20|Öpücük ve Temas

14.9K 1.3K 477
                                    

Dudaklarımı yemek istermiş gibi açlık ve büyük bir özlemle hareket eden dudakları öylesine yoğun bir öpüşmenin içerisine sürüklemişti ki bizi, birkaç dakika önce tartışma seslerinin yankılandığı binada şu an öpüşmemizden kaynaklı çıkan o ıslak ses yankılanıyordu.

Parmaklarım ense kökündeki tutamları daha büyük bir istekle çekiştirirken kendimi büyük oranda Doruk'un vücuduna bastırarak dudaklarına yoğun ve ıslak bir öpücük kondurup dakikalardır süren öpüşmemizi sonlandırdım.

Hafif aralık dudakları, titrekçe araladığı gözleri ve dağılmış saçlarıyla nefes nefese bir halde baktı gözlerime.  Nerede olduğumuzu daha yeni idrak ettiğine emindim çünkü bir saniye öncesine kadar ben de yer ve zaman kavramını yitirmiş bir haldeydim.

"İçeri geçelim." dedim, nefesim dudaklarına vuracak kadar yakınındayken.

"Geçelim."

Gözlerini kapatıp birkaç saniye boyunca kendine gelmeye çalıştı. Koskoca adamın karşımda heyecandan bu hallere gelmesi içimi sıcacık yapıyordu. Az önceki olay yüzünden ne kadar kırgın olduğunu da hissettiğim için midemde tuhaf bir yanma hissi oluştu ve ağlamamak için sıktım kendimi.

Boynunda duran ellerimi yanaklarına çıkardım. Göz altlarından başlayarak usulca okşadığımda kirpikleri titredi ve yavaşça kapandı. Yorgundu, biliyordum. Tüm yorgunluğunu geçirmek istercesine bir öpücük kondurdum kapalı gözlerinin üzerine.

Yanağındaki ellerim üzerine yerleşti elleri. Yüzünü sevmemden hoşlanmıştı ve elimi ayırmamı istemiyordu. Dudaklarımda şefkatli bir tebessüm oluşurken Doruk'un dolgun dudaklarına duygu yüklü ve uzun bir öpücük kondurdum.

"Bir daha öpsene."

O kadar masum bir ses tonuyla konuşmuştu ki isteğini geri çevirebilmem mümkün değildi. Bir kez daha bastırdım dudaklarımı dudaklarına. Bu kez sadece temas etmekle kalmadım, alt dudağını dudaklarım arasına alıp öptüm ve geri çekilirken ıslaklığını gidermek için parmak uçlarımı dudağı üzerinde gezdirdim.

Ellerimi yanaklarından ayırmak için hareketlendiğimde yeniden gözlerimiz kesişti. En ufak bir hamlemde korku dolu bakışlarla bakıyordu yüzüme ve beni bu kadar çok özlemiş olması mutlu hissetmeme sebep olsa da birbirimizi bu denli yorgun düşürdüğümüz için kalbim sancıyordu.

Tek elim Doruk'un omzundan bileğine kadar usulca okşayarak indi ve eline ulaştığımda gözlerimi hiç kaçırmadan parmaklarımızı iç içe geçirdim. Yere düşmüş olan güllerimi ve poşeti boşta olan elime aldıktan sonra elinden tutarak çekiştirdiğim Doruk'u evin içine çektim.

*

"Kahve getirdim."

Balkonumuza kadar uzanan ağaçların yaprakları ilkbaharın etkisiyle esen o hafif ve tatlı rüzgarın etkisiyle hışırtılı bir ses çıkartırken Doruk küçük sandalyenin üzerine oturmuş, kucağına aldığı kızımızın üzerini ince beyaz battaniyesiyle örtmüştü.

"Teşekkürler."

Elimden aldığı kupayı iki sandalye arasında kalan sehpanın üzerine bıraktı. Bana ait yere oturduktan sonra çekingen bir tavırla baktım Doruk'un gözlerine. Dışarda olanlardan ikimiz de söz etmemiştik şimdiye kadar.

"Beğendin mi?"

"Hmhm, güzel olmuş. Eline sağlık."

Robot gibi dümdüz bir tonda ve gözlerini bana çevirmeden konuşması sinir bozucuydu. Karmakarışık hisler içerisinde olduğunu biliyordum ama böyle olmazdı. Konuşmak zorundaydı, konuşmak zorundaydım.

Sadece Sen • [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin