7- Dejavu

413 43 24
                                    

iyi okumalar♡

-




Yazar


Sieun, her zamanki işlerini hallettikten sonra kendine kahve ve tost hazırlayarak mutfaktaki masaya oturdu. Önünde ders kitapları ve bilgisayarı da vardı. Kahvaltısını yaparken konuları yetiştirmek için ders çalışması gerektiğini biliyordu. Açtığı videoyu başlattı ve muhtemelen Sooho gelene kadar sürecek olan çalışmasına başladı.

Saatler hızla ilerlerken çoktan 5 olmuştu. Dersine devam ederken nerede kaldığını da merak etmiyor değildi. Tam o sırada, kapının çalındığını duyarak başını kitaplarından kaldırdı ve yavaş adımlarla evin girişine gitti. "Teslimat!" Sooho'nun sesini duyduğu sırada kapıyı açarken, bir yandan da gülümsemesini bastırıyordu. "Tanrım, donmak üzereydim!" elindeki paketlerle içeri giren çocuğun arkasından kapıyı kapatarak içeri girdi ve o yiyecekleri masaya dizerken cevap verdi. "Hava 25 derece." Çocuk, Sieun'a bir bakış atıp yanıtlamıştı. "Ben hastayım, hasta! Üşüyebilirim." Sieun, Sooho'yla laf dalaşına girmek istemediği için ağzının içinden konuştu. "Çalışırken öyle demiyorsun ama." Sooho'nun onu duymamasına karşı, masadaki çöpleri toplayıp çöp kutusuna attı ve sandalyeye oturdu.

Beraber yemeklerini yerken bir yandan da konuşuyorlardı. "Sizin okula nakil olacağım." ağzındaki erişteye yenilerini eklerken konuştu Sooho. Sieun ise lokmasını çiğnemeyi bırakarak ona bakmıştı. Hâlâ yemeye devam eden çocuğa gözlerini dikmişken ağzındakini bitirdi ve sordu. "Neden?" Sooho, ona göre saçma olan soruyu cevaplamadan önce Sieun'a 'ciddi misin?' bakışı atmış, daha sonra konuşmuştu. "Beraber olmadığımızda neler yaşandığını biliyorsun." Sieun'un aklına izlediği video gelirken, Sooho Sieun'un ondan gizlediği alçılı kolunu düşünüyordu. Sessizleştikleri sırada önlerindeki yemeği bitirmeye odaklandılar. 

Tam o sırada kapı kilidi açılmış, Bay Yeon içeri girmişti. Sooho Sieun'a "Kim geldi?" diye fısıldarken, Sieun yemek yemeye devam etti. Babası da elindeki çantayla mutfağa doğru adımlamış ve yemek yiyen ikiliyi görünce şaşkınlıkla gözlerini açmıştı. Sooho saygıyla ayağa kalkıp eğildi, Sieun ise "Hoşgeldin." dedi alçak bir sesle. "Hoşbuldum. Sooho? Sen iyileştin mi? Ne zaman uyandın?" Bay Yeon hâlâ ayakta, Sooho yerine oturmuş dururken sordu. Sieun'a yandan bir bakış atmış, babasına söylememesine şaşırsa da beklemeden cevaplamıştı. "Bir haftayı geçiyor." Bay Yeon anlayışla başını sallarken "Geçmiş olsun." demeyi ihmal etmedi. Genç çocuk onu "Teşekkürler." diyerek cevaplayınca oğluna dönmüş ve "Odamdayım, birkaç eşya hazırlayıp çıkacağım." demişti. Sieun onu onayladıktan sonra odasına çekildi ve geriye oğluna garip bakışlar atan Sooho'yu bıraktı. 

Sieun düşen moduyla önlerindeki çöpleri toplayıp atmış, İçerideki koltuğa oturmuştu. Sooho da onu takip ederken hemen yanına yerleşti. Yanındaki kumandayı alarak televizyonu açtı ve kanalları gezmeye başladı. Sieun'a zaman tanımaya çalışıyordu sadece. İsterse anlatırdı zaten moralinin neden bozulduğunu. İzleyecek bir şey bulamayınca kapattı ve solundaki çocuğa baktı. Sieun karşısındaki siyah ekrana bakıyor, Sooho'nun bakışlarını üzerinde hissediyordu. Derin bir nefes aldı ve sağına çevirdi başını.

Pekâlâ, yüzünün bu kadar yakınında olacağını tahmin edememişti.

"Ne oldu?" gerildiğini görmezden gelerek sordu. Göz temasını kesmiyordu bu sırada. "Annenle de mi böylesiniz, yoksa babana özel mi?" dedi Sooho. Sieun tekrar önüne dönerek cevapladı onu. "Nakil olduğum günden beri annemle görüşmedim." Sooho sessiz kaldı bu sefer. Bir süre öylece otururlarken Sieun, onun sıkılacağını düşünerek bir oyun açmak için ayağa kalktı. Koltuğa geri dönmeden önce oyun konsolunu getirmeyi de unutmamıştı. Sooho ona ayak uydurarak kendisine uzatılan konsolu aldı ve oyunu başlattı. 

"Derslerde ne kadar iyiysen oyunlarda o kadar kötü oluyormuşsun, biliyor muydun?" Sooho, defalarca Sieun'u yenmesinin ardından konuştuğunda, "Bu, neden her seferinde kazandığını açıklıyor." diye cevap verdi. İkisi de bağdaş kurmuş otururken; Sooho sol elini koltuğa yaslamış, Sieun'a doğru eğilmişti. Sieun sağına döndüğünde, dibindeki yüzü görüp biraz geri çekildi. Sooho ise onun bu hareketine karşı üzerine daha çok eğilmiş, ona büyüttüğü gözleriyle bakan çocuğa tam cevap verecekken bir kapının açılma sesi duyulmuştu. Çocuk panikle doğrulup ona doğru eğilen bedeni de iterek tekrar eski oturuşuna döndü. Babası odasından çıktıktan sonra konuşmadan evden ayrıldığı sırada; Sooho solunda oturan çocuğun kızarmış kulaklarına ve irice açtığı gözlerine bakıp sırıtmış, ardından önüne dönmüştü.

Şirin gözüküyordu.

Birkaç tur daha oynadıktan sonra, saatin 9'a yaklaştığını fark etti Sieun. Sooho gittikten sonra çalışmaya devam etse iyi olurdu. Çok aksatmıştı derslerini, onluk hareketler değildi bunlar. Düşüncelerini ekrandaki 'Oyuncu 1 kazandı!' yazısı bölmüştü. Şaşkınlıkla yanındaki bedene baktı, ardından tekrar ekrana baktığında oyunun kapandığını gördü. Dikkatli oynamıyordu bile, Sooho kazanmasına izin vermiş olmalıydı.

"Gidiyorum. Yarın büyükanne sizi eve davet etti, gelmeyi unutma." Ayaklanıp kapıya doğru ilerleyen çocuğun peşinden gitti ve o ayakkabılarını giyerken cevap verdi Sieun. "Yarın dershaneye gitmeliyim, çıkışta da ders çalışacağım. Daha sonra ziyaret edeceğimi söyle." Sooho ayakkabılarını giyip kalkmış ve ayağa kalkarken başını sallayıp onaylamıştı. Onu yolcu eden çocuğun saçlarını karıştırdığı sırada "Gelmek istemediğini söyleyeceğim." diyip uzaklaşmaya başladı. Sieun, elleri cebinde ilerleyen çocuğun arkasından bakıyor, dejavu hissi tüylerini diken diken ediyordu. Bu yüzden kapıyı kapatarak içeri girdi.

Bütün gece süreceğini bilerek derslerinin başına oturdu. Aklında hâlâ oyun oynarken yaşanan an varken.





-



♡

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.






Weak Hero Class 2 ★Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin