İyi okumalar dilerim. 💚
***
Sabah gözlerimi zorla açtığımda Aiko'nun çoktan uyandığını gördüm, sessizce duruyordu yatakta. Uyanık olduğumu görünce bana döndü. Ona gülümseyip,
"Birlikte kahvaltı hazırlayalım mı?" dedim.
Heyecanla başını sallayarak kalktı yataktan Aiko.
Bende ona uyup kalktım. Hızlıca dolaptan bir eşofman alıp üzerimi değiştirdim ve saçımı topladım. Artık dolabın içindeki bazı kıyafetler bana aitti. Sana'nın eşyaları yerine bana alınanları kullanıyordum ancak onunkileri giymek daha hoştu. Kıyafetlerin Sana'yı andıran bir kokusu vardı ve bu hoşuma gidiyordu.
Aiko'nun da üzerini değiştirdikten sonra el ele neşeyle aşağı indik. Salona baktım ama kimse yoktu. Büyük hanım ve Sana uyanmamış olmalıydı. Mutfağa girdiğimizde hizmetlilere selam verecektim ama onlar benden önce davranıp saygıyla eğilmişlerdi. Bunu onlara yapmamalarını defalarca söylesem de beni dinlemiyorlardı. Aynı saygıyla bende eğilerek onlara merhaba dedim ve ihtiyacım olan birkaç malzeme istedim. Hizmetliler ısrarla bana bir şey yaptırmıyorlardı.
"Efendim büyük hanım bize çok kızar, lütfen siz kenara oturun. Hele küçük hanımı çalıştırdığımızı görür ya da duyarsa mahvoluruz."
Söyledikleri şey bundan ibaretti. Büyük hanım onlara kızarmış... Ne yapsam da elime hiçbir malzeme alamamıştım. Beni heyecanla bekleyen Aiko artık somurtuyordu. Bende somurtmaya başlayıp onu bar taburesine oturttum ve bende yanına oturdum. Sol kolumun dirseğini masaya koyup yüzümü avucuma dayamış somurturken sağımdaki Aiko da aynısını sağ eliyle yapmıştı.
İkimiz birbirimize bakarak somurturken hizmetliler de bize gülerek bakıyordu.
"Özür dileriz efendim ama gerçekten Bayan Minatozaki buna çok kızar."
Başımı salladım asık yüzümle.
"Önemli değil, sizin de işinizi zora sokmak istemem."
Bir süre daha Aiko ile sıkılarak ve somurtarak orada durduk. Bayan Tomoe mutfağa girdiğinde fısıltıyla hizmetlilere ne olduğunu sormuştu, bunu fısıltıyla yapsa da onları duyabiliyordum. Hizmetlilerden biri de ona durumu anlatmak zorunda kaldı. Tomoe'nun bize izin vereceğini düşünerek ona baktım ama bana doğru birkaç adım atıp,
"Artık bir apartman dairesinde ve ucuz bir yerde yaşamıyorsun Tzuyu. Boşuna suratını asarak öylece oturma. Sen bir Minatozakisin artık ve ona uygun davran. Torunumu da senin gibi olması için teşvik etme." dedi.
Şok olmuştum.
Evet yapmamamı isteyebilirdi ama bu kadarını beklemiyordum. Onun gözünde küçük bir insan olabilirdim ama bende insandım ve asla saygısızlık yapmış ya da Minatozaki soyadına yakışmayan bir şey yapmış değildim. Şaşkınlıkla baktım yaşlı kadına.
"Bayan Minatozaki soyadım ne olursa olsun özgür bir insanım, eğer çalışanlarınızın iyiliğini düşünmeseydim burada surat asıp öylece oturmazdım emin olun."
Kadının cevabını beklemeden Aiko'ya uzanıp kucağıma aldım ve mutfaktan çıkmak için ilerliyordum ki kadın kolumu sıkıca tuttu. Ben ona sertçe bakarken o da kaşlarını çatmıştı.
"Torunumu bırak! Sen onun annesi değilsin!"
Bu kalbimi acıtmıştı. Biliyordum, onun annesi değildim ama buna beni ikna etmek isteyenlerden biri de Tomoe'ydu ve şimdi böyle davranıyordu. Her şey evlenene kadar mıydı? Sadece Aiko kendi soy isimlerini alabilsin ve vasilik resmen onlara geçsin diye mi başlarda bir şey dememişti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maskeler 🎭✅️(SaTzu)(gxg)
FanfictionYaraları olan ve bazı yaraları zamanla birbirine benzeyen bir öğretmen ve iş kadının hikayesidir. ** Ortak bir noktaları vardı, bu iki kadının hayatını birbirine bağlayan başka bir şeydi... Başka bir yara... Not: Bir SaTzu (Twice) hayran kurgusudu...