bleedin.

444 44 96
                                    

final bölümümüze hoş geldiniz. veda konuşmamızı aşağıda yapalım, 23.59 ayberi sizi çok sevdi <3 

onlar için son kez yıldıza basmayı ve bolca yorum yapmayı lütfen unutmayın.

iyi okumalar perisi en güzel perilerime 🧚‍♀️

genç kız, kızıl oğlanın kollarının arasında sakinleşemiyordu. orada debeleniyor, kurtulmak istiyor ama kızıl buna izin vermiyordu. sakinleşecekti. sakinleşmesini sağlayacaktı; aksi takdirde kendisine zarar verebilirdi. böyle olsun istemiyordu. 

"tamam, bebeğim... yaralı kuşum, tamam..." saçlarının üstüne minik öpücükler bırakmaya başladı. telefonla arayıp yanına çağırdığı ilk an anlamıştı bir şeyler olduğunu, sadece tahmin yürütemiyordu. onun canını bu kadar yakan, krizinin gelmesine neden olan şey neydi? 

tutmaya kıyamadığı ellerini hangi olay titretiyordu?

"değil..." dedi kesik kesik. "tamam değil, tamam değil... değil!" gözyaşları yanağında değil, kızılın solunda kuruyordu. her biri orada birikiyor, oğlanın ömründen ömür götürüyordu. ağlamak hani iyi gelirdi insana? o halde neden yaralı kuşunun gözyaşları sadece can yakıyordu?

genç kızın güçsüzleşen kolları tek hamlede oğlanın iri gövdesini sardı. derin bir nefes aldı, oğlan. şükredercesine havaya, inanmadığı tanrı'ya doğru baktı. demek ki oralarda bir yerde vardı. demek ki onun varlığını kabul edebilmek için sevdiği kızın göğsünde sakinlemesi gerekiyordu.

genç kız, usulca oğlanın göğsüne yaslı başını çevirdi. göz gözelerdi artık. kızıl, titreyen dudaklarını kızın gözlerinin üstüne bastırdı. "ağlama artık..." dedi içli içli. "kurban olurum senin gözünden akan tek damla yaşa, ağlama can içim. yalvarırım."

oğlanın boğuklaşan ses tonu kızın canını yaktı. "özür dilerim..." dedi ve hakkı olmadığını düşünerek kızılın çillerinin üstünde parmak uçlarını gezdirdi. "ben senin başına sadece bir belayım." 

başını iki yana salladı, berk. "değilsin." naifleşti bakışları. genç kızın kucağına yatmasına yardım ettikten sonra çillerinin sevilişinin getirdiği huzuru dinledi. bu arada parmak uçları, kızın kıvırcık saçlarının arasında dolanmaya başlamıştı. "sen benim yaralı kuşumsun, aybike." gülümsedi hafifçe. "belki klişe bir benzetme ama kırmışlar kanadını. sarmamışlar sonra, daha çok kırmaya çalışmışlar. sen kendini korumak istemişsin sadece." 

gözünden bir damla yaş süzüldü. "ama yemin ederim saracaksın kanadını... sen çok güçlüsün, aybike. güçlü kalmaya devam edeceksin."

"değilim," dedi güçsüzce. "sen olmasan ben kendimde dayanacak gücü bulamazdım." burukça tebessüm etti, kızıl. "sen olmasan ben de kendimde dayanacak gücü bulamazdım." bir süre düşündü. saçlarını sevmeye devam ediyordu. "kim bilir, belki de içimizdeki gücü birbirimize verdik. ben senin gücünle yardım ettim sana, sen de benim gücümle bana..."

"sen zaten güçlüydün, berk. hep güçlüydün." minik bir itirafta bulundu. "okulda bana baktığını her gördüğümde şaşırıyordum, senin gibi güçlü birisinin beni izlemesi saçmalıktan ibaretti sadece." 

yüz hatları ciddi bir ifade aldı. "kendini böyle ezmeni dinlemek istemiyorum," dedi kesin dille kestirip atarak. "anlatır mısın ne olduğunu?"

nasıl anlatacağını bilmiyordu. yıldızlar çizdiği elini tuttuğunda o yıldızı gördü. kaşlarını çattı, çizdiği mürekkepten daha kalıcı bir şeydi bu! "b-berk..." dedi şaşkınlıkla. "silinmiyor, noldu buna?"

"hiç..." dedi utana sıkıla. "herkesin bir güç kaynağı vardı hayatta, benimki de sensin. yıldızını çizmek istedim, çünkü sen benim yaralarıma yıldızlar çizdin." gülümseyen dudaklarını sevdi baş parmağıyla. "ve bu yıldız benimle olduğu sürece gücümü asla kaybetmeyeceğim, aybike."

23.59, ayber.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin