8-tutuşsun mu sigaralar

155 19 8
                                    

stromae-formidable

belki güneşi batısından doğururuz, sen uyanırsın, ben uyurum gecende. İçtiğim sigarada bile sen varsın, baktığım her resimde. belki binbir sabaha yeni güneşler doğururuz, dağılır zehirli dumanı sigaradan dudaklar. ne dersin, tutuşsun mu sigaralar?


Kütüphane karsılaşmasından bir hafta sonra, berlin yüksek okulunda bir yer. 3 ekim 1913

Kabullenemediğin her gerçek, zihninde acıdan tortular biriktirir. Kendini temizlemenin en iyi yolu, içindeki kirliliği kabullenmektir. Aramızda uçurumdan kurulmuş mesafeler, telle kaplı duvarlar olsa da, kendimi, kendi benliğimi görebildiğim tek ayna, köşesinde sabahlayabildiğim tek kaldırım sanki. Ruhum deli divane gibi oldu sanki, yollarda koşarken nefessiz kaldım, ama nefesim hâla var. Biliyorum, kesin bir acı zamanla tat versede, acı hep aynı acıdır. Seni büyütür de, seni küçültüp, un ufak edebilir de. Seni yaşatabilir, seni öldürebilir de. Acı aynı acı, gerçek aynı gerçek. O ve ben, Jeon ve ben, uyumsusuz. Benim karanlığım, onda gölge bıraktırır, benim öfkem onun dilinde sadece acı bir tat, benim nefretim onunkinin yanında dumanı dağılmış, tükenmiş bir sigara. Uyumsusuz onunla. Seslerimiz benzer değil, cümlelerimiz zıt, fikirlerimiz sanki iki düşman, kanlı bıçaklı. Yakalarımız dahi farklı. Ki o, gömlek pek sevmez, kaban çok giymez. Ütülenmiş gömleklerini özenle yatağına bırakır annesi, benim annem neredeyse hiç odama girmez. Babasıyla arası iyidir mesela. Babasına olan korkusu saygıdandır, babası onu anlar, dinler. Benim, benim babam ise varolmamıştır. Ruhu benden uzak, bedeni canımı almak, belki de yakmak isteyen bir azrail. Silahtan hallice sözleri kurşun misali saplanır yüreğime. Biz uyumsuzduk anarşistle. Ne o beni kendisinde bulabilirdi, ne de ben kendimi onda. Uyumsuzduk. Uyumdan yoksun, ama yinede...yine de azizim, çekilmenin gücü, zıtlığın kudreti yeniyor her şeyi. Ruhum aksini çığlık çığlığa haykırsada bedenim karşı çıkıyor düşüncelerime. Onları yok sayıyor, gerçeklerden, acılardan kaçıyor. Kaçıyor, kovalanıyor, kendimi yine onun yanında buluyorum. Tesadüfleri geride bıraktım, onu görmek isteyen deli bir yanım var. O yanıma yeniliyorum, körüm, sağır, belki de çok güçsüzüm. Ama huzursuz değilim, acıdan korkmuyorum, gerçekleri yok saysamda, pişman veyahut öfkeli hissetmiyorum. Aksine, aksine azizim, her gün lanet savurarak geldiğim fakulteye içimdeki kıpırtıyla giriyorum. Derslerime giriyorum, etnik grubumuzun o aptal, avam toplantılarına bile katılıyorum, fikirlerimi yine aynı asilik ve netlikle savunuyorum. Kahvemi, sigaramı içiyorum. Tam beş dal sigara bitiriyorum. Bölümden gereksiz bir kaç kişiyle muhabbet ediyorum, yüzümde yara yok, ifadem çokta donuk, sert değil. Keyifli bir sabah yaşıyorum, çünkü onu göreceğimi biliyorum. Ruhumda bunu biliyor. Bedenim zaten farkında, adımlarım yol yürümeye hazır.

Yol bu sefer korkutucu ya da içinden çıkılmaz bir girdap gibi gelmiyor. Nefesimi kesmesinden, en beteri tüketmesinden çekinmeden o yolda yürüyorum. Üşür müyüm o yolda, ruhum etimden ayırılır mı, düşer de kanatır mıyım dizlerimi diye dert tasa etmeden yürümeye hatta koşmaya hazırım. Korkmuyorum bu sabah, nadir bu huyum. Ruhum coşkulu, bu hissin kaybolmasından çekiniyorum. Bu hisse hiç olmadığım kadar uyum sağlamak içten içe beni korkutuyorda. Korkusuz olmaktan değilde, korkularımın yine kapımı çalmasından korkuyorum. Bilemiyorum azizim, ama farkındayım onunla son görüşmemizden yana dingin bir hayat sürüyorum. En azından ailemin gölgesi hafifliyor, kendimi samimiyetten yoksun gecelerde, kutlamalarda veya yemek masalarında cebelleşirken bulmuyorum. Kendimi istediğim yere sürüklüyorum. Bir göl kenarı, ağacların köşesi, gölgesi, unutulmuş bir evin harabesi, en bilinmeyen sokaklar, hiç gidilmemiş sokaklar. İçebildiğim, yiyebildiğim kadar yiyorum. Özgürüm sanki, özgürlüğe dahi alışıyorum.

Gün icerisinde bitirdiğim son sigaramı da söndürüp, elimdeki yarısı buruşmuş sayfalı kitabı çantama koyup bankın ucu tarafından kalkıp, öylesine adımlarla öylesine bir yolun üzerinden yürüyorum onu görürüm diye. Heyecanlı mıyım bilmiyorum, sayamayacağım kadar çok saat geçti onu görmeyeli. Yolun adımlarını dahi sayamam. Gözlerim onu ararken hiç takılmadan onun okulunun girişinde bir yerlerde buluyorum kendimi. Yakamı düzeltip, çantamın ucunu kavruyorum sıkıca, siyah saçlarım anlıma doğru yayılmış, boğazım kurumuş. Yutkunuyorum. Dilim damağıma yapışmış sanki. Binadan içeriye girecekken, onu kalabalık arkadaşlarıyla derslikten cıkarken görüyorum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 25 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Filotimo | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin