır kimseye dokunamazken hayatına Doruk'un girmesiyle ilk kez birisine karşı bu kadar büyük bir temas arzusu taşımaya başlamıştı. Dahası ileride bu çocuğa bağımlı olacağından bile habersizdi... [Haptofobi: Dokunm...