Otobüsten indik. Buraya bayılmıştım. Yemyeşildi. Birinci doğa harikasıydı resmen. Küçük,şirin bir göl vardı. Gölün yanında da bir masa,masanın üstünde de daha önce tatmadığım enfes görünen yemekler vardı. Kahvaltıya başladık. Tıka basa yiyiyordum. Kahvaltımız bittiğinde öğretmen havuza gideceğimizi söyledi. Allahtan haberim vardı ve Allahtan mayomu unutmamışım. Bir otelin havuzuna girdik. Çok yüzmedik. Sonra doğa gezisi yaptık. Gezdikçe hayran kalıyor,hayran kaldıkça geziyordum. Bol ağaçlı bir alandı. Çeşit çeşit bitkiler vardı. Karnım çok acıkmıştı. Buranın serin ve temiz havası insanı acıktırıyordu. Bi 30.dk daha gezdikten sonra otelde öğlen yemeği yedik. Şimdi serbest saatti. İstediğimiz yere gidip gezebiliyorduk. Mary, Nasy ve ben tarihi yerleri gezmeye karar verdik. Fazla uzaklaşmadık çünkü kaybolabilirdik. Burayı tanımıyorduk ki. Her neyse, 1.30 saat kadar gezdik. Artık otele dönmek istiyordum.
"Artık eve gidelim mi?"
"Eve mi?" Dedi Nasy.
"Aman canım,otele işte."
"Bence de gidelim artık." Dedi Mary. Biz de geri döndük. Şimdi müzeye gidecektik. Hem de Tarih Müzesi'ne! Tarih Müzelerine bayılıyorum. Eski çağ ile ilgili her şey orada. Mumyalar,kalıntılar,fosiller... çok mutluydum. Bu gezi neşemi yerine getirmişti. Müze de gerçekten harikaydı. Burası da dünyanın ikinci doğa harikası olabilir mi acaba:)
Keyfim yerindeydi. Müzeden çıkınca büyük bir kütüphaneye gittik. O kadar çok durduk ki tam 2 kitap bitirdim.(biri kalın diğeri de o kadar da ince sayılmazdı.) Sonra restoranda akşam yemeği yedik. Yemekten sonra odalarımıza çıktık. Erkenden uyudum.