Sabah, büyük bir baş ağrısıyla uyandım. Yatakta doğrulup etrafa baktım. Islak kıyafetlerim kurumuş halde odanın ortasında duruyordu.Masanın üzerinde ise boş şişeler ve bardaklar vardı. Dünden bir şeyler hatırlıyor gibi olmuştum. Ah tabii ya diye mırıldandım elimi alnıma bastırarak. Dün Emir'i öpmüştüm. Nasıl böyle bir şey yaptığımı hala aklım almıyordu. İçki insana cesaret verir derlerdi ama bu fazlaydı. Nefesimi dışarı vererek tekrar yorganın altına girip yorganı kafama kadar çektim. Saniyeler sonra kapı çaldı. Yorganı kafamdan çekip kapıyı izledim. Şuanda misafir kabul edecek durumda değildim. Ama dışarıdaki ısrarla kapıya vuruyordu. Kapıdakinin seslenmesi üzerine şaşırdım"Melis orda mısın?"
bu Urazdı. Kalkıp kapıya doğru yürüdüm,yürürken de elimle saçlarımı ve üzerimi düzeltiyordum. Kapıyı açtığımda Uraz karşımda dikiliyordu. "uyuyor muydun yoksa?" dedi alaycı bir tavırla. Gözlerimi devirip cevap vermeme hakkımı kullandım. Kapıyı aralayıp içeri girmesine de izin verdim. Odada yürürken etrafı seyrediyordu.
"Bu ne hal"
dedi kaşlarını çatarak.
"Ben bir erkek olarak senden daha düzenliyim."
İğneleyici ses tonunu kullanmıştı bu sefer. Elimi saçlarıma daldırdım. Ayağımlada halıyla oynuyordum. "şey..." dedim masum bir surat ifadesiyle ona bakarken.
"Aslında bu kadar dağınık değilim."
Alay edercesine kafasını salladı. "Ee otursana" dedim masayı göstererek. Ahh olamaz masadaki bardaklar ve boş şişeler hala oradaydı. Onları kaldırmadığım için kendime küfretmiştim.
"Sanırım dün bir misafirin vardı?" dedi eliyle devrilmiş bardağı kaldırırken. "e-evet" dedim kekeleyerek. Şuan fazlasıyla utanmıştım. Odayı bir gözden geçirdiğimde; darmadağın bir yatak,yerlerde kıyafetler ve tabi boş şişe ve bardakların olduğu bir masa.Rezalet bir durumdaydım. Odayı incelemeyi bırakıp Uraz'ın önündeki şişe ve bardaklara uzandım. "iki şişe..." dedi kaşlarını kaldırarak.
"Biraz fazla gelmedi mi?"'Bu seni ilgilendirmez' demek geliyordu içimden fakat susmayı tercih edip bardakları ve şişeyi mutfağa götürdüm.
"içecek bir şey ister misin?"
diye seslendim mutfaktan."Varsa bende bir şişe votka alırım" diye içeri seslendi oda. Mutfağın kapısından kafamı uzatıp ciddi olup olmadığını anlamak için şaşkın gözlerle ona baktım. Bakışlarım üzerine kısa süreli bir kahkaha atıp şaka yaptığını ve sadece bir bardak su istediğini söyledi. Tekrar gözlerimi devirerek mutfağa geri döndüm. Bir bardak su alıp odaya;Uraz'ın karşısına oturdum. O suyundan bir yudum alırken bir soru attım ortaya.
"Selen senin buraya gelmene kızmıyor mu?"
aslında bunu sormak istemezdim ama merak işte.
"Elindeki bardağı masaya bıraktı gözlerini bardaktan ayırmadan cevapladı.
"haberi yok."
Bir şaşkınlık daha geçirip boş gözlerle tekrar ona baktım.
"Nasıl yani senin burada olduğundan haberi yok mu?" sorum karşısında sadece kafasını sallamakla yetindi. Birkaç dakika sessiz kalıp öylece etrafa bakındıktan sonra bir soru daha attım ortaya.
"Neden karının yanında değilsin?." Dedim sormam gereken aptalca bir soru daha sorarak
"Yani sizin tekrar bir düğün planı yapıyor olmanız gerekirdi. Düğününü mahveden birinin yanında olman değil."Sorumu düzeltmeye çalışıyordum. Ama daha da berbat hale getirdiğimden en iyi yolun susmak olduğunu anladım ve öyle yaptım. Ben susunca Uraz konuşmaya başladı.
"Selen benim karım deği..." sözünü keserek atladım.
"Ama olacak yani karın sayılır."Sesini biraz yükselterek gözlerimin en içine baktı.
"Selen benim karım değil. Ve bundan sonrada olmayacak."
O an da neye uğradığımı şaşırmıştım. Daha bir haftaya kadar düğün hazırlığı yapıyorlardı nasıl olurda evlenmekten vazgeçer. "a-ama" dedim tekrar kekelemeye başlayarak."nasıl olur. Siz evlilik hazırlığı yapıyordunuz ne oldu da şimdi..." çok şaşırmıştım bu her yerimden anlaşılıyordu. Bir anda masadan ayağa kalkıp konuşmaya devam ettim. " benim... benim yüzümden değilmi? düğünüzü mahvettim. Sonra selenle aranızı bozdum benim yüzümden kavga ettiniz." Hiç nefes almadan konuşmuş olacaktım ki sustuğumda nefessiz kaldığımı anlamıştım. Uraz da bir anda ayağa kalkıp kolumu dirseklerimden kavradı.
"Melis sakin olur musun?" dedi öylece suratıma bakarak."Senin yüzünden olan bir şey değil anlıyor musun? Bu kendi verdiğim bir karar."
Ben hala öylece etrafa bakıyordum. Söyledikleri üzerine biran kafamı kaldırıp Uraz'a baktım. Göz göze gelmiştik. Fakat gözlerimizi kırpmadan birbirimize bakıyorduk."Lütfen kendini suçlamayı kes artık."
Etraftaki sessizlik kapının çalması üzerine son buldu. Kolumu ellerinden kurtarıp. Önüme düşmüş saçımı geri ittim. Ve arkamı dönüp kapıya doğru yürüdüm. Omzumun üzerinden geriye baktığımda Uraz da arkasını dönmüş pencereden dışarı bakıyordu. Kapıyı araladığımda karşımda emir'i gördüm. Tekrar arkamı dönüp Uraz'a baktığımda hala dışarıyı seyrediyordu. Emir'i içeri davet etmek yerine ben koridora çıktım ve elimde arkamdan kapıyı tuttum.
"Müsait değilsin galiba" dedi emir kaşlarını kaldırarak.
"Biraz" dedim. Yapmacık bir gülümsemeyle."Ben.." dedi "Sadece dünden sonr..." "bak" dedim lafını keserek. "Dün için gerçekten çok üzgünüm. ben... ben nasıl olduğunu dahi anlamadan... istemeden oldu." bütün elimle saçlarımı alnımdan yana attım.
"Sadece iyi olup olmadığını kontrol etmeye gelmiştim."
Diye tamamladı yarım bıraktığım cümlesini. Bir elimi Emir'in omzuna götürürken hafifçe gülümsedim. "teşekkür ederim." Kafasını çevirip koluma baktığında rahatsız olduğunu sanıp kolumu çektim. Arkasını dönüp giderken tekrar seslendim."Emir?" kafasını çevirip baktığında devam ettim. " dün gece..." dedim. "aramızda kalsa?" kollarını iki yana açıp geri geri yürümeye devam ederken cevap verdi."hangi gece?"
Cevabından sonra güldü. Bende güldüm. Uraz'ın sesi üzerine tekrar içeri döndüm. "kimmiş?" dedi kafasıyla kapıyı göstererek. "hiç " dedim kapıyı kapatırken. "önemsiz." Üstelememesi üzerine şükrettim ve odaya doğru yürümeye başladım. Yatağı bir çırpıda düzeltip hafifçe kenarına oturdum. Uraz da gelip yanıma oturunca şaşırmadım değil. "Bugün ne yapıyorsun?" dedi ifadesiz bir ses tonuyla.
"Başakla buluşacağım."
Deyip kafamı ona çevirdim ve aynı soruyu ona yönelttim.
"Peki ya sen? Sen ne yapacaksın?"
biranda ayağa kalkıp ceketini eline aldı.
"Şimdi şirkete geçeceğim. Oradan da seni alırım;Başağın yanına gideriz."
Dedi ceketinin yakasını düzeltirken. "beni mi?" diye saçma bir soru sordum ayağa kalkarken. "Ne gerek var canım. Sen işlerine bak." Diye geçiştiriyordum. Hiçbir şey demeden kapıya doğru yürümeye başladı kapıyı açıp dışarı çıkınca arkasını dönüp cevapladı. "evet seni. Hem Başakla tanışmış oluruz öyle değimli?"Daha konuşmama fırsat vermeden yürümeye devam etti ve asansöre binip uzaklaştı. Başakla tanışıp ne yapacaktı ki. Odanın kapısını kapatıp içeri geçtim. Laptopumu çıkarım yatağa oturdum. Bağdaş kurup bilgisayarı açtım. Acaba sosyal medya hesaplarıma girsem mi diye düşünüyordum. Bu düşüncemden vazgeçip. Haberleri okumayı seçtim. Haberlerin olduğu sayfayı açtığımda ilk karşıma çıkan karşısında şok olmuştum. Böyle birşeyi asla beklemiyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADERE İNANIR MISIN?® //düzenleniyor//
Teen FictionHayattan kaçmaya çalışan bir kadın. Kendini kadında bulan çaresiz adam. Ve her şeyi mahveden küçük bir sır...