14

261 19 68
                                    

O gece bir yabancının günahkar elleri tanrıya yalvarmak için açıldı. Cehennemin kapalı kapılarının ardından fısıldayan duası, kalbindeki kine kızgın bir mühür basmıştı. Çok kin birikmişti içinde, öyle bir yakmışlardı ki canını hiçbir günahının bedelini karşılamazdı bu. 

Zamanında birçok mazlumun ahını aldığını, masum bir adam olmadığını biliyordu. Lakin onun aşık olmaya hakkı yok muydu? Köhne barın kapısından adımını ilk attığı anda vurulmuştu genç kıza. Bir kelebeğin kanat çırpışı kadar naif sesiyle her gece onun mekanında sahne alır, seyircileri kendine hayran bırakırdı genç kız. Kızın üzerinde dolanan hülyalı bakışlar ise adamın içini kemirir dururdu yine de cesaretini toplayıp dile getiremezdi duygularını. Kimsenin onun gibi kılıksız bir pezevenge ilgi duymayacağını düşünürdü. Zira yaptığı iş tam olarak buydu. Gizli gizli işlettiği gece kulübü başka işlere de mesken tutardı. Genç kız ise kazanacağı üç kuruş için burada sahne almaya razıydı. Onu pençesine pek tabii alabilirdi fakat onlarca kadının göz yaşına bakmadan gösterdiği acımasızlığını ona gösteremiyordu. Lee Sangmin, Yunmin adındaki bu genç kızı çok sevmişti. Gün gelip avuçlarının arasından kayıp gittiğinde öyle hırslanmıştı ki yüreği kararmıştı. Byun Donghyun denen herif en nadide şarkıcısını ellerinden alıp mahrum bırakmıştı kızı ondan. Karşı koyamamıştı Sangmin. Karşısındaki iki delikanlı bölgede yeni yükselen çetenin sağ ve sol kollarıydı. Yunmin ise bütün gönlüyle güle oynaya ayrılmıştı kulüpten. Sanki Byun bir kurtuluşmuş gibi dört kolla sarınmıştı adama ve dönüp bir kez olsun bakmamıştı Sangmin'e.

Çeşitli intikam planlarının hepsi git gide güçlenen Byun ve onun arkasında dağ gibi duran Park yüzünden suya düşüyordu. Yıllar acımasızca geçip giderken ne aşkı dinmişti ne de hem kadınını hem de mekanını çalan adamlara öfkesi. Byun öyle kıskanç bir adamdı ki daha güçsüz olduğu vakit bile mekanına saldırıp karısının sesini işiten her herifi tehdit etmiş ve kulübü yaktırmıştı. Dibi gören Sangmin'in artık kaybedecek hiçbir şeyi yoktu. Bu yüzden son çare olarak gördüğü planıyla saldırmıştı onlara. Ortada gezinen dedikodulara kulak vermiş ve hamlesini yapmıştı. Söylentilere göre Park bu işlerden elini çekmek istiyordu. Bu isteğini ise ortağının başını yakacak belgeleri yargıya teslim ederek gerçekleştirecekti. Ancak vakit ne kadar geçerse geçsin Park eyleme geçmemişti. Sangmin daha fazla beklemeye gerek duymuyordu. Yunmin karanlığa iz basıp ortadan kaybolmuşken ilk harekete geçen o olmalıydı. Hile dolu yollarla ele geçirdiği belgeleri küçük bir zarfa koyup Byun'a yolladığında olacakları tahmin etmek zor değildi. İki ortağın arası açılmış, kurdukları yıkılmaz kalelerde çatlaklar oluşmaya başlamıştı. Park Sungjin'in ölüm haberi bütün yer altı dünyasını derinden sarsarken çok geçmeden duyulan Byun'un intiharı ile içi soğur sanmıştı. Fakat geçen zaman kalbinde büyük bir boşluk bırakmıştı. Byun'a olan öfkesi ilk anki kadar tazeyken Park'ın zavallı oğullarına hala üzülüyordu. Cenaze töreninde gördüğü, kanatları kopmuş gibi savunmasız duran oğlanları gizlice uzaktan izlemişti. Belki de gerçeği bilseler ilk onun soluğunu keserlerdi, susmuştu. Byun'un büyük piçi ise babasının izinden gidercesine acımasızdı. Aleme yayılan adının yanında gaddarlığı da konuşulurdu. Fakat hiçbir şey bildiği yoktu. Hastanede onu tehdit etmeye geldiği gün geçmişe ne kadar kör olduğunu anlamıştı.

Sangmin büyük günah işlemişti. Yaralarını kaşıdığı dört çocuktan birinin kendisini öldüreceği günü bekliyordu. Belki de hiç zuhur etmezdi o gün, bilinmezdi.

Bazı günahları insanın vicdanı infaz ederdi. Onun en büyük celladı vicdanı olmuştu. Yıllar geçse de Park Sungjin'e duyduğu suçluluk hissi gram azalmamıştı.

. . .

Geçmişin çaldıkları, iki çift gözde benzer fakat farklı yansımalarla can bulmuştu. Birisi çalınan çocukluğunu anlatırken diğeri itildiği uçurumu haykırıyordu.

Storm CloudsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin