Nasıl bu duruma düşmüştüm bilmiyorum ama şu anda Jeno'yla yan yana soğuk kaldırımda oturuyorduk. O yanımda sessizce oturarak yüzükleriyle oynarken ben de bıkkınca çevreme bakıyordum.
Yaklaşık bir saat önce kapıma gelerek onunla görüşmem için resmen yalvarmıştı ama şimdi hiçbir şey demeden öylece duruyordu.
"Ne zaman konuşmaya başlayacaksın?"
Derin bir iç çekti. Hareket ettiğinden ötürü kokusu etrafa yayılmıştı, parfümünü değiştirmişti.
"Konuşma bittikten sonra gitmem gerekecek. Bize ayrılan süreyi uzatmaya çalışıyorum."
Yolda bir yere odaklanarak onu yanıtladım. "Bize ayrılan süre çok uzun bir zaman önce sona erdi. Çabalamanın bir anlamı yok."
Yıllardır aklımda farklı senaryolarla dönüp duran hesaplaşmanın bu kadar sakin geçmesi en son ihtimallerden birisiydi fakat şu anda gerçekleşiyordu işte.
Yüzüğünü işaret parmağına takarak yine derin bir nefes aldı.
"Artık burada olmaya dayanamıyorum. Aklımda dönüp duran anılar beni karanlığa çekip duruyor. Seninle bir şansım olmadığını da gayet iyi anladım. Hem bir şansımız olsa ben yine onu mahvederdim, değer bilmez şerefsizin tekiyim."
"Kendini tanıman çok hoş."
Hoşuna gitmişçesine gülümsediğinde delirdiğini düşündüm.
"İnanmayacaksın ama böyle atıştığımız anlar kendimi en genç hissettiğim anlar oluyor. Sen beni gençleştiriyorsun. Belki de bu yüzden sana tutunmak için bu kadar çabaladım. Böyle birbirimize laf attığımız anlarda normal iletişime sahip ve birbirini seven iki kişiye dönüşüyoruz."
Sırtımı arkamda kalan duvara yaslayacakken hırkasını çıkartıp arkama koydu.
"Sen delirmişsin."
Kaşlarını kaldırdı. "Bunu daha erken fark edersin sanmıştım."
Omuz silktim. "Tescillemek uzun sürdü."
Kafasını geriye atarak gökyüzüne bakarken bir yandan da ufak bir şarkı mırıldandı. O şarkısını mırıldanırken ben sessiz kalarak onu seyrediyordum.
İçimdeki genç kız uğradığı ihanetlere rağmen hâlâ bu surata heyecanlanabiliyordu.
Sol gözünden ince bir yaş aktığında hızlıca silerek ayaklandı.
"Bize ayrılan süre son bulmuş. Artık gözünün gördüğü hiçbir yerde olmayacağım. İntikamın oldukça başarılıydı itiraf etmem gerekirse. Çok canımı yaktı."
"Sen de benim canımı yaktın."
"Şu anda da canın yanıyor mu?"
Bana son bir umutla baktığında donuk bakışlarımla kafamı olumsuz anlamda salladım. Bakışları o esnada yüzümde değil de omzumda kalan hırkasındaydı. Burukça gülümsedi.
Değiştirdiği kokusunu bende bırakmıştı. Ne de kötü biriydi.
"Gidiyorum o zaman."
"Git."
"Tamam."
Hâlâ suratıma bakıyordu.
"Gitsene."
"Niye bekliyorsun?"
Haklıydı. Niye bekliyordum ki gidişini? Zaten bir kere görmek yetmemiş miydi?
Omuz silktim ve arkamı döndüm.
Birkaç adım attıktan sonra her ne kadar kendime kızsam da dayanamadım ve arkama döndüm. Bana bakmıyordu. Gidiyordu.
Uzaklaşan geniş omuzlarının silüeti ilk seferkinden daha çok canımı yakmıştı. Hayatımda yaşadığım en tehlikeli duygularım benden uzaklaşırken öylece baktım. Ne kadar süre geçtiğini tam olarak söyleyebilmek için kontrol etmem gerekiyordu ama oldukça uzun bir süreydi.
Görüş açımdan tamamen çıktıktan sonra omuzlarımı düşürdüm ve tekrar evime girmek için adımladım.
Lee Jeno benden daha güçsüzdü. Ben onu çok güçlü zannederdim, beni tamamen yıkabilecek kadar güçlü... Benim ufak rüzgarımın onu parçalara bölebileceğini düşünmezdim. Ben kendimi güçsüz sanardım ama Jeno benden daha güçsüzdü.
Jeno sakar biri pek değildi ama o gün giderken bağcıkları bağlı değildi. Aceleyle gitmek istemişti demek ki. Güçsüz ama aceleciydi. Kendi kendime dudak büzüp evime girdim.
Lee Jeno benden daha güçsüzdü ama benim yapamayacağım şeyleri yapıyordu. Ben ona gitme iyiliğini göstermezdim, gücüm yetmezdi. Yetmemişti de zaten. Ama o bu iyiliği yapmıştı.
•••
Neyse, bu da bitti :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Do Me A Favour
Fanfiction"Bana bir iyilik yap ve kendini bu kadar değerli görmeyi bırak." ↣Lee Jeno fanfiction.