11- Kitap

360 51 87
                                    

iyi okumalar ♡

-





Yazar




"Sieun-sshi, teşekkür ederim kitap için. Çok güzeldi." 

Sieun, başında dikilip ona kitap uzatan sınıf arkadaşı Seojun'u görünce, bakışlarını test kitabından çekip ona dikti. Kendisinin henüz yeni okuyup bitirdiği, okurken onda dönüp ödünç alan arkadaşına emanet ettiği kitap Japon bir yazara ait olmasıyla beraber; dramatik bir kitaptı.

İçinde her türlü duygusal hasarın yer aldığı, zaman zaman yanlış anlaşılmaların da olduğu psikoloji türündeki bu kitap özünde aşk hikayesiydi. Tabii, aşk dışında birçok sorunu da vardı baş karakterin. Bu yüzdendir ki Sieun'un, okurken kendinde bir şeyler bulduğu nadir kitaplardandı.

"Beğenmene sevindim." diye kısa bir cevap vererek uzatılan kitabı geri aldı ve gözlerini, ona büyük bir gülümsemeyle bakan çocuğun yüzüne değdirmeden testlerine döndü. Seojun onun bu tarz davranışlarına alışkındı. Öyle ki artık şirin geliyor, alınmıyordu bile. Bahçeye gitmek için sınıfın arkasındaki kapıya ilerlediği sırada, omzuna birinin çarpıp geçmesiyle hafifçe savruldu. Özür dilemek için arkasını dönmeye tenezzül etmeyen çocuğa "Hey!" diyerek, ona bakmasını sağlayınca çarpan kişinin Sooho olduğunu gördü. 

Sooho, tek kaşını kaldırmış bir şekilde Seojun'un konuşmasını beklerken, Seojun çocuğun gergin olduğu her hâlinden belli olmasına rağmen geri adım atmadı. "Özür dilemeyecek misin?" diye sordu normal bir tonda. Sooho elleri cebinde, sıraların arasında yan bir şekilde durup öylece Seojun'a bakıyor; daha okulun ilk gününden sinirlerini bozan bu çocuğun Sieun'la arkadaş olduğunu biliyordu. Yine de hoşlanmamıştı bu durumdan, bakışları farklıydı ve düşündüğü şeyin olmamasını umuyordu. Birkaç saniyelik bakışmanın ardından "Pardon." diyerek önüne döndü ve Sieun'un yanına ilerledi. Bu sırada, test çözen çocuğun bakışlarını üzerinde buldu. Donuk ifadesine karşı gülümsedi ve sağındaki sıraya yaslanarak konuşmaya başladı. "Yemekhaneye gidelim." 

"Pek aç değilim."

"Ama ben çok açım." 

"Öyleyse benim tabağımı da yiyebilirsin." 

Sooho bu cevabı duyunca gülümsemesini bastırmak için dilini yanağında bir tur döndürmüştü. Yanına gelmesi için gereken kozu kendi elleriyle vermişti çünkü. Bu düşünceyle koluna hafifçe vurup  "Herkesin tek tabak hakkı var. Senin de gelmen gerekiyor." dedi. 

Derin bir nefes alarak yanında sırıtan çocuğa baktı Sieun. Yanında olması için ikna etmeye çalıştığının farkındaydı ve bu durum onu mutlu ettiği için sesini çıkarmamıştı. Sooho'ya değer veriyordu. Sooho'yu seviyor, onun için endişeleniyor ve her anında yanında olmak istiyordu.

Aynı hisleri paylaşmak mutlu ediyordu.

"Tamam." dedi. "Geliyorum." 

O kitaplarını toplarken Sooho gülümseyerek yaslandığı yerden doğruldu ve çıkış kapısında dikilip onlara bakan Seojun'la göz göze geldi. Seojun, okula Sieun'la beraber gelen bu yeni çocuğun kim olduğunu henüz çözememişti. Sieun ile nasıl bir ilişkisi vardı? Ne zaman ve nerede tanışmışlardı? Ne zamandır yakınlardı? Düşündükçe aklına yeni sorular geliyor, düşünmek istemediği senaryolar kuruyordu. 

Bu sırada Sooho'nun kafasındaki tek düşünce, 'Sieun'a en yakın kişi benim.' cümlesiydi. Hatta öyle ki bu düşünce göğüsünü kabartıyor, ortada bir savaş olmasa da kazanmış gibi hissettiriyordu.

Sieun ayağa kalkarak önden gitmesi için Sooho'ya yol verdi. Daha sonra ikili beraber aşağı kattaki yemekhaneye ilerleyerek sıraya girdi. Kuyrukta beklerlerken Sooho konuşmaya başladı. "O kitap neydi, senden mi ödünç aldı?" Sieun, arkasına bakmaya çalışarak soru yönelten çocuğa "Evet." diye cevap verdi. "Birkaç gün önce almıştı. Kitap okumayı seven biri olduğu için hızlı bitirdi sanırım." Sooho 'hah' sesi çıkardı istemsizce. Yemekhanenin gürültüsünden arkasındaki çocuk duymamıştı tabii. Sessiz kaldı bir süre. Soracağı soruyu düşünüyordu. 'Kitap okumayı sevmesi ilgini mi çekti?' demek istiyordu mesela. Gerçekten, böyle insanlar mı çekiyordu ilgisini?

Yoksa asıl sorması gereken soru 'Bu beni neden ilgilendiriyor?' mu olmalıydı? Eh, kendine soru sormayı pek sevmezdi Sooho. Bunu da sormadı.

Onun yerine, hafifçe arkasına dönerek Sieun'a "Ben de okuyayım şu kitabı, nasılmış bakalım." demeyi tercih etti. Çocuğun verdiği cevapsa onu hiç mi hiç tatmin etmeyecek türdendi "Sen kitap okuyor musun ki?" Sooho, ayakları üstünde yükselip alçalmayı keserek durdu ve tüm bedeniyle arkasına dönüp şaşkın bir şekilde ona bakan Sieun'a cevap verdi. "Artık okuyorum." konuştuğu gibi önüne geri dönmesi Sieun'u içten içe güldürürken, hafif tavırlı ses tonunun kaynağının Seojun olduğunu düşünmek onu gözle görülecek kadar gülümsetti. 

Başını eğip dudaklarını yaladı gülümsemesini bastırmak amacıyla. Garip bir şekilde hoşuna gidiyordu Sooho'nun bu davranışları. Nasıl gitmezdi ki? Onu her şekilde kollayan, onunla ilgilenen, saygı gösteren, güldüren, eğlenmeyi bilmesinin yanında sorumluluklarının da bilincinde olan bu çocuğun her hareketi hoşuna gidiyordu. 

Bu düşünceler Sieun'un bir anda bocalamasına sebep oldu. Tam o anda düşündü Sooho'nun kendindeki yerini, neden bu kadar gözünde büyüttüğünü. Oldukça normal olan davranışlarının neden hoşuna gittiğini düşündü. Arkadaşı olduğu içindi bu hisleri, yoksa değil miydi? Bilmiyordu ki.

Sooho onun ilk arkadaşıydı.

Kördüğümleşmeye başlayan düşüncelerini Sooho dağıttı. "Bugün tatlı olarak pasta koymuşlar. Seviyorsun, değil mi?" Sieun, kendine geldiği zaman elindeki tepsiyle yemeklerin önünden geçtiğini; hatta tabağında yemek bile olduğunu görünce önce karşısında yemek dağıtan görevliye, daha sonra solunda ondan cevap bekleyen Sooho'ya baktı. 

Bu kadar çok mu dalmıştı düşüncelere?

"Evet, severim." diye cevapladı bekletmeden. Sooho gülümseyerek yanıtladı "Güzel, benimkini de yersin o zaman." Sieun yutkunarak önüne dönüp tabağının dolmasını bekliyordu. Zaten iştahı yokken şimdi nasıl yiyecekti bunca şeyi? Sooho aç olsa da iki tabağı birden yiyemeyeceğini biliyordu. Neyse, dedi içinden. Düşünmem gereken başka şeyler var.

İkisi de tabaklarıyla birlikte masaya yerleşmiş, yemeklerini yemişti. Tabii, Sooho daha çok.

Günün geri kalanında, Sooho uyumaya çalışırken Sieun oldukça gürültülü olan sınıfta not almak için uğraştı. İkisi de amacına ulaşamadığından olsa gerek, çıkış zili çaldığında bile gerginlikleri üstündeydi. Sınıf gürültülüydü, hem de çok. Bu durum işlerini zorlaştırsa da katlanmaları gerektiğini biliyorlardı. 

Öyle de oldu. Çıkışa doğru ilerlerken tüm sinirine ve uykusuzluğuna rağmen Sooho Sieun'dan kitabı almayı unutmadı, Sieun okumayacağına emin olsa da verdi.

O günün gecesinden sabahına kadar Sooho'nun kitabı okuduğunu bilmiyordu.

Tüm yorgunluğuna ve uykusuzluğuna rağmen okumayı bırakmayan çocuğun ise tek bir düşüncesi ve amacı vardı aslında. 

Sieun'u anlamak.






-


-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Weak Hero Class 2 ★Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin