2

335 48 74
                                    


Çalan alarmın sesiyle yanındaki çalar saati bıkkın bir şekilde vurarak kapatan Taehyung güne başında adeta ona bir bıçak gibi saplanan baş ağrısıyla uyanmıştı.

Daha kalkar kalkmaz başında çok güçlü bir ağrı hissetmişti, başı ağır bir biçimde zonkluyor kendisini aptallaşmış hissetmesine neden oluyordu.

Dün gece sarhoş değildi, bara gitmemişti, kendini yoracak kadar ayakta kalmamıştı, kalın giyinmişti üşütmüş olamazdı.

Şiddetli baş ağrısını dindirebilmek için yavaş adımlarla mutfağına yöneldi, tezgahın üstündeki çaydanlığa su koyarak, ocağın üstüne koydu, ateşi kısığa verdi.

Banyoya yöneldi,hızlı bir duş alarak, banyoda işlerini hallettikten sonra mutfağına giderek kaynamaya başlayan suyunun altını kapattı.

"Dün gece geç yattığımdan dolayıdır" diye düşünerekten baş ağrısını düşünmemeye çalıştı. Kaynayan suyu fincana boşaltarak hazır naneli çay pekedini içine bıraktı. Çayını içerken baş ağrısında değişen bir durum yoktu.

Bugün ilham alabilmek için yeniden dışarı çıkacaktı. Dolabına yöneldi, siyah renkli kıyafetleri yerine gözü renkli kıyafetlerine takılmıştı.

Belki de giyimini değiştirirse ilham gelebiliceğini düşünerekten renkli kıyafetlere yöneldi.

Sonuçta siyah renk depresyondaki ruh halini temsil ediyordu. Ve eğer yine siyah giyinirse aklına yeni fikirler gelmemesi ihtimali oldukça yüksekti.

Dolaptan Celine markalı lacivert bir kazak, kırmızı bir ceket, mavi kot alıp yatağının üzerine bıraktı. Önce havayı kontrol etmenin daha mantıklı olacağını düşünmüştü.

Balkonuna doğru yöneldi kapıyı açıp dışarıyı gördüğü anda o dakika bayılacağını hissetti gözlerini ovuşturarak gördüklerine bir süre inanamadı.

Dışarıdaki manzara çok gerçekyiydi. Sabah her uyanışında dışarı baktığında gördüğü otopark yoktu. Evi iki katlı müstakil bir evdi,bahçesi adeta bir parkı andırırcasına büyük ve genişti.

Işıklandırma lambalarındaki süsler ve detaylar, biçilmiş çalılar,süslü bir havuz zengin bir görünüm vermişti bu eve.Villa değildi ancak bir villayı andırdığı aşikârdı.

Bulunduğu katın verdiği ölçüde şehire baktı genel olarak evlerin hepsi kendisininki gibiydi. Gökdelenler, apartmanlar, caddeler fazlasıyla bir kent havası taşıyordu ama şehir yapısına sahip olduğu da aşikardı.

Ürkmeye başlamıştı aynı zamanda da korku bedenine hükmediyordu. Dışarı baktıkça hiç tanıdık yer görememesi onun daha fazla gerilmesine neden oluyordu.

Odasının nasıl olup da aynı olduğunu merak ediyordu. Şu an kendini çıkmazda hissediyordu. Ne düşüneceğini nasıl davranacağını bilmiyordu. Evinin içi aynıydı fakat dışarısı sanki bambaşka bir dünyaydı.

Kendini çimdikleyip ufak tokatlar attı ancak uyanmıyordu. Kalbinin sıkışıyor gibi olduğunu hissetti, sahi ya nasıl olmuştu da şu ana kadar baygınlık geçirmemişti?

Rüya olmalıydı...Ne kadar şu an uyanma girişimleri sonuç veremesede rüya olmalıydı . Gördüğü manzaranın başka mantıklı açıklaması yoktu. Yinede bu rüyanın ona çok gerçekçi bir hissiyat verdiği aşikardı.

Jimine mesaj atmak için yatak odasına yöneldiğinde komodinin üstünde telefonunun olmadığını gördü. Panikleyerek ortalığı altına üstüne getirerek telefonunu aradı. Dün bıraktığı noktada değildi.

Çekmecelerini kurcaladı, yastığını, çarşafını kaldırdı; altlarına baktı. Yatağa koyduğu kıyafetlerin altını, içini taradı ama yoktu..

Different WorldsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin