2- Young Yi

504 56 39
                                    

iyi okumalar ♡

-




Yazar

Kapı tıklandı ve hemen ardından hemşire içeri girdi. Hastayı temizlemek için elinde tuttuğu bez ve içi su dolu kapla odanın içine ilerlerken, yatağın başucunda uyuyan Sieun'u gördü. Bu görüntüye birkaç defa rast gelmişti ama her defasında içi acıyordu. Merhametle gülümsedi ve genç çocuğun yanına ilerledi uyandırmak için. Okula gitmesi gerekiyordu.

"Sieun-shi." Boş olan eliyle çocuğun sırtını sıvazladı. "Uyanmanız gerekiyor, okulunuz başlamak üzeredir." Kısık sesli mırıldanmalardan sonra Sieun kafasını kaldırdı ve gözlerini ovuşturdu uyanmak için. Kolundaki saati kontrol ettiğinde çoktan geç kaldığını fark etti. Bıkkın bir nefes verdikten sonra Sooho'ya, ardından hemşireye bakmıştı. Elindekileri görünce "Alarmı kurmayı unutmuşum, bugün burada kalacağım. İsterseniz ben temizleyebilirim." dedi.Yeni uyandığı için hırıltılı çıkıyordu sesi. Hemşire onu onaylayarak nasıl yapması gerektiğini anlattı. Çıkmadan önce saygıyla başlarını eğdiler ve Sieun da, yine, Sooho'ya döndü.

Masaya koyduğu kabın içindeki bezi ıslatarak fazla suyunu sıktı. Önce kendi tarafındaki kolunu yakınına çekti ve yavaşça temizlemeye başladı onu. Bu sırada düşünüyordu. Alarmı kurmayı nasıl unuttuğunu, sınava girmediği için ailesine ne diyeceğini, Sooho'nun ne zaman uyanacağını, eski anılarını...

İyi şeyler düşünmek bu kadar zor muydu? Çok, çok zordu. Elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor, yine de yetmiyordu. Derslerine sarılmıştı sıkıca. Bir tek onlar kalmıştı geriye, kaybedemezdi. 

Derin bir nefes alarak sandalyeden kalktı ve öbür tarafına geçti diğer kolunu temizlemek için. Kabı sol tarafındaki masaya koyup serumlu eli kendine çekti. Eklemlerine takıldı gözü. Hiç iz kalmamıştı yaralarından. İstemsizce parmak uçlarıyla okşadı. Onun yanında olamamanın pişmanlığı yine içini sararken buğulanan gözlerini kırpıştırarak kendine gelmeye çalıştı. Ne kadar kolaydı yaraların iyileşmesi. O neden uyanmıyordu o zaman? İsyan etmek istedi, ama yine sustu.

Sooho'ya baktı tekrar. Hergün aynı cümleleri söylemekten sıkılmıştı. Uyan demekten, seni bekliyoruz demekten, çok özledim demekten sıkılmıştı. Elinden bir şey gelmemesi mahvediyordu onu. Hareketleri yavaştı. Eve gitmemek için olabildiğince yavaş hareket ediyordu. Çünkü biliyordu ki oraya gidince yine kitaplarına gömülecek, aklının bir köşesinde yine Sooho olacaktı. 

Bezi tekrar ıslattı ve boynuna yaklaştı. Narince temizlerken yüzünü izliyordu. Ona son söylediği sözü hatırladı birden.

"Yarın görüşürüz."

Aklına gelen şeyle Sooho'ya cevabı gelmeyecek sorularından birini daha sordu. "Yarın ne zaman gelecek?"

Cevap gelmedi. Sieun onu temizlemeye devam etti. 


-


İşini tamamen bitirip ellerini yıkadıktan sonra Sooho'nun soluna geçti ve sandalyeye oturdu. Büyükanne Ahn birazdan burada olurdu. Bu yüzden Sooho'yla biraz daha vakit geçirmek istedi. Elini kendi elleri arasına aldı ve okşadı nazikçe. Bu sırada başı hafifçe sola doğru eğilmiş, yataktaki çocuğu izliyordu donuk yüz ifadesiyle. Aynı pozisyonda birkaç dakika durdu. Başka ne yapacağını bilemedi. Sadece izlemek istiyordu işte.

Kapı çaldığında aceleyle elini bıraktı ve ayağa kalktı. Büyükanne Ahn olduğunu görünce eğildi ve sandalyeye oturması için yardımcı oldu. Büyükanne, teşekkür manasında kolundaki eli patpatladı. Sieun çekingen bir şekilde başıyla tekrar selam verdi ve kendi tarafına geçti. O an büyükanne yeni fark etmiş gibi Sieun'a baktı ve "Sen neden okulda değilsin?" diye sordu.

"Oh?" Genç çocuk ilk başta şaşkın bir tonda cevap verse de sonradan toparlanmış, "Oh... Alarmı kurmayı unutmuşum, geç kaldığım için gitmedim." cevabını vermişti. Konuşurken ellerini bacaklarına sürtüyordu, büyükanne Ahn ile konuşmak çoğu zaman geriyordu onu. 

Yaşlı kadın kafasını salladı ve oğlu gibi gördüğü torunun elini tutarak saçlarını okşadı. Bu sırada aklına gelenlerle gülümsedi ve Sieun'la konuşmaya başladı, gözleri hâlâ Sooho'nun üzerindeyken. "Akşam yemeklerinde okulu hakkında konuşurken ağzından lafı zor alırdım." Sieun'un başı eğik, oynadığı ellerini izliyordu. "Seninle tanıştığı günü öyle heyecanlı ve şaşkın bir şekilde anlattı ki, ilk defa okuluyla ilgili bir şeyden bu kadar uzun bahsettiğini gördüm." Sessiz kaldılar bir süre. Sieun söyleyecek sözü olmadığı için, büyükanne geçmişe dalıp gittiği için. 

"Derslerinin çok iyi olduğundan, sessiz sakin ve kendi hâlinde takıldığından söz etmişti. Tabii, o gün çok sinirlenmişsin. Akıllıca dövüştüğünü ama öfkene yenik düştüğünü de söylemişti." Sieun da hatırladı o günü. Sooho'ya da öfkelendiğini anımsadı. Ne sanıyordu ki kendini? Sınıfın koruyucu meleği.

"Tehlikeli biri olduğunu düşünmüştüm Sieun-ah. Senden uzak durmasını söyledim ama o dinlemedi. İyi biri olduğunu söyleyip durdu bana." Sieun başını kaldırıp büyükanneye baktı Sooho'nun sözlerini duyunca. O ise çoktan genç çocuğa bakıp gülümsüyordu. Boğazının acıdığını hissetti, yutkundu birkaç defa. Geçmeyeceğini bilse de. 

Ortamın sessizliğini telefonundan gelen bildirim sesi bozmuştu. Arkasındaki koltuğa ilerledi ve telefonunun ekranına baktı. Ne annesinden ne de babasından bildirim olduğunu görünce alışkın olduğu görüntüyü boş verip gelen mesaja baktı. 

Young Yi.

Gözleri şaşkınlıkla açıldı ama arkası dönük olduğu için büyükanne bunu fark etmedi. Yüzünü eski ifadesine çevirip yaşlı kadına baktı. "Bir yere uğramam gerekiyor. Hemen geleceğim." Büyükanne Ahn başını salladığında hızla odadan çıktı.

Aklı ise hâlâ gelen mesajdaydı.

"Kafeteryadayım, konuşmamız gerek."




-



♡

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Weak Hero Class 2 ★Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin