-16 Ekim Moskova, Geçmiş Zaman-
16 Ekim, bir güneşin batışı ya da bir ateşin yanışı.
16 Ekim küçük bir çocuğun göz yaşları ve hayal kırıklıkları.
16 Ekim bu hikâyenin başlangıcı ve sonu.
Dışarıdan gelen siren sesleri giderek yükselmeye başladığında yavaş adımlarla salonumuzun parkesinde yatan annemin cansız bedenine yaklaşmıştım. Asırlar gibi geçen sürenin ardından sağlık görevlileri ve polisler bulunduğumuz konuma gelseler bile bu benim annemin gözlerindeki ışığı geri getirebilecek miydi bunu o an için düşünememiştim bile.
Kırılan camlardan içeri sızan ekim ayının serinliği kalbime düşen kor ile beni kucakladı o gece.
Evin duvarlarında ve eşyaların üzerinde oluşan kurşun izleri salonun eski görkemli halinden eser bırakmamıştı. Beyaz duvarların üzerinde artık kırmızı kan lekeleri vardı. Üst katlardan gelen kırılma ve bağırış sesleri bile annemde olan dikkatimi çekememişti üzerine.
Giydiği elbisesi artık tamamen kırmızıya boyanmış ve göz bebeklerindeki ışıltı giderek kaybolmaya başlamıştı. Oysa benim annemin gözleri hep gülmez miydi? Öyle severdi babam onu. Gülen gözlerine âşık olduğunu söylerdi hep.
Salonun büyük kapısı sertçe açılırken içeri giren takım elbiseli adamlar yanımdan beni umursamadan geçerek annemin yerde yatan hareketsiz bedenine ilerlemişlerdi. Ortalık giderek dahada karışırken ben sadece koca salonumuzun ortasında durmuş olanları algılamaya çalışıyordum.
"мама!" (Anne!)
Titreyen dudaklarımdan uzun süre sonra çıkan tek kelime hiç kimsenin dikkatini dahi çekmemişti o an. Sanki annemin ölmesiyle bende yok olmuştum. Bedenim giderek küçülürken dizlerimin üstünde yere çökmüş ve ellerim ile kulaklarımı kapatmıştım.
Ne kadar daha öyle kaldığımı hatırlayamıyordum ama sonunda evde çalışanlardan biri beni fark etmiş olacak ki korkudan ufalmış bedenimi kucağına alarak arka bahçeye çıkmıştı.
Efil Lena Aralan
🧊-16 Ekim İstanbul, Günümüz-
Üzerinde oturduğum metal sandalyenin sırt kısmı, bacaklarımı her salladığımda arkamdaki beyaz duvara çarparak ortamda rahatsız edici bir ses oluşturuyordu. Koridordaki kasvetli havaya karışan ses, çevrede bizimle birlikte bekleyen bazı insanların uyarırcasına bana dönmelerine yol açsa da umursamadım.
Yankı karakola getirildiğinden beri hukuki işlemlerin ilerlemesini için dakikalardır bu metal sandalyenin üzerinde oturmuş ve tam karşımdaki duvara sırtını yaslamış olan adamı incelemekten başka hiçbir şey yapmamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz ve Kor
Misterio / SuspensoBuz gibiydi kadın. Herkesten kaçmak ve kendini korumak için oluşturduğu soğuk duvarların arkasında yaşamaya alışmıştı. Canını yakmak isteyenlerin canını buzdan kalesinin sivri duvarlarını kullanarak yakardı acımadan. Kendini o kaleye çıkmamak üzer...