3

489 71 61
                                    

"Evet, ne yapacaksın velet?" Göz devirdim.

"Önce sen üstüne insan kıyafeti giy." Başını eğip üstündeki siyah, sadece bizim evrenimizde bulunan bir kumaştan yapılmış olan kıyafetlere baktı.

"Doğru." Parmağını şıklattığında üstünde insan kıyafetleri belirmişti. "Tamam, gidelim. Nereye gidiyoruz?" Ara sokaktan çıktığımda peşimden gelmeye başladı.

"Hey! Nereye gidiyoruz?" Ona baktım.

"Bizim evrende asla bulamadığım bir insan kitabı var, onu alacağım."

"Para?" Cebimden Chan hyungun büyüyle yaptığı paraları çıkarıp ona gösterdim.

"Burada."

"Ha, iyi. Kitabın adı ne?"

"Romeo ve Juliet." Yüzünü buruşturdu.

"İğrenç insanlar ve duyguları." Göz devirdim.

"Vampirler de aşık olabilir Lee Know, fakat sen duygulardan yoksun bir vampirsin. Senin aşık olabileceğini sanmıyorum." Bir kırtasiyeye girdik.

"Olmam zaten. Olacağım varsa da olmam. Aşk bana göre değil Jisung." Iy pislik, Jisung dedi.

"O anlaşılıyor zaten. Milyonlarca yıl sonra da huysuz yaşlı bir vampir olacağına adım kadar eminim." Kitapların arasında dolaşırken aradığım kitabı bulmuştum. Sevinçle kitaba uzanmaya çalışmıştım. Boyum yetmiyordu, burada uçamamam da asla o kitaba ulaşamayacağımı gösteriyordu.

Parmaklarımın ucunda yükselmiştim. O sırada arkamdan bir beden yaklaştı. Bedenlerimiz birbirine değiyordu. Kokusunu duyunca yutkunmuştum. Kitabı taftan alıp geri çekildi. Arkamı döndüğümde de yavaş ve nazikçe kitabı elime bıraktı. Lee Know'dan beklenmeyen hareketler adlı listeme ekliyorum bunu

"Bir teşekkür etmeyecek misin?" Omuz silktim.

"Hak etmiyorsun." Ben kasaya doğru ilerleyecekken beni köşeye çekip duvarla arasına aldı. Şaşkınca ona bakıyordum.

"Hak etmiyor muyum? İstersen kitabı yerine koyayım, sen kendi kendine almaya çalış." Yutkunup onu göğsünden ittim.

"Saçma sapan hareketler yapma Lee Know." Daha hızlı yürümeye başladım. Kasaya parayı ödedikten sonra geldiğimiz ara sokağa doğru yürümeye başlamıştım. Ara sokağa girdiğimizde önümü kesti. "Ne var?" Yüzünü yüzüme yaklaştırdığında geri kaçtım. "Ne yapıyorsun? Lee Know, ne yapıyorsun?"

"Hiç. Sadece bir kere elinden öptüm, tadını beğendim. Bir kere daha öpmek istiyorum. Ama bu sefer elinden değil." Geri geri giderken sırtım duvara çarpmıştı. "Kaçma." Chan hyungun masada unuttuğu ve benim çaldığım değneği hızlıca alıp ona doğrulttum ve yine Chan hyungdan öğrendiğim dondurma büyüsünü söyledim. Ben değneği salladığımda parmağını şıklatıp yanıma ışınlanıp yüzüme eğildi. Onun yerine karşıdaki kedi donmuştu.

"Tamam, pes ediyorum. Ama hâlâ öpmene izin vermiyorum." Göz devirdi.

"Yine de öpmek istiyorum. Ve senin bu konuda yapabileceğin hiçbir şey yok." Gülümsedim.

"Hayır, aslında var." İksiri çıkarıp içerken sadece bana bakıyordu. Son yudumu da içmiştim, daha yutmadan şişeyi çektiğimde kafasını hafif yana yatırıp gülümsedi ve dudaklarıma yapıştı. Ağzımdaki iksirin kendi ağzına gelmesini sağladı ve geri çekilip iksiri yuttu. Ben ona şaşkınca bakarken dudaklarını yalayıp düşünüyormuş gibi yaptı.

"İksiri dudaklarından içince daha mı güzelleşti, yoksa bana mı öyle geldi?" Göz devirip elimin tersiyle dudaklarımı sildim.

"Bunu birdaha sakın-" Sözümü kesti.

"Falan filan falan falan falan, biliyorum. Ama bir sor kendinde, ben seni en son ne zaman dinledim?" Tek kaşımı kaldırdım.

"Sabah. Elimi öp dedim ve öptün."

Yazar=Zort

"O başka, orda seni değil, Chan hyungu dinlemiş oldum." Ona yavaş bir tokat attım. Oh rahatladım.

Yazar=Oh oh mis

"Her neyse, gidiyorum ben." Büyüyü mırıldanacağım anda eliyle ağzımı kapattı. Elini ısırdığımda acıyla elini çekti, ben de bundan faldalanıp duyamayacağı bir ses tonuyla büyüyü söyledim. Kendimi kütüphanede bulunca rahat bir nefes verdim. Kitabı kitaplıklardan birine koydum ve kütüphaneden çıktım. Mutfağın kapısında dikilmiş bana bakan Minho'yu görmeyi garipsememiştim.

"O tokadın ve ısırığın hesabını vereceksin bücür." Omuz silktim.

"Sen de o öpücüğün hesabını vereceksin kedicik." Göz devirdiğinde ona dil çıkardım ve salona ilerledim. "Evine defol." Ben tam salona girecekken bir büyü mırıldandı ve salonun kapısı kapandı. Sinirle derin bir nefes aldım ve arkamı dönüp ona baktım. Kapıyla arasında duruyordum. İstese beni tekrar kolayca öpebilirdi çünkü burunlarımız birbirine değmek üzereydi. Elini kalbime koydu.

"Çok hızlı atıyor." Sonra da diğer eliyle benim elimi tutup kendi kalbine götürdü. "Bak, benimki de öyle." Yutkundum.

"Jisoo nine nereye taşınmıştı?" Birden başını boynuma gömüp bana sarıldı.

"Şu an bunun ne önemi var." Kokumu içine çekti.

"Çok önemi var. Cevap ver bana." Sesim titriyordu. Nefesim de aynı şekilde. Sadece onlar değil, tüm vicudum titriyordu.

"Sen önce bir titremeyi bırak." Yutkundum. "Jisoo nineye seni ben götürürüm. Parmağını şıklattığında Jisoo ninenin önündeydik. Bizi öyle gördüğünde tek kaşını havaya kaldırıp iksiri karıştırmayı bıraktı. Arkadan Jennie nine de yanımıza gelince iyice kızardığımı hissetmiştim.

"Ooo gençler... Ne o? Eski düşmandan yeni aşk mı?"

"Jennie!"

"Jennie nine!" Jisoo nineyle aynı anda konuşmuştuk. Minho'nun umurunda değildi, hâlâ bana sarılıyordu.

"Ne Jennie, ne?! Tanrı aşkına, kendinize bir baksanıza? Sizce şu an düşmana benzer bir haliniz mi var?" Göz devirip Minho'yu ittim. Hiçbir şey olmamış gibi geri çekilmiş ve boğazını temizlemişti. Jennie nine gülümsedi.

"Bakın size ne göstereceğim." Jennie nine çıkarken Jisoo nineyle aralarında bir bakışma geçmişti.

"Ne oluyor lan?" Minho konuşunca Jisoo nine Minho'ya boş iksir kutusu fırlatmıştı.

"Görürsün eşek sıpası."

__________________________________

Az once bilmem kacinci kez M'sL yi bitirdim agliyom



Mahperi / minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin