Sürekli çalıp duran telefonunu sessizle almanın hiçbir fayda etmeyeceğini anladığı sıralarda artık tüm boş vermişliğiyle oflayarak oturduğu koltuğa biraz daha yayıldı, Doruk. Hemen yanı başındaki sehpada bulunan sodalardan birini daha açıp kafasına dikerken tek amacı aklını dağıtmaya çalışmaktı.
Son zamanlarda, biraz daha iyi hissediyordu kendisini. Bu yüzden bazı şeyleri yoluna koyabileceğine olan inancı artmıştı fakat sadece konuştuklarında bile kavga ettiği Ekin'in netliği gözünü korkutuyordu.
Piknik gününden sonra Atlas için mesajlaşmak dışında bir şey yapmamışlardı ve arada yine Şeyma hakkında bir iki laf yemişti. Kaç gündür aramıyor, aramalarına da dönmüyordu ama bundan haberi olmayan Ekin, her fırsatta 'Şeyma ablam!' diyen oğlunun yaşattığı kalp kırıklığıyla Doruk'a yükleniyordu.
Haksız değildi. Atlas, bulunduğu her yere uyum sağlayabilecek bir çocukken birkaç kez görüştüğü bir kadına ısınmaması mümkün değildi. Küçücük çocuğu suçlamak yerine o kadının bu kadar yaklaşmasına izin veren eski eşini suçluyordu.
Okul çıkış saatine hala vakit olduğunu fark ettiğinde bu işi artık kökünden halletmesi gerektiğinin bilinciyle ayaklandı. Yarım sodasını bir dikişte bitirip üzerini değiştirme gereği duymadan, eşofman ve tişörtüyle kapıya adımladığında yalnızca ceketini almış, evden çıkmıştı.
Asıl amacı, uzun bir süredir düzgünce iletişim kurmaktan kaçındığı arkadaşını çağırıp yüz yüze bu konuyu konuşmaktı fakat Şeyma çoktan gelmişti. İlk kez çat kapı gelmiyordu lakin araları böyle soğukken ilk habersiz gelişiydi.
"Şeyma?"
"Aramalarımı açmayınca merak ettim."
Samimi gözükmesini umduğu bir tebessüm yerleştirdi yüzüne. Oysaki buraya geliş amacı tamamen farklıydı. Sabah, Ekin'in söylediği lafların altında kalmamak için Doruk kendisini arıyormuş gibi yapmış, anın getirdiği hırsla da soluğu burada almıştı.
"Anladım." bir şeyler geveleyip bahçedeki küçük oturma grubunu işaret etti. Eve girmelerindense bahçede konuşmak daha iyi olacağa benziyordu. "Gel, oturalım."
Farkındaydı, Şeyma. Bir şeyler ters gidiyordu. Sinirleri son derece bozuktu ama hiçbir şey de yapamıyordu.
"Hasta falan değilsin, değil mi? Korktum sen açmayınca. Çocuklara bir şey olduğunu bile düşündüm."
"Yok, öyle bir şey yok yani. Merak etme."
Tozlanmış koltuğa oturup daha yeni giydiği spor ayakkabılarını yere dökülmüş yaprakların üzerinde gezdirdi. Gergindi çünkü böyle konuşmalar yapmaktan hiç hoşlanmazdı.
"Aslında ben-"
"Şeyma, açık olacağım." konuya girmesi zorlaşmasın diye direkt atıldı. "Ekin'e aşığım. En iyi sen biliyorsun bunu."
"B-Biliyorum." kalbini acıtan gerçekle bozuntuya vermemeye çalışsa da kekelemesine engel olamadı. Dik durmak zorundaydı. Şu an kendisini ele vermenin hiç sırası değildi.
"Ve sen onu huzursuz ediyorsun."
Gözlerin yerdeki yapraklara sabitledi. Yanı başında oturan arkadaşının yüzündeki ifadeyi görmek istemiyordu.
"Anlamadım?"
"Bir şekilde huzursuz ediyorsun işte. Hoşlanmıyor senden. Bu yüzden-"
"Daha benimle tanışmadı bile. Nasıl huzursuz olabilir? Yakın arkadaşın olduğumu söyleyemedin mi?"
Arkadaşlıklarını savunması gerektiğine dair şeyler duyacağını anladığında, konuşmayı uzatmamaya karar vererek doğruldu. Yapması gereken tek şey hızlıca söyleyeceklerini söylemek ve uzaklaşmaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece Sen • [bxb]
Teen Fiction[Tamamlandı] Doruk, alkol bağımlılığı yüzünden eşini ve çocuklarını kaybetmişti. Texting /düzyazı -Mpreg- 🌈Herkesin eşit haklara sahip olduğu bir dünyada geçmektedir.