*Dora*
Heyecanla yerde acıdan kıvranan adamın yanına gittim. Eğer o kiralık katillerden birisi ise onu zevkle öldürecektim. Her ne kadar şiddete karşı olduğumu söylesem de beni öldürmeye çalışanı, sevdiklerime zarar vermeye çalışanı asla affedemezdim.
Onu sarı saçlarından sertçe tutup yüzünü görmek için kafasını kendime doğru çevirdim.
''Miralay?!'' Miralay'ın yüzü acıyla kasıldı zoraki bir şekilde gülümseyip ''Selam.'' Dedikten sonra bayıldı. Tabi Miralay ismini duyan Koray aramızdaki mesafeyi tek adımda almışçasına yanımda bitivermişti. Çünkü dünyada Koray'ı çekebilen ona katlanabilen ve onun tek dostu olan yegane insan Miralay'dı ve ikisinin arasındaki ilişki dostluktan çok kardeşliğe dayanıyor gibiydi. Ve çok geçmeden Koray,
''Miralaaaaaaay!'' diye bastı ağıdı. Koray, Miralay'ı kendine getirmeye çalışıyor ''Ölemezsin Miralay! Daha çok gençsin!'' diye bağırıp tüm sokağı ayağa kaldırmaya çalışıyordu. Ah, Allah'ım neden ben? Hayır yani neden benim başıma bu aptalları gönderdin?
Öncelikle Koray'ın şu kocası ölmüş dul kadınlar gibi ağıt yakma olayına bir son vermeliydim. Çünkü bu oldukça sinir bozucuydu.
''Koray, öncelikle sakin ol.''
Koray gözlerini gözlerime dikti. Ah şu üzgün köpek bakışları...
''Benden nasıl sakin olmamı bekliyorsun! En yakın arkadaşımı öldürdün!'' Beni nasıl Miralay'ı öldürmekle tehdit edebilirdi?!
''Sen ne diyorsun ya?! Okuldaki herkes bahçemde neler olduğunu biliyor! Miralay da! Onun buraya girmesi intihar etmesi demek! Anlıyor musun?!''
''Anlamıyorum! Miralay'ı kim geri verebilir?! Ölünün dirildiği nerede görülmüş?! Ben Miralay'ı istiyorum ağğğğ Miralaaay!'' Seni lanet olası parazit!
''Ölmedi tamam mı?! Ölmedi, sadece bayıldı!''
Koray'ın üzüntüyle bükülen dudakları şimdi sevinçle gülümsüyordu.
''Ne yani ölmeyecek mi?!'' dedi sevinçle. Umursamazca ''Hayır.'' Dedim.
''O zaman onu eve taşıyalım.''
''Hayatta olmaz!''
''Neden?! Evini yemeyeceğiz!'' Ben daha eve en yakın arkadaşım, dedem ve Bahriye teyzeden başkasını sokmamışken nasıl olurdu da bu paraziti eve alırdım? Koray burnunu çekerek
''Ne yani, ölmesine izin mi vereceksin?'' dedi ve o üzgün köpek bakışlarını gözlerime dikti. Allah'ım... Tamam o patlayıcıları bahçeye döşemek benim suçumdu. Ama Miralay'ın yaralanması da kendi aptallığıydı. Bu durumda ona yardım etmem gerekir miydi?
Koray, Miralay'ı sırtına aldı ve bana keskin bir bakış atarak buz gibi sesiyle ''Ben de senin insan olduğunu sanıyordum.'' Dedi. Şaşkınlıkla Koray'ın sırtındaki Miralay ile arabaya yönelmesini izledim. Doğrusunu söylemek gerekirse gerçekten kendimi kötü hissetmiştim. Üstelik hastaneye giderlerse polislerle uğraşmak zorunda kalacaktım.
''Peki peki. Gel içeri.'' Diye seslendim, o tam arabaya binecekken. Koray büyük bir sevinçle arabadan geri döndü ve hızlı bir şekilde eve doğru ilerlemeye başladı. Şimdi bir tuzağa denk gelecekti bir de onunla uğraşmak zorunda kalacaktım.
''Nereye gittiğini sanıyorsun? Bahçedeki tuzakların nerede olduğunu bir tek ben biliyorum. Takip et beni.'' Dedim ve çimlerin arasındaki taşlı yoldan eve doğru yürümeye başladım. Kapıyı açtığımda Koray benden önce içeri daldı ve hemen sağ taraftaki salonda kanepelerden birisine Miralay'ı yatırdı. Ben de ilaç dolabından bir şeyler almak için yukarı çıktım. Döndüğümde Koray şaşkınca etrafı inceliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefret = Aşk?
Romance*Koray* '10 yaşından beri silahlarla yatıp kalkmak nasıl bir duyguydu? Akrabaların tarafından öldürülmeye çalışılmak nasıl bir duyguydu? Yaşıtların parklarda oyun oynuyorken sen atış talimi yapıyordun. Annen ya da baban yoktu. Tek varlığın emekli bi...