5. Bölüm ~ Martı ~

32 4 26
                                    

Levent uykusuzdu. 

Elbette bu sorunun pek çok nedeni vardı. Kendine ait bir işinin olmaması, kirada kaldığı evinden atılması ve bunlara bağlı olarak son zamanlarda yaşadığı ruhsal çöküntüler onu yanan bir kibrit alevi gibi tüketiyordu. Gözlerini her kapattığında kafasının içinde onun yerine konuşup vesvese yapan, hatırlamak istemediği fi tarihinden kalma anıları film gibi defalarca başa sarıp izleten biri vardı. Levent yerine düşünüp Levent yerine senaryolar kuruyordu. Jale ile evlenmeseydi, o kamera kaydını hiç görmeseydi, üzerine gitmek yerine sessiz sedasız boşansalardı hala adli birimde çalışır mıydı merak ediyordu. Hayır, Levent değil, kafasındaki o susmak bilmeyen aptal iblis merak ediyordu. Levent'in istediği tek şey geçmiş hiç yaşanmamış gibi davranmak ve yoluna devam etmekti. Hiç ihanete uğramamış gibi, hiç sevmemiş gibi, hiç adına leke sürülmemiş gibi, hiç onuru iki paralık edilmemiş gibi... Ancak her gün kafasının içinde yaşadıklarını hatırlatan biri olduğunda unutmak öyle kolay olmuyordu.  

Fakat sanki bu defa başkaydı. Daha önce de umutsuzluğa düştüğü günler olmuştu, hissettiği bu duygular ona çok da yabancı değildi çünkü beş senelik kapanmamış bir yarayı yüreğinde taşıyordu. Öyleyse neden şimdi uyuyamıyordu? Tüm gün surat asıp etrafındaki insanların enerjisini düşürmek Levent'in de hoşuna gitmiyordu ama içinden gülmek gelmiyordu. Zihni hep mutsuz ve olumsuz düşüncelerle doluydu. Belki de hala yeni bir kiralık ev bulamadığı için huzursuzdu. Çoktan üç tane kira sahibiyle konuşmuştu ancak hep olumsuz sonuç alıyordu. Araya tanıdık birini sokmadıkça kimse doğal olarak düzenli geliri olmayan birine evini vermiyordu. Haklılardı, Levent de vermezdi. Rüzgar da gitmesini engellemek bilerek için yardım etmiyordu. Dün akşam bu yüzden kavga etmişlerdi.

"...Sonsuza kadar senin evinde kalamam." demişti Levent. "Yakında Sibel'e evlenme teklifi edeceğini söylüyorsun. Üçümüz beraber mi yaşayacağız?" 

"Yarın evleneceğim demiyorum ki sana. Ne bu acele? seni tanımasam benden kaçtığını düşüneceğim. Burada kalmaktan mutlu değil misin yoksa?" Rüzgar kaynayan su gibi aynı hararetle karşılık verdi. 

"Kendimi suçlu hissettiriyorsun! Benim yüzümden hayallerini ertelemene izin veremem-"

"Kimsenin bir şey ertelediği yok." 

Levent alaylı alaylı homurdandı. "Yalan söyleme."

"Yalan söylemiyorum! Dünyanın tüm kahrını sırtında taşıyormuş gibi davranmayı kes. Her şey seninle ilgili değil Levent..." 

Şu an ikisi de birbiriyle konuşmuyorlardı. Kahvaltıda da, restoranı açarken de çeşitli bahanelerle köşe bucak küçük çocuklar gibi birbirlerinden kaçtılar. Olan iki arada bir derede kalan Ceyhan'a olmuştu. Her şey yolundaymış gibi normal davranıyor, masayı toplamak, bulaşıkları yıkamak, bahçeyi sulamak gibi ufak tefek şeylerle orta yolu bulmaya çalışıyordu ama Rüzgar ve ondan da beter olan Levent'in keçi inadından habersizdi. Başarılı olamayacağını anlayınca onları bir araya getirmeye çalışmaktan vazgeçip kendi hallerine bıraktı. 

Bir de bu çıkmıştı başına. 

Zaten her şey yeterince kötü değilmiş gibi bir de Rüzgarla arası bozulmuştu. İşin kötü yanı da Rüzgar'dan başka gidecek kimsesinin olmamasıydı. Neden Levent'i bu kadar düşünüyordu ki? Üniversiteden mezun olduktan sonra yıllarca onu arayıp sormamıştı. Ne diye böyle vefasız birine yardım ediyordu? Aslında evlendikten sonra Jale yüzünden pek çok arkadaşıyla görüşmeyi bırakmıştı, neyse, orası ayrı konuydu.

Restoranda Rüzgar'ı görüp daha fazla morali bozulmasın diye o gün bir kafile olmamasına rağmen Ahmet Bey'in teknesiyle denize açıldı. Bakım için tekneyi limana bırakacaktı. Levent de onunla birlikte gitmeye karar verdi. 

W.A.R.O.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin