10- Düşünüyorum

378 45 49
                                    

iyi okumalar ♡

-





Yazar




"Selam! Bu sefer yemekleri ben getirdim bak, ona göre." Young Yi kapı açılır açılmaz paketleri Sieun'un eline tutuşturmuş, salona doğru yürümüştü. Sieun Arkasından bakakalırken, genç kız da koltuktaki çocuğun yanına kendini attı ve "Of, bacaklarım ağrımış." dedi. Bir yandan da uzattığı bacaklarını ovuyordu. Sooho gözlerini ekrandaki oyundan ayırmadan konuştu. "Çok gezmektendir." Bunları söylerken aklında Bumseok'la konuştuğu görüntüler vardı. Bir şey belli etmemekte kararlı olsa da, yanındaki kızı endişelendirmekten de geri durmayacaktı tabii. Tedirgin cevaplarını merak ediyordu. 

Young Yi güler gibi bir ses çıkarırken "Neyden bahsediyorsun? Çalışmaktan oldu çalışmaktan! Gezmeye zamanım mı var sanki?" dedi. Her zamanki abartılı ses tonunu kullanıp itiraz etse de, ikisi de bunun bir oyun olduğunu biliyordu. Young Yi pek güzel oynayamazdı zaten. Çok şeffaftı her zaman, beceremiyordu yalan söylemeyi.

O eğilerek bacaklarına masaj yapıyor, Sooho mimiksiz yüzüyle oyun oynuyorken; Sieun içeri girip Young Yi'nin sağ çarprazındaki tekli koltuğa oturdu. Elinde hem kurabiyeler hem de yemekler vardı. Sooho az önce çok acıktığını söylemişti, onun için yemek yaparken Young Yi'nin gelmesiyle yaptığı yemeği koymaktan vazgeçmiş, genç kızın getirdiklerini yerleştirmişti masaya. Young Yi ilk defa yemek ısmarlıyordu sonuçta, yemeleri gerekiyordu.

"Parana kıyabildin demek." dedi Sooho kıza yandan bir bakış atıp. Bu sırada yemeklerin kapağını açan Sieun'a değdi gözleri. Elindeki oyun kolunu bırakarak masaya yaklaştı ve ona yardım etti. "Evet, içim gitti harcarken." Young Yi yine takılmak için abartılı konuşurken, Sooho güldü kısa bir süreliğine. Daha sonra, yemekleri yerleştirip çöpleri atmak için ayağa kalkan Sieun'u takip etti. Neden kalktığını sorgular gibi bakan çocuğa gülümseyip "Su içeceğim." dedi. "Ben gelirken geti-" "Ah, hadi gidelim. Hadi." kolunu omzuna atarak lafını kesmiş, hızlıca mutfağa ilerletmişti. Rol yapmak onun için de zordu, biraz yalnız kalıp nefes alma ihtiyacı hissetti sadece.

Mutfağa girdiklerinde, Sooho dolaba yaslanmış çöpleri atan çocuğu izlerken; Sieun ona dönmüş "Su içmeyecek miydin?" diye sormuştu. Sooho tam ona cevap vercekken, çocuğun arkasındaki tezgahta duran tabakları gördü. Kaşlarını çattı anlamsızca. Sieun'a doğru yürüyüp onu biraz kenara itti ve içi yemeklerle dolu olan iki tabakla karşılaştı. "Bu ne?" diye sordu gözlerini yemeklerden çekip Sieun'a dikerken. O da aynı şekilde başını Sooho'ya çevirdiğinde bakışları buluştu. Kısa bir sessizlikten sonra "Yemek." diye cevap verince, Sooho aynı şekilde bakmaya devam etti. Hâl böyleyken, Sieun elleri cebinde ondan bir şeyler demesini bekleyen çocuğa açıklama yapmak durumunda kalıyordu.

"Acıktığını söylemiştin." dedi anlamasını umarak. Sooho anladı, yavaşça başını salladı ve "Oh..." dedi hafifçe gülümserken. "Çok düşüncelisin, teşekkür ederim."  Sieun cevap vermedi, Sooho iç çekerek ona bakmaya devam etti. Ortam sessizleşince, Sieun bakışlarını yerden kaldırarak Sooho'ya dikmiş, içeri girmesi için yolu göstermişti. Sooho ilk başta kaşlarını kaldırıp işaret ettiği yöne baksa da, demek istediğini anlayınca içeri doğru adımladı. 

Young Yi onları beklemekten uzak, telefonuyla uğraşıyor gibi görünüyordu. İkili içeri girdiğinde Sieun eski yerine geçecekken, diğeri aynı fikirde olmamış olacak ki tekli koltuğa oturdu. Neden böyle yaptığını anlamamış olsa da ses etmedi Sieun. Zaten genç kız geldiğinden beri pek konuşmamışlardı, bir gariplik olduğunu anlamamak aptallık olurdu. Young Yi "Hadi, yiyelim!" diye ani bir çıkış yaparak telefonu yanına bırakmış, önündeki yemeklere gömülmüştü Sieun yanına oturduğu sırada.

Diğerleri de ona katılınca, sessiz bir şekilde yemeye devam ettiler. Sieun Sooho'nun ifadesiz yüzünden dolayı huzursuzdu. Aralarında ne geçmiş olabileceğini düşünüyordu yemeğini yavaşça yerken. Young Yi'ye göz ucuyla baktığında her zamanki gibi davrandığını fark etmiş, bu onu daha da meraklandırmıştı. Belki de sorun sadece Sooho'yla ilgilidir, diye düşündü. Yemekten başlarını kaldırmıyorlar, sessiz ama bir o kadar da gergin olan ortamı bozmuyorlardı. 

Ne Young Yi Bumseok'tan bahsedecek kadar cesur, ne Sooho cevabını duymaya hazır, ne de Sieun sorunun ne olduğunu bilmeye hevesliydi.

Yemek yavaş yavaş biterken Young Yi heyecanla, aklına gelen haberi diğerlerine söylemek için başını kaldırdı. "Seokdae'nin davası dün sonuçlandı." ikili merakla ve endişeyle kıza bakarken Young Yi gülümseyerek devam ediyordu sözlerine. "Beraat etti!" Sooho ve Sieun tuttuğu nefesini rahatlayarak vermiş, mutlulukla gülmüşlerdi. Young Yi de bu gülüşlere eşlik ederken Sooho heyecanlı bir şekilde lafa girdi. "O zaman hepimiz toplanıp yemek yiyelim bir ara." Sieun gülümseyerek gözlerini devirdi ve ona cevaben "Yemekten başka bir şey düşünmüyorsun." dedi. Sooho, heyecanına gölge düşüren çocuğa başını çevirdikten hemen sonra, muhtemelen Seokdae'ye mesaj atan Young Yi'ye kısa bir bakış atmış ve tekrar Sieun'a dönerek; cevabını gözlerini ayırmadan, kısık sesle vermişti.

"Düşünüyorum."

Ve temasını kesmediği gözlerin şaşkınlıkla aralanışına, aynı zamanda parladığına şahit oldu. 

Yalan söylememişti Sooho, düşünüyordu. En çok düşündüğü şey o olabilirdi. Bunu söylemekten çekinmez, hatta böyle şaşkın bir şekilde bakacaksa her zaman söylerdi. Seviyordu bu bakışını. Her zaman takındığı o ketum ifadesinin parçalanmasını, parçalanmasına sebep olmayı... Sevdiği kadar heyecanlanıyordu da. Ona bir şeyler hissettirmek, kendisine de normalden farklı şeyler hissettiriyordu. Çünkü Sieun'un bakışları, abartmıyorum, büyüleyiciydi. Sooho'nun hislerini kontrol etmesini zorlaştırıyordu. Dışarıdan çok sakin görünse de içindeki hislerden haberi yoktu.

Tıpkı şu anki gibi.

Sieun'un şaşkın bakışları üzerindeydi ama o önüne dönmüş kalan yemeklerden yiyordu, sanki kalbi son hız atmıyormuş gibi.

"Beyler, ben çıkıyorum." Young Yi telefonda mesajlaşmaya devam ederken, aniden ayağa kalkarak çantasını boynundan geçirdi. "Seokdae'yle buluşma ayarlamak için grup kurarım. Kalkmanıza gerek yok, ben kaçtım!" Diğerlerinin yüzüne bile bakmadan el salladı ve kapıyı çarparak çıktı. Sooho tepki vermeden yemek yemeye devam ediyor, Sieun şaşkın bakışlarını Sooho'dan çekip kapıya dikmiş öylece bakıyordu. Young Yi'yi sevip değer verse de, bazı hareketleri garipti. Ama her neyse, o öyle biriydi ve çoktan kabullenmişti bunu. 

Önüne döndüğünde Sooho'nun ona baktığını gördü. Yutkunarak gözlerini kırpıştırdı. O düz bir ifadeyle baktığında ne yapacağını bilemiyordu açıkçası. Bu yüzdendir ki bakışlarını kaçırdı ve önlerindeki çöpleri toplamaya başladı. Sooho da onu izlemeyi bırakıp yardım ederken bir yandan da konuştu. "Yarın başlıyorum, sizin sınıfta." Sieun onaylayarak salladı başını. Bunun üzerine genç çocuk konuşmaya devam etti. "Zor olacak."

Evet, zor olacaktı. Zordu da zaten. Sooho olmadan daha zordu, ama her türlü zor olacaktı. Bunu kabullense de boyun eğmemeye çalışıyordu her zaman. Çünkü biliyordu ki, onların istediği de tam olarak buydu. 

Sessizliğini bozmadı, Sooho da cevap beklemedi. Ama ikisi de biliyordu ki, beraberlerken daha güçlülerdi.




-



-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.







Weak Hero Class 2 ★Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin