"Slm nbr?"
"ii senden?"
"İi."
"Bize gelsene Mary."
"1 saate oradayım."
"Tmm. Görüşürüz muck muck." Diyerek telefonu kapattım. Mary'den mesaj gelmişti. Cevap vermesem ayıp olur. O yüzden cevap verdim ve bize gelmesini söyledim. Yine ablam gelmişti aklıma. Tam ağlayacaktım ki mesaj sesiyle irkildim. Komik bir durum. Neyse, Mary gelene kadar yemek yapabilirim. Beraber yeriz. Evet,bugün yemekte makarna var!
Tencereye suyu koydum. Su kaynayana kadar televizyon izleyebilirim.
Yarım saat sonra
Suya bakmaya gittim. Kaynamaya başlamıştı. 1-2 dk daha dursa iyir olur. Bende başında bekliyim ne olur ne olmaz. Ah işte suyumuz hazır. Çekmeceyi açıp uzun makarnalardan(ben ona sıpagetti demiyorum) aldım. Tencerenin içine attım ve biraz karabiberle biraz tuz attım. Sıra sosunu hazırlamaya geldi. Tam olarak makarna sosunun nasıl yapıldığını bilmediğimden içine sadece salça ve baharatlardan koydum. Umarım tadı güzel olur. Sosu da ocakta ısıttıktan sonra sıra geldi hazırlnmaya. Yukarı çıktım. Üstüme beyaz,dizlerimin üstüne gelen bir elbise giyecektim ki vaz geçtim. Onun yerine vişne çürüğü elbiseyi giymeye karar verdim. Yok hayır ya,en iyisi buz mavisi dizlerimin altına gelen uzun elbiseyi giymek. Oda olmaz. Mutlaka daha güzel bir elbisem vardır. Dolabımı karıştırıyordum ki kapı çaldı. Olamaz,Mary geldi! Ben daha hazır değilim ki! Bir yandan da kapı zır zır çalmaya devam ediyor. En iyisi kapıyı açmak. Koşup kapıyı açtım. Mary karşımdaydı.
"İçeri gel."
"Sen daha hazırlanmadın mı?"
Ben de tam hazırlanıyordum."
"Sen yukarı çıkıp hazırlan. Ben seni bekliyorum." Dedi ve koltuğa oturdu. Ben de yukarı hazırlanmaya çıktım. Soyunma odasına geçtim. Ah işte buldum! Gözüme takılan ilk şey su yeşili,neredeyse kasıklarıma kadar gelen,kısacık bir elbise oldu. Onu giyindim ve makyaj odasına geçtim. Makyaj çantamda açık kırmızı,koyu kırmızı,vişne çürüğü rengi,buz mavisi,koyu mavi,su yeşili,koyu yeşil ve açık yeşil,koyu pembe,açık pembe ve krem renginde rujlar vardı. Sarı saçımı dağınık bir topuz yaptım ve yine su yeşili ruju sürdüm. Biraz maskara ve pembe allıkla makyaj işini de hallettim. Ah,kalem çekmeyi unutmuşum.
"Jane hadi seni bekliyoruz."
"Bekliyoruz derken? Başka biri daha mı geldi?"
Güldü. Ben merak etmiştim. Gözüme kalem çekip aşağı indim.
"E senden başka kimse yok."
"Var."
"Var mı,nerede?"
"İçimde,karnımda."
"Yoksa sen..."
"Evet hamileyim."
Aaaaa diye çığlık atıp boynuna atladım.
"Tebrik ederim."
Mutluluktan havalara uçuyordu. Sonra birden yüzüm düştü.
"İyi de sen evli değilsin ki."
"Haftaya evleniyorum."
"Ne kadarlık peki?"
"İki haftalık."
"Kimden?"
"Jack'den."
"Neeee!?" Başımdan aşağı kaynar sular dökülüyordu sanki.
"Şaka şaka,Ken'den."
"Oh be. Öyle rahatladım ki."
"Ben sana hiç öyle bir şey yapar mıyım?"
"Yapmassın değil mi canım arkakdaşım."
"Yapmam tabii ki de."
"Hadi yemek yiyelim."
"Bana iki kişilik koy." Dedi. İkimiz de gülüştük. Onun tabağına fazla fazla makarna koydum. Dolapta dün akşamdan kalan salatayı da çıkardım. Bir kase salatanın hepsini bitirdi.
"Bir tabak daha makarna ister misin?" Evet anlamında başını salladı. Tabağına yine fazla fazla makarna koydum. Kendime de bir tabak daha makarna aldım. Tabağını bitirdiğinde
"Çikolata var mı?" Diye sordu.
"Var."
"Yiyebilir miyim,çok fena canım çekti."
"Tabii ki de."
Mutfağa girdi. Dolaptan yeni aldığım bir kavanoz çikolatayı aldı. Hepsini iki dakikada bitirdi.
"Aa bu bitmiş."
"Evet,bir kavanoz çikolatayı iki dakikada bitirdin."
"Ya kusura bakma."
"Önemli değil,burası senin de evin."
"Ben artık kalksam iyi olacak."
"Sen bilirsin." Dedim. Evine gitti. Aman tanrım hâlâ inanamıyorum. Mary hamile! Bu süper bir haber!
Fotoğraf: Jane