teya dora\dzanum
bir kor çıkar içinde, savaşın ortasında yeni bir savaş başlatırsın. korkar üşürsün. ruhun toprağa gömülür. Yüreği korkak askerler savaşmadan ölür.
Araf gibi geceydi.
Ne uykuyu sevdirdi bana, ne de uykusuzluğu. Gözlerimi açsam ruhumun içinde sıkılıyordum, açmasam boğuluyor, sıkıldığım yere, o araftan beter yere sığamıyordum. Sığamıyordum, bulunduğum havanın ciğerime inmesi dahi yaşatamıyor beni. Canım öyle sıkılıyordu, canımın kendisinden sıkılıyorum. Kendime gelmem zaman alıyordu, kendimden kaçmam ise koca bir izdi. Lanetli bir iz. Silinmeyen ve giderek dibe batan. Sessizliklerimde gürültü koparan, uykularımı kaçıran. Kendimde değildim, hiç olmadığım kadar. Kendimde değildim, kendime uzaktım. Kaçarken yine kendimden, kaçmayı huy etmişken, bunun için parmaklarımda sigara bitmez, dumanı ciğerime sis gibi düşerken. Kaçabilirdim her şeyden. Ailemden, aile olmayı beceremeyen ailemden. Babamdan kaçardım, beni zehirleyen sözlerinden, ezici bakışlarından kaçardım. Son savaşta annesini kaybeden çocuklar kadar öfkeli kaçardım hem de. Elenia'dan kaçardım, aşktan, aşkın sorumluluğundan korkan aptal delikanlılar gibi. Jeon'dan kaçardım, yine olsa yine. Kaçamayacağımı anlayıncaya kadar. Kaçardım, sivri uçlu kurşun gibi sözlerinden, asi,soğuk, nefret dolu bakışlarından kaçardım. Yenilsem bile savaşta, savaşından kaçardım. Onunla bir kez daha savaşmamak için. Ona tekrar yenilmemek için. Ruhumun biraz daha, belki birazcık daha nefes alması için. Sigaramı söndürmem için, biraz daha sigara dumanıyla zehirlenmemek için. Uyuyabilmek, uyanabilmek için. Şuan, her şeyden çok ve her şey için ondan kaçardım.
Yenilmekten korktuğum için. Kaçardım. Korkaklığa yenilerek, onun değimiyle yerde iz dahi çıkarmayacak olan ideolojilerin gölgesinden kurtularak kaçardım. Onurumu alırdım yanıma, kaçsam bile onurumla kaçardım. Öfkeme teslim olurdum, kaçarken kendime kızardım. Ona kızardım ama yine de kaçardım. Ellerim uyuşurdu, nefesimden çekinirdim, sis bulutu havasına gömülmek isteyen cesetten farksız bedenimle koşarak kaçardım ondan. Kaçayım ki yaşayayım, onurumla. Birazcıkta olsa. Sözlerine direnemezken, direnemeyeceğimi anlarken, sigaramın dumanını havaya nasıl salıverişini seyrediyordum. Gece saat iki bucuktu, uyuyamamıştım. Eve neredeyse iki gündür gitmiyordum. Iki gündür, fakulteye bile doğru düzgün gitmiyorken tek işim Elenia'nın yanında olmaktı. Bedenim bedenin dibinde, aklım bambaşka yerlerdeyken, saksıda sulanmayı bekleyen çiçeklerden beter haldeydim. Nefes alıyordum lakin ruhum yaşamayacak kadar yorgundu. Zira tüm yorgunluğumu kaçarak feda etmiştim. Zihnimde durmak bilmeyen bir karmaşa vardı. Sigarayı artırmıştım, kahvesiz bir günüm dahi yoktu. Derslerimde başarılı bile değildim. Babamla aramız zaten hep bozuktu, annem....annemle oturup konuşmak, dertleşmek çocukluğumun geride bıraktığı anıların ötesinden hiç geçmiyordu. Kardeşim Marsilya'nın derdi kendine yeterdi. Elenia tek kurtuluşumdu. Yanımda oturup, sevgi dolu ilgisinden yeri gelince tiksinsem dahi, bana yaşamın da var olduğunu kanıtlayan nadir bir insandı. Etrafımda dönüp dolaşması, sürekli konuşup kafamı ütülemesi bazen sıkıntıma sıkıntı kasta da eve gitmek istemiyordum. Elenia'nın evi kaçarken soluklandığım bir su kuyusundan halliceydi. Kendimi o kuyuda bazen boğmak istiyordum. Huzurlu değildim. Elenia'nın balkonunda -her yerde uyuz saksı çiçekleri vardı- oturmuş, saymadım ama belki de sekizinci sigaramı içiyordum. Kafası bulanık bir takım sex ve kıprınmalardan sonra bile uyuyamayacağımı anladığımda soluğu balkonda almış, kendimi sigara havuzunda, zehirli dumanın merkezinde bulmuştum. Parmak uçlarımda kaymaya yüz tutan sigarayı sıkıştırdım. Baba yadigarı yüzük önümdeki masada öylece duruyordu. Sinirim bozuldu yine efendim. Aptal komünist her yerdeydi. Onu bir kere daha dövmek istedim. Kaçarken dahi, ondan ve iğneleyici sözlerinden kaçarken dahi asi gözlerine dalıp dalıp, acımadan, o bana nasıl acımadıysa kanatayım istedim tenini, belki de yüreğini. Öfkesi dinmeyen yüreğinin ateşi sönene kadar kanatayım onu, beni kanatacağını bilerek. Kaçarken dahi, savaşmak için yine ona gideyim. Beni nasıl köşeye sıkıştırdığının hesabını sorayım ona. Evet, evet sorayım! Sen kimsin lan diyeyim. Sen kimsin ki bana ahkam kesiyorsun! Ben bilmiyor nuyum sanki aslında koca bir hiç olduğumu, sen nereden biliyorsun! Sen beni nasıl bilebilirsin! Ben kendimi bilmekten korkarkan, usanmışken. Sen kimsin Jeon!? Sen kimsin? Kimsin ki bu kadar, öküz kadar ağır sözlerle yüreğimi, aklımı meşgul eder, beni derbedere çevirirsin? Uykumu zehir eder bana gündüzü gece, geceyi gündüz edersin? Sen kimsin ki? Neyin var senin? Sıradan, çapulcu bir ayakkabi ustasının asi çocuğu! Hah! Kimdi ki o.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Filotimo | jikook
Fanfictiononuruma yenildim azizim, bir incili göz için yaşamak varken. 090423