2

124 20 8
                                    

Taehyung'un Jungkook'a Mektupları

1 yıl sonra, 20 Kasım

Neredeyse 3 ay önce o berbat yerden çıkmıştım. Beni özgür bırakmışlardı. Kalbim kadar küçük evime geldiğimde, zihnimde bir türlü cesaret edemediğim temizliğime evimi temizleyerek başlamıştım.

Akşam, saat tahminimce 6 buçukta başlardı konser.

Gitmem gerekti.
Seni yine görmem gerekti.
Buna çok ihtiyacım vardı...

Gittim.

Ama sen gelmemiştin.

Konser bitene kadar, geceye kadar bekledim seni. Soğuktu. Kasımdaydık şu anda, ve deli gibi soğuktu...

Yine de bekledim seni. Gelmeni çok isterdim. Bana yine güzel gözlerinle bakmanı çok isterdim. Lanet olsun ki çok isterdim...

Ama olmadı.

Ne zaman heveslensem, hevesim kursağımda kalırdı.

Biliyor musun?

Üzerindeki kürkten karıştırmıştım seni. Çekip kendime, öpmüştüm deli gibi. Ama o gitmişti... O sonsuzluk için bana elveda bile dememişti...

Tamam, çok benziyordun belki. Bense iyileşmeye çok yaklaşan bir şizofren deliydim. En azından öyle diyorlardı. İyileşmezmişim, vasatmışım...

Ama sonudunda, söz veriyorum sana. İyileşeceğim. Düzeleceğim ve iyileştiğim zaman ardıma bile asla bakmayacağım. Koşarak geleceğim sana. Nerede olduğunu bilmesem de sana koşacağım.

İnan bana, aklımdaki sesleri dinlemeyeceğim.
Sadece seni hedefleyeceğim
Ve bacaklarım kırık dahi olsa, sana koşacağım.

O zamanki gibi itme beni,
Sev sadece tamam mı?
Hiç olmazsa deneyemez misin, beni sevmeyi?

22 Kasım

Bugün biraz kendimi aşmak istedim
Bacaklarımı ise açmak istedim. Sahilin sonuna kadar yürüdüm bugün.

İyi ki yürümüşüm biliyor musun?

Sen, çimenlerin üzerinde, büyük bir ağacın altında, denize nazır oturuyordun.

Dizlerini kendine çekmiş, kollarını ise onlara sarmıştın.

Ağlıyordun...

Seni üzen ne, kim, birisi mi üzdü, onu da bilmiyordum.

Sadece seni uzaktan izledim...

Kendini harap edene kadar ağladın.

İçin, dışına çıkana kadar ağladın.

Ve ben sadece, elimdeki poşeti sıkarken bankta oturup seni izleyerek ağladım.

Uzun zaman sonra, ilk defa ağladım...

Yaklaşık 4 yıl sonra, ilk defa ağlayabildim. Bunu başardım...

Ve daha sonra, bisikletine binip gittin.

Sen beni gördün...

Ve bana bakıp, son kez ağladın.

Daha sonra ise bisikletine binip gittin. Ardında bir şey bırakmadığını sansan da gittin.

Ama bana bırakmıştın sen.

Sen bana, rüzgara karışan eşsiz kokunu bırakıp gitmiştin...

26 Aralık

Boş bir gündü bugün.

Duygularımdan daha boştu.

Yıllar, insanı değiştirirmiş. Bazen bu iyi yönde de olabilirmiş, kötü yönde de. Değişirmişsin. Öyle bir değişirmişsin ki güzel yüzlüm, fark etmeden içindeki çocuğu öldürürmüşsün. Katilin vardır senin bilir misin? Hiçbir intihar sebebi kendiliğinden ya da kendinden sebep gelişmezmiş.

Denedim biliyor musun?

Bir zamanlar denedim...

Başaramayınca da, bir daha başaramamam için beni hayattan kestiler....

Ama şimdi sen varsın.

O'na benzesen de varsın.

Ve sen, O'na benziyordun benzemesine, tek farkın, sen bana bakmıştın. O ise bana bir daha bakmamayı seçti.

Bugün fark ettim galiba. Biliyor musun, sen O'nunla hiç benzemiyormuşsun.

Ve ben düzeldim 'Yamuk' dedikleri halim gitti.

Normalim artık.

Beni normalce sevmek istersen, bil diye söyledim.

Ben artık, tümden normalim..

Sadece birazcık sana aşığım o kadar.

1 Ocak

Sorunlu bir yıl daha bitti. Sorunsuz demeyi isterdim, ama benim en büyük sorunum sensizlikken, nasıl sorunsuz olabilirdim?

Eğer sen gelirsen, işte o zaman benim yıllarım sorunsuz geçerdi.

Ortadaki en büyük sorunsa, senin sorundan bihaber olmandı.

Olsun ama.

Sen bir gel, ben tüm sorunları aşarım. Ortadan kaldırırım.

Ama yeter ki sen gel....

Çünkü sen yokken buralar çok sessiz biliyor musun?

Ev, ev değil sanki ilk defa görülen yabancı bir yer gibi. Bir misafirlikte gibi hissettiriyor her duvar.

Seni gördüğüm o konser alanı bile bana bu evden daha sıcak bir ev gibi....

Ve sen gel, bu evi alev de aldırırsın...

╰☆☆ 𝘋𝘰𝘯'𝘵 𝘗𝘳𝘰𝘱𝘦𝘭 𝘔𝘦 ☆☆╮Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin