"Çok eğleneceğiz, hem de çok..."
Wooyoung:
Dediğine fazla anlam veremedim fakat O önüne döndüğü için, hızlıca odaya göz gezdirdim. Yavaş yavaş kıpırdanma sesi duyunca yeniden yere baktım. San Bey bana doğru yürürken yerimde hareketsiz duruyordum.
"Ben sana gözler... AŞAĞI DEMEDİM Mİ?!"
Diye sesini alçaktan yükseğe çıkardı. Ve sağ yanağıma sert bir tokat attı. Nereden biliyordu gözümü yerden çevirdiğimi. Bunları düşünürken, acı ile yere yığıldım. Kızaran yanağımı tuttum. Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Hatta bir kaç damla yaş kızaran yanağımdan süzüldü.
"Ayağa kalk!"
Hızlıca ayağa kalktım.
"Üzgünüm San Bey. Bir daha olmayacak."
Bir an duraksadı. Parmak ucuyla çenemi kaldırdı. Gözüm hâlâ yere bakıyordu.
"Gözlerime bak."
Bakınca konuştu.
"Fazla acıyor mu?"
"Hayır San Bey."
Parmak uçlarını çenemden çekti. Yüzüne sanki nur inmiş gibi gülümsedi. Sonra gülümsemesi soldu ve yüzünü şeytan kapsadı.
"Ama ben fazla acımasını istiyorum!"
Bir daha tokat attı. Yine yere yığıldım. Eğilip saçımdan tuttu.
"Görüyor musun orayı?"
Parmağı ile işaret ettiği yere baktım. Demir sopa, zincir, kelepçe, iğne... Gibi bir sürü işkence aleti vardı. Yutkundum. Nereye düştüm ben?!
"G-Görüyorum San Bey."
"İyi gör. Gör ki seni neler bekliyor iyice araştır."
Saçlarıma daha da çekiştirerek başımı kendi yüzüne döndürdü. Sırıtıyordu. Bir insan neden bu kadar acımasız olur.
"Canın acıyor mu?"
Saçlarımı daha da çekerek bazı tellerin kopmasına neden oldu.
"Evet San Bey!"
Acıyla bağırdım. Oda da yankılandı sesim. Ve hep yankılanacak gibi geliyor... Saçımı bıraktı ve ayağa kalktı. Soluklanıyordu.
"Huu~ Seninle uğraşmak yoruyor insanı."
Oh canıma değsin vahşi herif/
"Ayağa kalk."
Hemen ayağa kalkıp gözlerimi yere devirdim.
"Seonghwa! Hongjoong!"
Neredeyse 15-20 saniye içerisinde geldiler. Kapıdan tıklama sesi geldi.
"Girin."
S: "Buyrun efendim."
"Depodan bir kafes getirin."
H: "Tabi efendim."
Hemen çıkıp gittiler. Ben hâlâ yere bakarken kafamla zonklanan, yanağım da olan kızarıklık ile cebelleşiyordum. İlk önce güzeldi. Banyo, yemek, ağız kokusu, güzel kıyafetler... Neden böyle oldu?...
15 dakika sonra Seonghwa ve Hongjoong geldiler. San camdan dışarıyı ayakta izlerken kapı sesi yeniden duyuldu.
"Girin."
H: "Getirdik efendim."
"Camın oraya koyun."
Dediği yere koydular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZENGİN ADAM VE KÖLESİ
General FictionBabası Wooyoung'u çok seviyordu. Fakat oğlunu satması gerekiyordu. Gerekiyordu çünkü onların töresinde ailenin ilk çocuğu olamayan erkekler belli bir yaşına gelince köle olarak satılıyordu. Sonunda köle olması için onu da esirleri içine aldı. Wooyou...