you

923 48 76
                                    

merhaba, mini gizemli ficime hoş geldiniz! kemerlerinizi bağlayın, yolculuğa hazır olun.

bölüm başlıklarına dikkat etmeyi unutmayın <3

lütfen yıldıza basmayı ve bolca yorum yapmayı unutmayın!

iyi okumalar perisi en güzel perilerime 🧚‍♀️

okulun sessiz kızı aybike eren, görünür olmaktan nefret ederdi. oysa mart'ın yirmi altısıyla birlikte son kez görünmez olacağı o on güne girdiğinden bihaberdi. 

o, on gün sonra okulun en görünür kızı olacaktı ama bunu bilmiyordu, şimdilik.

her sabah aynı nefretle adımladığı bu okula kuşku ve korku karışımı bir hisle girdi. şimdi sınıfına gidecek, sırasına oturacak ve ihtiyaçları dışında oradan asla kalkmayarak günü tamamlayacaktı. kötü hiçbir şey olmayacaktı... hiç kimse bir şey anlamayacaktı ve o, nasıl okula ilk geldiği günden itibaren sessiz konumdaysa bunu sürdürecekti.

yanına gelenlerle ödev hakkında konuş, sus... ödev hakkında konuş, sus... 

telkinlerini birkaç defa daha içinden geçirdiğinde çoktan sınıf kapısına yaklaşmıştı. eğdiği önünden başını kaldırdığında, kendisini izleyen bir çift kahverengi gözle karşılaştı. bu gözlerin sahibi, okulun gizemli ve sosyopat -fazlasıyla soğuk ve duygusuz bilindiğinden ona böyle söylüyorlardı- çocuğu olan kızıl saçlı berk özkaya'dan başkası değildi.

berk özkaya'yı sürekli kendisine bakarken yakalar ve göz göze gelirlerdi. sessiz kız aybike eren, ona ters bir bakış atar önüne döner; böylece aralarındaki manasız ve sözsüz, araçsız o iletişim sona ererdi. 

oysa şimdi ona karşı gözlerini deviremiyordu.

o gözlerin ardında, kendisine benzer bir anlam bulmak korkusunu tetiklemiş ve bakışlarını kaçırarak hızla sınıfa girmesine neden olmuştu.

berk özkaya buna bir anlam veremedi. her zaman kendisine ısrarla bakan, sonra gözlerini devirip önüne dönen o sessiz, ilgi çekici kıza bir gecede ne olmuş olabilirdi? 

usul adımlarla kızın sınıf kapısının önüne yaklaştı, içeri doğru baktı. aybike eren, olduğu yerde çakılı bir şekilde ölüm haberini aldıkları tolga barçın'ın sırasına bakıyordu.

berk, bu esmer çocuğun ölüm haberini henüz sabah öğrenmişti. açıkçası üstünde çok durmamıştı; yalnızca birkaç kez atışmışlar ve iş fiziki bir kavga boyutuna dönmeden müdür araya girmişti.

aybike, okulun her zaman sessiz kızı olmuştu. bazen, bazı erkekleri ona bakarken yakalamıştı ve aralarından en ısrarcısı tolga'ydı. kızın bir kere bile ona yüz verdiğini görmemişti, şimdi neden sırasına uzun süre bakma ihtiyacı hissediyordu? 

kıvırcık saçlı kızın sınıfındaki süsen, kapının eşiğindeki berk özkaya'yı ve bakışlarını çoktan fark etmişti. sinir bozucu bir gülümseme takınarak, "okulun duygusuz çocuğu berk özkaya'nın üstünde herkesin gözü var..." demiş ve aybike'ye dönmüştü. "ama onun gözü sadece sıradan, sessiz bir kızda."

kıvırcık saçlı sessiz kız, süsen'in söylediklerini anlamaktan çok uzaktı. sadece tolga'nın sırasına bakıyor; kulaklarındaki o sesi susturmaya çalışıyordu. 

herkes biliyor.

sen onu öldürdün!

suçlusun! 

saklanma... 

ataman kolejine gelmek en başından büyük bir hataydı. 

arkasını döndü, ona bakan gözleri umursamadan sınıfın kapısına doğru ilerledi. kolunun, kızıl çocuğun omzuna çarpmasını umursamadan ilerledi. adımları gittikçe hızlanıyordu. 

bu yetmez, daha hızlı...

bir adım daha,

iki adım... üç adım!

tik, tak. saat yaklaşıyor.

tik, tak! biliyorlar.

"bilmiyorlar..." gözyaşlarının arasından fısıldamıştı ama bunun farkında değildi. büyük, ihtişamlı okulun içerisinde koşuyor ve gözyaşı döküyordu. sanki girdiği her bir koridorun sonunda tolga barçın'ın yüzüyle karşılaşıyordu. 

onu yakalıyor, kaçamayacağını söylüyordu. 

kaçabilirim...

okulun sessiz kızı aybike eren, on birinci sınıfta buraya nakil olmuştu. iki seneye yakın bir zamandır okumasına rağmen ilk defa görmediği koridorları görüyor; varlığından bihaber olduğu sınıf kapılarının önünden geçiyordu. 

o, gerçek manada insanlarla iletişim kurmayı sevmezdi ve şu an yaşadığı her şey acılı ölümden başkası olamazdı.

nefessiz kaldı. ciğerleri, tek bir damla için yalvarmaya başladığında dizlerinin titrediğini hissetti. koşamadı. deponun önünde adımlarını durdurdu, kendisine ihanet ederek dizlerinin üstüne çöktü. o, bir yerlerde olamazdı değil mi?

olamaz, o öldü...

öldü ama peşini bırakmayacak!

yüzünü avuçlarının arasına aldı, bir süre sessizce olduğu yerde sallanmaya başladı. yine oluyordu... kriz! yeni bir atak... "hayır..." dedi mırıldanarak. çok susamıştı, dudakları kuruyordu ve vücudu ona ihanet ediyordu. 

ellerini saçlarına çıkardı, tutamlarını zihnini kullanamazken çekiştirmeye başladı. "hayır, hayır, hayır... yok. o yok!"

omzuna bir el dokundu. 

bu el, içindeki sırrı dışavurmamakta zorlanan sessiz kız için son hamlelerden birisiydi. 

çığlık attı, gözleri kapanarak bilinci kapandı. 

onu tutan kollar ise, bunca zaman boyunca temastan nefret edip hiç kimseye dokunmayan; kendisine de dokunulmasına izin vermeyen berk özkaya'dan başka kollar değildi.

23.59, ayber.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin