Bu hayattan nefret ediyorum!
Yastığa kafamı gömmüş sessizce ağlıyordum. Neden? Neden ben...?
Banyo kapısının açılma sesini duyunca doğrulmaya çalıştım fakat karın ağrımdan dolayı başarısız oldum.
"Hadi ama o kadar da sert değildim."
San Bey'in sesi sert ama bir o kadar da alaycı geliyordu. Adımları durunca gözlerimi onun olduğu tarafa çevirdim. Aynanın karşısında belinde bornoz ile duruyordu. Evet, yakışıklı. Ama çok acımasız. Tipine hiç yakışmıyor.
"Kalkacak mısın?"
Aynanın karşısında havlu ile saçlarını kurutuyor, bir yandan da bana soru soruyordu. Yeniden doğrulmaya çalıştım. Hafif doğrulsam da canım hâlâ yanıyordu. Ben kalkmaya uğraşırken belime kemikli bir el sarıldığını hissettim. San Bey olduğunu biliyordum fakat yine de arkama baktım.
Beni yavaş yavaş kaldırıyordu. Evet o kaldırıyordu. Yani ben uğraşmıyordum.
"Çok hafifsin kölem."
Hayır cidden hafif değilim:/ Beni ayağa kaldırtıktan sonra belimden tutup ıslak gövdesine bastırdı. Tepki veremedim. Veremem...
"Buraları..."
Bu sözleri söylerken elini belimde dolaştırıyordu.
"İyice... Temizle..."
Canı herif! Canım hâlâ yanıyor. Ne kadar acımasız bir insan!
Belimi bırakıp giyinme odasına gitti. Şu anda onun suratına tükürmek vardı ama yapamıyorum. Ne yapayım?
Zar zor yere eğilerek lastikteki pisliği, pardon pisliğini alıp çöp kutusuna atmak için banyoya gittim. Klozetin yanındaki kutuya attıktan sonra çıktığımda San Bey giyinme odasında, büyük ihtimalle giyinirken şarkı söylüyordu. Hem de benim en sevdiğim şarkı...
"Just cool, don't panic darling,
You ain't seen a gun in real life but i brang it darling, (yeah)
Crushing up a tablet darling, (yeah)
Mind your business, goddamn it darling, yeah
Open up the boot, tell the plug "Fling it all in",
(yeah)
Over here we sinning but we winning darling,
Why your boyfriend take his watch off when he's swimmin' Darling?"Evet sesi harikaydı. Mükemmeldi. Müzisyen olabilirdi. Ama o acımasızlığı seçti...
Tekrar yatağın oraya gittim, çarşafını, yerini temizleyip tam kafese girecektim ki kapıdan bir tıklanma sesi geldi. Kapının oraya geçip;
"Kim o?"
"Benim, Seonghwa."
Hemen kapıyı açtım. San Bey'in yanımda olmamasını fırsat bilerek Seonghwa'nın boynuna sarıldım. Yine sessizce ağlıyordum. Seonghwa şaşırmıştı. Ama yinede kısa süre sonra ellerini belime sardı.
"Ne oldu?"
"Ahh tamam. Peki."
Sırtımı okşuyordu. Anlamadığının farkındaydım ama sessiz ve boğuk bir sesle;
"San Bey... Beni taciz etti."
"Biliyorum..."
Hemen ondan ayrılıp "Nasıl?" Diye karşılık verdim. Seonghwa tam cevap verecekken San Bey giyinme odasından şık bir kırmızı kadife takım elbise ile çıktı.
"Kim gelmiş Wooyoung."
Gözlerimi hemen yere çektim.
"Seonghwa San Bey."
"Seonghwa'mı?"
Kapının önüne gelip Seonghwa'ya baktı. Sonra bileğindeki altın saate baktı.
"Seonghwa, saat daha gelmedi. Neden geldin?"
"Efendim görüşmeyi biraz daha erkene alma kararı almışlar. Sizi şimdi götürmem gerek."
"Peki. Gidelim o zaman. Şu anlaşmayı bitireyim."
Bir adım attı ve kafasını hafif bana döndürdü.
"Uyu...Wooyoung."
"Tamam San Bey."
Kafesimin yanına gidip içine girdim. Başımı demir parmaklıklara yaslayıp gözlerimi kapattım. Zaten yorgundum. 5 dakika içerisinde uykuya dalmıştım.
Seonghwa:
Dışarıda San'ı arabaya götürüyordum.
"San. Bu kötü adam rolünden sıkılmadın mı?"
"Hayır hyung. Neden ki?"
"Yani... Farkındaysan, senin yanında hyung gibi davranmam gerekirken emrine geliyorum. Hongjoong hyungun bile artık sıkıldı. Amerika'ya taşınma vaktimiz geldi."
"Daha zamanımız var hyung. Biraz daha sabredin."
"Sabır taşı değiliz biz. Ayrıca, o çocuğu dediğin gibi taciz etmişsin. Fakat plan olmadı gibi ha? Onu rahatsız etmek yerine içine girmişsin gibime geliyor."
"Saçmalama hyung. Öyle birşey olmadı."
"Pek inandırıcı gelmedi."
"Hyung, kavga etmeyelim."
Konuşarak arabanın olduğu yere geldik. Mecbur olarak San'ın kapısını açtım. Kendimde şoför koltuğa binip aynadan San'a baktım. Çocukluğunda ki gibi soğuk ve ciddi bakıyordu. Konuşmamalıydım. Çünkü eğer konuşursam birimize zarar gelecekti. Susmalıydım. Fakat San'a gelirsek, onun cani, acı bir hikayesi vardı. O acımasız olmayı istemedi. O acımasız olduruldu.
"Sen de yoruldun. Anlaşma da reddetme."
Deyip arabanın anahtarını çevirdim. Ve görüşmenin olacağı mekana doğru sürdüm. San, umarım anlaşmayı kabul edersin.
5. Bölüm Sonu.
Yazar'dan: Önceki bölümlere göre kısa oldu ve ben bir ay bu kitaba ek bölüm yapmadım. Bunun için üzgünüm. Regl dönemindeyim bugünden itibaren. Kramplar ☜ (↼_↼)༎ຶ‿༎ຶ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZENGİN ADAM VE KÖLESİ
General FictionBabası Wooyoung'u çok seviyordu. Fakat oğlunu satması gerekiyordu. Gerekiyordu çünkü onların töresinde ailenin ilk çocuğu olamayan erkekler belli bir yaşına gelince köle olarak satılıyordu. Sonunda köle olması için onu da esirleri içine aldı. Wooyou...