Seung'u evden kışkışladıktan sonra Chan hyungla beraber evin bodrumundaki büyük kitaplığıma gitmiş ve çalışmaya başlamıştık.
"Eğrelti otu ver oradan." Otu uzattığımda özünü çıkarıp iksire eklemişti. (Minho'nun kuzeni olduğu için o da büyük annesinden büyüleri öğrenmişti) "Tamam, tarifte ne yazıyor."
"Aa... Burada yüksek rütbeli bir vampirin saç telini istiyor. Tanıdığımız iki yüksek rütbeli vampir var. Biri Lee Know iti, diğeri de Seungmin. Seç beğen al bakalım hyung." Biraz düşündü.
"Korkma, sadece seni Minho'nun yanına ışınlayacağım." Tek kaşımı kaldırdım.
"Ne?" Birden etraf dönmüştü. Korkuyla çığlık atmıştım, sonra da kendimi Minho'nun kucağında bulmuştum. Korktuğum için de kim olduğunu umursamadan sıkıca boynuna sarılmıştım. Donakalmıştı. Beni şaşırtan şey ise beni itmek, kızmak yerine bana sarılıp belimi okşaması ve sakinleştirmeye çalışmasıydı.
"Şşşt... Sakin ol." Kim olduğunun farkına varınca hızla kollarımı boynundan çektim. Hâlâ kucağında oturduğumu fark etmemiştim. "Chan hyung mu gönderdi seni?" Beni kucağından iterken konuşmuştu. Farkına vardığım şeyle kanın yanaklarıma hücum ettiğini hissetmiş ve hızla kucağından kalkmıştım.
"Evet, Chan hyung gönderdi." O da ayağa kalkıp bana sorgularcasına bakmaya başlamıştı. Benden uzun olduğu için ona bakmak için kafamı kaldırmam gerekiyordu.
"Neden?" Gülümseyip hızla elimi saçlarına götürüp iki tel kopardım. "Ah! Ne yapıyorsun sen?!" Omuz silktim.
"Benim suçum yok, Chan hyung istedi. Tamam, şimdi geri gönder beni." Göz devirip parmaklarını şıklattığında tekrar korkuyla gözlerimi kapattım. Bu sefer kimsenin kucağında değil, az önce oturduğum sandalyede oturuyordum. Saç tellerini Chan hyunga verdim. "Birdahakine kendi işini kendin yap hyung, beni karıştırma."
"Tamam be. Hem bu senin işin, benim değil." Elindeki saç tellerinden birini iksirin içine, diğerini de bir şişeye attı. "Evet, sıradaki malzeme." Malzemenin adını okuduğumda elimi alnıma vurdum.
"Yüksek rütbeli bir vampirin öpücüğü mü?!" Chan hyung gülmeye başlamıştı. "Gülme! Hem biz bu öpücüğü nasıl alacağız ki?" Alt dudağını ısırdı.
"Elini falan bir yerini öptür, ben gerisini hallederim." Yüzümü buruşturdum.
"Iy asla." Kafasını yana yatırdı.
"Bu iksir sana lazım, bana değil." Göz devirdim.
"Of, tamam. Işınla. Ama dur!" Bana merakla baktı. "Az önce beni çocuğun kucağına ışınladın, bu sefer doğru dürüst ışınla." Kafasını olumlu anlamda salladı ve bir büyü mırıldandı. Gözlerimi tekrar kapatmıştım. Gözlerimi açtığımda kendimi Minho'nun dibinde bulmuştum. Vicutlarımız birbirine değiyordu. Geriye doğru birkaç adım attım.
"Bu sefer ne istiyorsun?" Yüzümü buruşturdum.
"Ben de sana meraklı değilim herhalde." Elimin üstünü gösterdim. "Öp." Bana şaşkınca baktı. "Bakma aval aval, öp."
"Kendini siktirtmeye mi niyetlendin sen?" Tekrar yüzümü buruşturdum.
"Kes saçmalamayı. İksir için yüksek rütbeli bir vampirin öpücüğü gerekiyormuş." Keskin dişlerini göstererek sinir bozucu bir şekilde gülümsedikten sonra uzanıp elimi tuttu ve dudaklarına yaklaştırıp uzunca bir öpücük kondurdu. Öptüğü yerde dudaklarının renginde olan rujunun izi çıkmıştı.
"Oldu mu?" Elimi elinden çektim.
"Oldu." Tekrar elime baktım. Elim yanıyordu. Nedenini o an anlamamıştım ama yanıyordu.
"İyi, başka bir şey isteyecek misin?" Omuz silktim.
"Bilmem. Hadi, ışınla beni." Göz devirdi.
"Birinin sana ışınlanmayı öğretmesi lazım." Bir büyü mırıldandı. Ya keşke biraz sesli söyleseniz de ben de büyüyü öğrensem. Chan hyungun yanına geldiğimde elimi ona uzattım. Arka cebinden değnek çıkarıp elimin üstüne doğru salladı. Ruj izinin yavaşça havalanıp iksirin içine düştüğünü görmüştüm. Büyüye bayılıyorum!
"Vay be..." Gülümseyip tahta kaşığı aldı ve iksiri karıştırma başladı. "Şimdi ben bu iksiri içince insanların evrenine gidebilecek miyim?" Kafasını olumlu anlamda salladı.
"Tabii ki gidebileceksin." İksiri bir bardağa doldurdu, birazını da bir tüpe doldurup bana verdi. "Geri dönerken bunu iç. Bana bak Hanji, sakın bu iksiri kaybetme. Kaybedersen geri dönemezsin, gelip biz almak zorunda kalırız. Almaya göndereceğim kişi de Minho olur- Aa." Birden arkamda bir beden belirdiğinde korkuyla arkama döndüm. Kötü vampir lafın üstüne gelirmiş.
"Kimi almaya göndereceğin kişi ben olurum? Hem nereye almaya gideceğim?" Göz devirdim.
"Hanji insanların evrenine gidiyor, kaybolursa ya da iksiri kaybederse seni göndereceğim. Biliyorsun, aramızda rütbesi en yüksek olan vampir sensin. Kolay bir şekilde onu bulabilirsin." Göz devirdi.
"Ben bu peri kılıklı vampir için kolumu bile kıpırdatmam. Hem sen vampirsin, kendine gel. Bir peri gibi olman mantığa ters."
"Pardon da nerem periye benziyormuş?"
"Periler güzeldir. Sen de onlara benziyorsun işte." Chan hyung aramıza girip konuşmamızı böldü.
"Yeter. Ne diyorsam o Minho. Rütbenin yüksek olması senden büyük olduğum gerçeğini de değiştirmez bücür."
"Aramızda sadece iki yaş var."
"Olabilir. İki yaş iki yaştır. Hem Jisung ile de aranda iki yaş var. Aynı şey işte." Minho tekrar göz devirdi. "Göz devirip durma bana."
"Tamam ya. Hem onu bulmakla uğraşamam." Ona tiksinerek baktım. "Ben de onunla gideceğim, böylece kaybolmaz. Ya hem sen neden iksiri büyüyle yapmadın ki?" Chan hyung elini alnına vurdu.
"Çünkü öyle tek seferlik işe yarıyor, gelirken aynı iksiri içerse işe yaramaz."
"Ama bizde hep işe yarıyor."
"Çünkü biz yarı cadı, yarı vampiriz salak."
"Ne? Sizin büyük anneniz üvey değil miydi?" Aynı anda birbirlerine telaşla baktılar.
"Ee... Şimdi şöyle ki... Üvey değildi..." Gözlerimi büyütüp onlara baktım.
"Ne? Peki neden bana yalan söylediniz yalancı çobanlar?"
"Çünkü... Bu bilirlerse ya bizi sürgün ederler, ya da öldürürler. Yarı vampirlerin uğursuzluk getirdiği düşünülüyor. Aynı insanlardaki siyah kedi inancı gibi. Bilirsin ya." Kafamı olumlu anlamda salladım.
"Anlıyorum. Tamam, korkmayın, kimseye söylemem. Şimdi bu kedicik benimle mi geliyor." İkisi de aynı anda kafasını olumlu anlamda salladı.
"Evet, seninle geliyor. Hadi gidin, ne halt yiyecekseniz yiyin. Ben eve gidiyorum." Kafamı olumlu anlamda sallayıp iksirin yarısını içtim, diğer yarısını da yanımdakine verdim. Aynı anda iksirin büyüsünü söylemişik. Her zamanki gibi ışınlanırken başım dönmüştü.
"Evet, ne yapacaksın velet?" Göz devirdim.
__________________________________Kuscam galiba ben midem bulaniyo
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahperi / minsung
Fanfiction"Sen vampirsin, kendine gel. Bir peri gibi olman mantığa ters." "Pardon da nerem periye benziyormuş?" "Periler güzeldir. Sen de onlara benziyorsun işte."