jisung
annenin sana hırsızlık yaptırması da mı yalandı?jeongin
ne
hayırjisung
neden minhoyu yaraladın?jeongin
sana mı ağladı
bildiğin bir şey yok
karışmamalısın
bizim aramızdajisung
bilmediğimi söyleyip beni salak yerine koyma
sen yokken ben minhonun hep yanındaydım zaten
ve tahmin edersin ki babasının katil olduğunu da biliyorumjeongin
babası babamı öldürdü
babasız büyüdüm onlar yüzünden
babamın suçu yoktu
babam ölünce de annemin psikolojisi bozuldu ve parasız kaldık
zorla hırsızlık yaptırıldım
iyi büyümedim
onlar yüzündenjisung
çocuk değilsin sen kendine gel
bu minhonun suçu değil
aynı yaştasınız anladın mı
sen küçüksen o da küçüktü
sen babasızsan o da babasız
bir tek senin acın yok
onlar çok mahçup zaten
yapmajeongin
neyi yapmayayım?
anlamıyorsunuz ki beni
onların bunu hak ettiğini biliyoruz
ileride onunla sevgili falan olursan aklında bulunsun
ikinize de cehennemi yaşatırlar
sonra jeongin söylemişti dersinjisung çevrimiçi
jisung yazıyor...jeongin
ne kadar romantik olduğunuzu gördüm
bakışlarınızdan da anladım
bu yüzden tavsiyem
onunla ilişkiye girme
hatta onunla arkadaş bile olma
çünkü psikolojileri bozulmuş onların
cidden uyarıyorumjeongin
eğer benim yanımda durursan
minho için de iyi olur
hak ettiğini yaşar belki
sonra ne işler yaparızjeongin yazıyor...
jeongin engellendi.
-###
minho
çevrimiçisinjisung
bir tane aptal yüzünden değerli birini kaybedemem herhalde|
evetminho
naber diyecektim sadece
bölmeyeyim
gece yazarımjisung
sorun değildi
(17:22)jisung
minho
uyudun mu?
(00:48)minho
unutmuşum yazmayı üzgünüm
uyumadımjisung
seni arayabilir miyim?minho
tabiiminho aranıyor...
-
telefonu açtığında, "sorun mu var?" diye sorması beni strese soktu daha da. birileri için ilk kez bu kadar çabaladığımı hatırlıyorum. "hayır... sadece kafam dağınık," dedim yüzümü ovuşturarak. uyumam gerekliydi ama uyuyamıyorum. her bir boku düşünüp duruyorum.
"istersen anlatabilirsin..." dedi nazik sesiyle. güldüm ve yatakta döndüm. neyi anlatacaktım... onu üzmek istemediğimden kelimelerimi dikkatli seçmeliyim. "jeongin ile konuştuk," der demez sıkıntıyla nefes aldı. cesaretlenip devam ettim. "bana biraz atarlandı, sana laf attı. onu da anlamak gerekirse... babası sonuçta. sevdiği biri ki suç atacak birileri arıyor."
"ama ben suçsuzum, boş yere bu duruma düşmek istemiyorum." söyledikleriyle iç çekip dudağımı ısırdım. sesi öyle beynime işledi ki ağlayacaktım. yanaklarımı şişirip ofluyordum sadece. "biliyorum güzelim, suçsuz ve masumsun. merak etme yanında olacağım. jeongin'in gözü dönmüş ama hâlledeceğiz her şeyi." ne diyeceğimi bilemedim, tamamen doğaçlama gittim.
o da bana güldü. "şanslıyım," dedi, gülüşü gözümün önüne geldi birden. gözlerim kapanıyordu artık, minho'nun sesini duyunca unutuvermişim her şeyi. içim huzur dolmuş... hatta belki doğru düşünüyordum artık.
tüm her şeyden arınmışcasına; sanki mırıldanışları bile onu sevmem için bana bir hediye.
"şanslıyım çünkü sana sahibim." güldüm bu dediğine. beni sevdiğini ve bağlandığını anlıyorum, uzaktan da belli olurdu. onu bırakırsam da, verdiğim sözlere ihanet ederim. en önemlisi sevdiğim birini üzerim, onun için çabalıyorken. "jeongin'i şimdilik umursamayalım. canımız sıkılmasın..." sesim uykulu çıktığı için titriyordu ama umursamadan gözlerimi kapadım.
"jisung," ismimi duyunca gülümsedim. "hm?"
"seni seviyorum, teşekkür ederim," gülebildiğim kadar gülüyordum gözlerim kapalı. kafam sağa sola gidip utanarak mırıldanıyordum. bana beni sevdiğini söylüyor öylesine, teşekkür ediyor ve ben çıldırıyorum.
"ben de seni," diyerek telefonu uzaklaştırdım hafiften. heyecanlanmıştım, uykum dağılmıştı zaten.
daha sonra esnediğini duydum. "kediler için uyku vakti," diyerek biraz onunla uğraştım. şöyle bir bakarsak bir süredir minho ile takılıyorum ve ondan sıkılmayıp ona daha da bağlamam çok özel. tuhafız, ama birlikte tuhafız.
eğer ciddi ciddi aramız açılsa ve ikimiz de yollarımızı ayırsaydık... gerisi gelmiyor. korkunç. onun gibi birini niye kaybedeyim? çabalamayı öğreniyorum. en başta söyledim ben bunu, ilk kez bir arkadaşım veya sevdiğim biri için çabalıyorum.
"jisung, ben tatlı mıyım?" sorduğu soruya sesli bir şekilde güldüm. hatta biraz çok güldüm... soruş şekli bile masumdu nasıl cevap versem bilemedim... "bekliyorum cevabı."
"sen herkesten ve her şeyden tatlısın. bu ne biçim soru?"
"o gün jeongini çok tatlı diye diye yedin bitirdin. içimde kaldı... ama artık jeongin yok." gülümsemeden duramadım hiç. gözlerimi kapatıyorum, beynim duruyor, kafamdaki her şey yok oluyor, belki kalbim kapanıyor... ama asıl 'o' kişi kalıyor. "jeongin hiçbir zaman yoktu, sen vardın sadece."
"biliyorum. benim için de sen varsın. bu arada... moralin bozuktu, şu an iyi mi?" gülümsemem hiç eksik olmadan kafa salladım. sonra mırıldandım, "evet, sayende."
"seni mutlu ettiğim için ben de mutluyum şu an. ancak çok uykum geldi... uyusam olur mu?" gözlerimi açıp gülerek etrafa bakındım. "sormana gerek yok, direkt uyu!"
"aslında kapatasım gelmediğinden... oyalanıyorum kendi kendime. neyse, yarın görüşürüz."
"uyu hemen, görüşürüz."
telefon kapandı ve tekrar kendimle baş başa kaldım. kendimden kaçmak, yalnız olmak istememek... fakat bazen öyle biri geliyor ki aklına, tüm bu şeyler bitmiş gibi kapıyorsun gözünü, çiçek açıyordu rüyalarda.
-
eğer bunu mind over matter şarkısı ile okursanız.... dostum ağlama
neyse
en son 3. bölümde mi ne jisungun ağzından yazdım uzun zaman sonra tekrar jisung ile geri dönüyorummm
umarım duygularını aktarabilmisimdir ve sevmişsinizdir :,)💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
like stars colliding
Fanfictionsana benim olduğumu söylesem beni yuvamdaymış gibi hissettirebilir misin?