1

238 25 32
                                    

Merhabalar! Yine fapfarklı bir ficle karşınızdayım. Sevmenizi dilerim!

Şimdiden iyi okumalar! Yorumlarızı yapmayı unutmayınn! Ben okurum, siz sadece atın. Ehehe

1 yıl önce

Sonunda kaçabilmiştim. Akıl hastanesi denilen o yerden kaçabilmiştim. Bahçede beni iki dakikalığına yalnız bıraktıklarında arkama bile bakmadan sadece büyük duvarların ardına çıkmıştım. Deli gibi de koşuyordum. Onu görmem gerekti... Şu anda bana iyi gelecek tek kişi, O'ydu...

Akşam oluyordu ve güneş batıyordu. Neredeyse hava kararmak üzereydi. Kalabalık bir halk, geniş bir alanda toplanmış, çığlıklar atarak eğleniyorlardı. En azından öyle gözüküyordu. Oraya doğru ilerlediğimde burasının, konser alanı olduğunu fark ettim.

Sahnede bir adam mikrofona bağırarak şarkı söylüyordu. İnsanlarsa eğleniyordu...

İnsanlar böyleydi. Sadece bir kaç saatliğine tüm dertlerinden arınır, yarın yok gibi eğlenir ve daha sonra ise yine kara bulutlarına girerlerdi.

Eğlence anlıktı. Dertse, her zaman...

Belki bu yüzden kapatılmıştım o 4 duvarın içine. Görüşlerim farklı diye hep yargılandım.
Bir daha hiç fikrimi sunmadım. Ama yine de kimsem olmadığından beni salmadılar...

Çok kalabalıktı, ve o kalabalığın arasında bir yıldız gibi parlayan tek bir kişi gözüme çarptı, üzerindeki kürküyle şarkıya, tek başına eşlik ediyordu... O'ydu... Benim tek nefes alma sebebim kanlı canlı, karşımda duruyordu...

Ayaklarım, benim bir parçam değilmiş gibi sadece ilerlediler.

Ellerim, benim isteğim dışında, en azından O'nun isteği dışında incecik, her zaman da ince olan beline sarıldı.

Dudaklarım, O'ndan izin almadan karşısındaki, belini tuttuğu adamın dudaklarıyla buluştu.

Ve ben bu sırada, sadece itildim. Mutlu olduğum saniyeler, özlemimin bittiği saniyeler yalnızca sona erdi.

Başımın yana düşmesiyle gözümden bir damla akıp, bir çok çift ayağı taşıyan ılık toprakla eridi.

O'na "gelmişsin... Sen... Biliyordum! Bana yalan söylediler. Sen... Sen yaşıyorsun!" Desem de beni itti. Beni sadece kendisinden uzaklaştırıp hakaretler savurdu...

Minicik kalbim, sevdiğim adam tarafından suyu çıkana kadar sıkıldı.

Belki cidden bunu yapmadı ama sözleri? Sözleri yetmez miydi? Bir insan, en cok yarayı sevdiğinin fiziksel darbelerinden mi alırdı, yoksa bir kılıçtan daha keskin sözlerinden mi?

O'nun sözleri, 1000 bıçak kesiğinden daha can yakıcıydı.

O, gittiğinin düşünülmesi için söylenen yalanlardan hemen önce de beni öldürmüştü, şimdi de ölümümle oynuyordu...

Bir şey demeden gittim.. O korkunç yere kendi ayaklarımla gittim.

Hiçbir vazgeçişim, bu kadar canımı yakmamıştı.. Aklım, irademe teslim olmuştu.

O beni ittiğinde sanki tüm çiçekler solmuştu. Topraktan ya da güneşten besin almaları o an saçma ve gereksizdi...

Sanki dünya dönmese de olurdu.

Keşke, yer çekimi kalksaydı da insanlar birbirinden uzaklaşsaydı.

Sanki o an Harry Styles şarkısını tamamlamasa da olurdu.

Sanki o an, ölsem de olurdu...

Ama hiç birisi olmadı. Ve ben, ayaklarımın rüzgarda savrulmasına izin vererek kaçtığım yere geri döndüm, bir daha da çıkmak için hiç uğraşmadım...

Bir giriş bölümü gibi düşünebilirsiniz. Asıl günümüz, sonraki bölümdedir.




╰☆☆ 𝘋𝘰𝘯'𝘵 𝘗𝘳𝘰𝘱𝘦𝘭 𝘔𝘦 ☆☆╮Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin