arkadasslar...siz bana guvenin
*
Bir zamanlar benim de aynı soyadını taşıdığım Aslanoğlu ailesinin en minik üyesi Duru, babasının kucağındayken Atlas'ta hemen yanında oturuyor, babasının gitmesinden korkuyormuş gibi tişörtünü sıkıca tutuyordu.
Dün gece Doruk Atlas'ın yanında uyuduğu için uyandırıp gitmesini söylememiştim. Zaten yine tartışmıştık ve oğlunun yanında huzurlu bir uykuya dalmışken kaldırmaya gönlüm el vermemişti. Sabaha Atlas'ın hayal kırıklığı içindeki gözleriyle başlamak istememiştim.
Atlas, bacaklarını sallayarak oturduğu sandalyede küçük parmaklarını doladığı fincanı sıkı sıkıya tutarken diken üstünde görünüyordu. Doruk'un yanından bir saniye bile ayrılmıyor ve babasını pür dikkat dinliyordu. Gideceği zaman sorun çıkaracağı şimdiden belliydi.
"Kahvaltını bitir güzelim." saçlarını karıştırarak konuştum. Bana bakmadan başını iki yana salladı.
"I-ıh, istemiyorum."
"Neden?"
"Babam yedirirse yerim."
Doruk, bana bakmadan başını aşağı yukarı salladı ve kucağındaki Duru'yu uzattı. Bana gelmek için hemen kollarını uzatan kızımı kucağıma alarak yanağına bir öpücük kondurdum. Doruk'un sessizliğine alışık değildim. Birbirimize laf sokup durmamızda hoş değildi ama buna alışmıştım. Böyle durgun olması garip geliyordu.
"Aç bakalım ağzını kaplancık."
"Kaplanlar her şeyi yiyebilir, değil mi baba?" Atlas, babasıyla bu tarz konuşmalar yapmaya bayılıyordu...
"Tabii ki yiyebilir. En çok da yumurtayı yer!" oğlumun pek de hoşlanmadığı haşlanmış yumurtayı küçük oyunu sayesinde kolayca yedirdiğinde gülümsedim.
"Atlas, kahvaltını güzelce yap bebeğim. Okul saatine az kaldı, geç kalmaman lazım." odama hazırlanmaya geçmeden önce oğluma son uyarımı yaptım. İkisinden de herhangi bir cevap gelmeyince Duru'yla beraber yatak odasına geçtim.
"Balım, bebeğim...niye erken uyandın sen?"
Su yorduğu için öğlene kadar uyuyacağını sandığım kızım sabahın yedisinde açmıştı gözlerini. Benim güzel kızım, tatlı kıkırtısıyla etrafa neşe saçmaya epey erken başlamıştı bugün.
Duru'yu yatağın ortasına yatırdıktan sonra önceden hazırladığım kıyafetlerimi çıkardım. Kahverengi kumaş pantolonum üzerine aynı soft tonlarda bir gömlek giyip belini özenle içine sıkıştırdım. Yakasını da düzeltip aynadaki yansımama baktım, fena değildi. Açıkçası, nasıl göründüğüm zerre umrumda değildi.
Saçlarımı şekillendirip daha düzgün gözükmesini sağladıktan sonra nemlendiricimi dudaklarıma sürdüm. Yorgun görünen göz altlarımı kapatmak gibi bir amacım yoktu ama bir an için Doruk'un karşısında hoş görünme isteği geldi ve kapatıcıyı parmaklarım arasına aldım.
Fark eder miydi ki? Biraz özen göstersem, güzel gözüksem, umursar mıydı?
"Saçmalama Ekin." kapatıcıyı bıraktım. Aramızda böyle bir ilişki kalmamıştı bile. Bazen aptalca düşüncelere kapılıyordum işte.
Sadece güneş kremimi sürüp boş kalan bileklerime takı taktım. Elime gelen yüzükleri rastgele bir şekilde parmaklarıma taktığımda boş duran yüzük parmağım burukça tebessüm etmeme sebep oldu.
Her zaman kullandığım iç açıcı parfümümü bolca sıktım. Güzel kokularla ilgili ciddi bir hassasiyetim vardı. Hatta bir ara öyle kafayı bozmuştum ki çiçekler, özel bitkiler topluyor, kendime kremler yapıyordum. Tabii artık böyle şeylere ayıracak vaktim de, maddi gücüm de yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece Sen • [bxb]
Teen Fiction[Tamamlandı] Doruk, alkol bağımlılığı yüzünden eşini ve çocuklarını kaybetmişti. Texting /düzyazı -Mpreg- 🌈Herkesin eşit haklara sahip olduğu bir dünyada geçmektedir.