12 Kasım
Sadece 8 gün biliyor musun? Sabretmek inan, çok zor. Lütfen gel tamam mı? Ümidinle yaşamak zorlaşıyor...
20 Kasım
Sen geldin.... Geldin...
Daha komiği ise, benimle konuştun?
İyisin değil mi
Beni itmedin.
Bana saymadın.
Bana küfür etmedin.
Bana hakaretler yağdırmadın
Ya da göğsüme yumruklarını geçirmedin.
Sen benimle konuşmak istedin..
İsmin Jungkook'muş. Kendin gibi güzel bir isme sahipsin, sevindim...
Benden 2 yaş küçükmüşsün. Oppa demen sesini daha tatlı yaptı, sevdim...
Sordun.
O günü sordun bana.
Ve ben sana anlatamadım...
Nefeslerimdeki nefesin sahibini söyleyemedim.
Sendin çünkü.
Artık O gitmiş, sen gelmiştin.
1 yılım sadece sana harcanmıştı ama biliyor musun? Hiçbir şeyi harcarken bu kadar keyif almamıştım.
Mesela kendimi çok güzel harcarım bilir misin?
Ama 1 yılı, sadece sana harcamıştım ve daha bir sürü yıl vardı, boş verdim.
Ellerimden kayıp giden elleri sordun bana.
Söyleyemedim ki sana O'nun kan gölündeki yansımamı...
Söyledim ama sana; hiç dönülmeyecek bir yola gittiğini.
Anladın.
Ve ben, yanlış anladığını dikte etmek istemedim.
Neden gitmişti sence Jungkook?
Neden sonsuzluğa koşmuştu?
Ellerimi neden bırakmıştı?
Tutsa olmaz mıydı?
Neden o iğrenç ses kulaklarımda Jungkook?
Ama düzeldim ben. Gitmiş olabilir, ne yapalım yani? Ölenle ölünmez demişler.
Ölenden önce öldüysek Jungkook? Ya hep ölüysek biz? O zaman sorun var mıdır?
Dedim ya sana Jungkook,
Tüm sorunlarım sensizlik diye,
İste tüm sorunlarım sensizlik. Eğer sen varsan, ben sorunsuzum demektir.
Ve sen gel, ben tüm sorunları ortadan kaldırırım, güven bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
╰☆☆ 𝘋𝘰𝘯'𝘵 𝘗𝘳𝘰𝘱𝘦𝘭 𝘔𝘦 ☆☆╮
FanfictionÜzerindeki kürkten karıştırmıştım seni. Çekip kendime öpmüştüm deli gibi. Ama o gitmişti... O sonsuzluk için bana elveda bile dememişti... Tamam, çok benziyordun belki. Ben ise iyileşmeye çok yaklaşan bir şizofren deliydim. En azından öyle diyorlard...