Bugünde canımız sıkıldığına göre az modumuzu yükseltelim. 😇
İyi okumalar dilerim. 💚
***
2 hafta boyunca Aiko ile güzel vakit geçirmiştik. Yani daha doğrusu ben onu eğlendirmek için elimden geleni yapıyor, aynı zamanda ona harfleri ve sayıları öğretmeye çalışıyordum. Fakat öğretebildiğime emin de değildim.
Sanki zaten biliyormuş gibi hemen defterine renkli kalemleriyle öğrettiğim harfleri ve rakamları yazıyordu. Sanki zaten öğrenmişte şimdi tekrar ediyormuş gibiydi.
Daha önce de kreşe gittiği için zaten öğrenmiş olduğunu düşünmeye başladım.
O günden sonra Bayan Minatozaki bir daha kreşe gelmemişti. Şoför gelip çocuğu alıyor ve sabahta bırakıyordu.
Saat şimdiden 17:28'di ve hala çocuğu almaya gelmemişlerdi. Müdür yardımcısına gidip haber verdim ancak biri Aiko'yu almaya gelene kadar beklememi söyledi. Ondan aramasını rica ettiğimde ise ailesine ulaşabileceğim bir numaranın olmadığını söyledi ki bu tamamen yalandı daha önce bana numarayı veremeyeceklerini söylemişlerdi...
Kafedeki kızı arayıp yine geç kalacağımı haber verdim ve Aiko ile renklerin yazılışı ve renklerle eşleştirme oyunları oynadık. Ben rengin adını yazıyordum o ise boya kalemlerinden yazdığım rengi gösteriyordu.
Saat şimdi 18:25'ti ve okulda sadece güvenlik görevlisi ve biz kalmıştık.
"Bayan Chou benim çıkış vaktim geldi ama ne yapalım?" dedi güvenlik kapıdan başını uzatarak. Derin bir nefes aldım.
"Bu Minatozaki'lerin evini falan biliyor musunuz?"
"Evlerini bilmiyorum ama şirketleri merkezde. Holdingin adresi internette çıkıyor."
Hemen elime telefonu alıp ismi arattım. Şehrin merkezindeki o büyük bina Minatozaki şirketi miydi? Neden bunu daha önce fark etmemiştim?
Şirket açıklamasında bir isim gördüm ve arama çubuğuna yazdım. Karşımda gördüğüm resim ona aitti. Aiko'nun annesi Minatozaki Sana... Demek adı Sana'ydı. Güzel bir isim...
Biraz altta eski tarihli bir haber gördüm 2 yıl önceye aitti.
-Minatozaki Sana nişanı bozduğunu açıkladı! Sır gibi gizlenen nişanlı kimdi?-
Haberi görmezden gelip güvenliğe döndüm.
"Tamam, ben en iyisi çocuğu şirkete götüreyim başka türlü olmaz bu. En azından oradan annesine ulaşabilecek bir telefon falan bulurum."
Bir köşede uyumak üzere olan Aiko'yu giydirip kendimde hazırlandıktan sonra küçük kıza geri döndüm. Başı masaya düşmüş uyuyordu.
"Aiko, hadi gidiyoruz."
Aiko hemen başını kaldırmış ve ayağa kalkmıştı. Yürümemi bekleyip arkamdan beni takip etti. Caddeye çıktık, yoldan geçecektik ve bu riskliydi, onu arkamda bırakmak doğru değildi. Hava karanlıktı, başına bir şey gelebilirdi bu yüzden devamlı olarak arkama bakıyordum. Sonra çocuğun yalpalamaya başladığını gördüm, neredeyse ayakta uyuyacaktı. Durup eğildim ve gözü kapalı yürürken onu tuttum. Şimdi gözlerini zorla açmış bana bakıyordu.
"Aiko seni kucağıma alayım mı? Uykun var biliyorum, istersen kucağımda annene gidene kadar uyuyabilirsin?"
Aiko baygın gözlerle bana baktı. Cevap vermeyeceğini düşünmüştüm ama o kollarını yukarı kaldırıp omzuma koydu ve başı göğsüme yaslandı. Gülümseyerek küçük kızı kucağıma aldım. Kollarını boynuma dolamasına ve başını omzuma dayamasına izin verip hızlı adımlarla durağa yürüdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maskeler 🎭✅️(SaTzu)(gxg)
FanfictionYaraları olan ve bazı yaraları zamanla birbirine benzeyen bir öğretmen ve iş kadının hikayesidir. ** Ortak bir noktaları vardı, bu iki kadının hayatını birbirine bağlayan başka bir şeydi... Başka bir yara... Not: Bir SaTzu (Twice) hayran kurgusudu...