BÖLÜM 10

31 5 0
                                    

Elime geçen ilk şeyi fırlattım. Ne fırlattığımı,daha doğrusu ne yaptığımı bile bilmiyordum. Onu unutmaya çalışmak çok zordu. Bunu 4jbaşaramayacağımı billiyordum. En iyisi kaçmak olacaktı. Taşınmak buradan. Bunları düşünürken yüzüm ıpıslaktı. Anlıma kadar göz yaşı bulaşmıştı. Kaküllerim,ıslak alnıma yapışmıştı. O sırada ayak sesleri duydum. Mary geliyor olmalıydı.
Mary'nin gözünden
Odaya eşyalarımı almaya gitmiştim ki Jane'i gördüm. Yere çökmüş ağlıyordu. Ne olduğunu söylememekte ısrarlıydı. Onu alıp bahçeye çıkardım. Hava almak iyi gelebilirdi. Gözlerini sildim. Ne olmuştu da bu kadar üzülmüştü? Onun için çok üzülüyordum.
"Tatlım ağlama artık. Ne oldu bana anlat?"
"Hiçbir şey." Dedi güçlükle.
"Gel yüzünü yıkayalım."
Onu lavaboya götürdüm. Yüzünü yıkayınca biraz kendine gelmişti. Artık ağlamıyordu.
"Şimdi her şeyi bana baştan anlat."
Ama anlatmadı. Ağzını buçak açmıyordu. Tekrar bahçeye çıktık.
"Daha iyi misin?"
"Evet." Dedi.
"Umarım öyledir."
"İyiyim ya. Merak etme."
"Bak ne diyeceğim. Kafanı dağıtmak için bir yerlere gidelim mi?"
"Nereye?"
"Meselaaa... ımmmmm.... parka!"
"Olabilir aslında." Dedi. Kolundan tuttum. Parka doğru koşmaya başladık.
"Seni salıncakta sallayayım mı?"
"Çocuk muyum ben!"
"Evet öylesin."
"Hayır değilim."
"Öylesin çünkü daha 15 yaşındasın. 18 yaşına geçmediğin sürece çocuksun."
"Ah kabul."
"Hadi o zaman bin salıncağa."
Jane salıncağa oturdu. Gülüyordu. Hatta kahkaha atıyordu. Uzun zamandır ilk defa güldüğünü görüyordum. Bende gülmeye başladım.
"Neden gülüyorsun?" Diye sordu.
"Sen güldüğün için." Dedim. O mutlu olunca ben de mutlu oluyorum. Neyse,
"Eve gidelim mi artık?" Diye sordu.
"İyi fikir."
Eve doğru yol aldık. Odasına çıkıp biraz dinlenmek istedi. Ben de bu sırada akşam yemeği hazırlamaya başladım. Odaya gittiğimde uyuyakalmıştı.
"Hadi yemek hazır." Uyandı. Aşağı indik. Ben ikinci tabağımı yerken o daha tabağına bile dokunmamıştı.
"Neyin var senin sabahtan beri,tabağına bile dokunmamışsın."
Ağlamaya başladı. Ona sarıldım.
"A,a ab..."
"Hadi ama..."
"A,ablam ahahahaaa... Ablaaaa..."
"Canım ne oldu ablana."
"Gitti."
"Gitti mi? Nereye?"
"Bilmiyorum."
"Hadi şimdi her şeyi bana baştan anlat."
"Ablam bayıldı. Hastaneye götürdüm. Ertesi gün hastaneye gittiğimde taburcu edildiğini öğrendim. Nerede benim ablam? Öldü de bana mı söylemiyorlar? Yoksa benden mi kaçıyor? Şuan nerede? İyi mi? Kafamda binlerce soru var. Neredee?"
"Tamam sakin ol." Deyip başını göğsüme yasladım. O hâlâ ahaaaaaha diyerek ağlamaya devam ediyordu. Ağlama lütfen! Ağlama! İçim parçalanıyor.
"Bak canım ablan gelecek. Ama lütfen ağlama. Onun sadece sakinleşmeye ihtiyacı var."
"Sakinleşmeye mi ihtiyacı var? Niye ki? Sen bir şey mi biliyorsun."
Olamaz. Büyük açık vermiştim. Onun Jack'i sevdiğini bilmiyor ki.
"Mary,sana diyorum!" Diye bağırdı.
"Iııı benim çok uykum var odaya çıkıyorum." Deyip gitim. Uykum mu var! Saat daha 7! Attığım yalana bak! Kitap açıp biraz kitap okumak istemiştim. Birazdan oda kendi evine gider zaten.
Fotoğraf:Jane

ANİME GÜNLÜĞÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin