Wooyoung:
Babamla beraber akşam yemeği yiyorduk. Fakat babamın yüzü normalde neşe ile dolu olurken bugün ağlamamak için zor duruyordu sanki. Tıpkı annemin ölümünden sonraki gibi...
"Baba iyi misin?"
"İyiyim oğlum, iyiyim."
Yalan söylediğini biliyordum...
"Baba bir sorun var, anlatır mısın?"
"Oğlum, sana bu son sözüm olabilir."
"Ne demeye çalışıyorsun baba seni anlayamıyorum."
"Oğlum ben... ben..."
"Baba ne oldu söyle!"
"Oğlum ben, ben seni bugün köle olarak satacağım."
Donakaldım. Babam beni cidden satmayı mı düşünüyordu. Hayır... Olamaz... Ben onun oğluyum.
"Baba neden?..."
"Wooyoung eğer bunu yapmazsam törelere aykırı olur. Üzgünüm."
"Lanet olası töre umurumda değil! Annem gibi sende mi beni bırakacaksın!?"
Babam ayağa kalktı ve direkt bana sarıldı. Ağlamaya başladı. Sonra onun üstüne gittiğimi anlayıp ben de ona sarıldım. Sesim titriyordu. Çünkü ağlayacaktım.
"Seni üzdüğüm için özür dilerim. Sinirle oldu babacığım. Bilirsin, seni üzmek yerine sana yardım ederdim."
Bu sefer hıçkırarak ağladı babam. Daha sıkı sarıldım. Cidden bu ikimizin son görüşmesi olabilir. İyice kokusunu içime çektim. Sonra birden kapı çaldı. Babam benden ayrılıp kapıyı açmaya gitti. Gelen babamın yardımcısıydı.
"Efendim, köle satma vakti yaklaşıyor. Davetliler yavaş yavaş gelmeye başladı."
"Tamam, gidebilirsin."
Babam yardımcısını kovduktan sonra yanıma geldi.
"Woo bugün ikimizin son günü. Biliyorsun kuzenin de böyle satıldı. Dayan oğlum. Sahibin sana ne söylerse yap. Ne söylerse. Reddetme. Beni üzme, beni dinle."
Göz yaşlarımı silip onayladım. Dik durmaya çalıştım. Tek babam görmesin üzüldüğümü diye. O kadar normal geliyor ki bu durum. Bütün gençler alıştı artık. Ayağa kalkıp babam üstüme şort ile yırtık tişört giymemi istedi. Ne de olsa 5 dakika sonra köle olacağım. Hemen gidip giydim. Babamın yanına geldiğim de elleri ile saçımı dağıttı. Sonra dışarı çıkmam için kafasını işaret etti. Dışarıya çıkıp baktığım da meydana davetliler ve köleler toplanmıştı. Babamla ikimiz birbirimize baktık. Kafamızı onaylayıp yürümeye başladık. Meydana geldiğimiz de kölelere nasıl davranıyorsa bana da öyle davranmaya başladı.
"Seni pislik geç şuraya!"
Diye kölelerin arasına itekledi. Yerine giderken bana dolu gözlerle baktı. Üzülme baba...
"İlk öncelikle davetliler geldiği için minnettarım. Ama en önemlisi, ben bir babayım. Törelerimizin kutsallığını yüceltip oğlumu da satıyorum. Diğer kölelerime nasıl davrandıysam oğluma da aynısını yapacağım. Wooyoung'a."
"Wooyoung'a" dedikten sonra bana baktı. Nefret ile yüzünü birleştirdi. Ama gözlerinde hâlâ sevgi ve şefkatten başka bir şey yoktu.
"Wooyoung için 30.000 dolar ile başlıyorum."
"40.000"
"Jessica Hanımdan 40.000."
"60.000"
"Taeyong Beyden 60.000. Rakamlar yükseliyor!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZENGİN ADAM VE KÖLESİ
General FictionBabası Wooyoung'u çok seviyordu. Fakat oğlunu satması gerekiyordu. Gerekiyordu çünkü onların töresinde ailenin ilk çocuğu olamayan erkekler belli bir yaşına gelince köle olarak satılıyordu. Sonunda köle olması için onu da esirleri içine aldı. Wooyou...