Oy ve yorumları unutmayalım lütfen. Keyifli okumalar bal okurlarım.
Aralık 2013
Koyu gözlerini örten seyrek kirpikleri yavaşça yukarı kalktı. Açık teni bir ölüyü andırırcasına beyazdı. Saçları rüzgarda savrulurken tenine düşen kar taneleri onu üşütmüyordu. Bedeni sanki yıllardır böyleydi, soğuk ve şeffaf.
Uçurumun eteğinde biriken kar yığınına baktı sakince. Kar öylesine şiddetli yağıyordu ki, şimdi kendini buradan aşağı bıraksa bedenini beyaz bir örtü gibi örtebilirdi. Uçurumun derinliklerine gömülen cesedi karla süslü olurdu. Sertçe yutkundu. Artık bu acıya da göğsüne batan soluğa da dayanamıyordu. Zaman onun ilacı olamamıştı, geçen zamanın yaptığı tek şey içinde açtığı boşluğu büyütmekti. Boşluk zehir doluydu, kanlı hatıralara, irinli fikirlere ev sahipliği yapıyordu. O boşluk gün gelecek küçük oğlunu da yutacaktı, biliyordu. Ölesiye korktuğu bu şeyin geçekleşmesine izin vermeyecekti.
"Ben sizi koruyamadım." dedi, sesi durgundu. Bir vakitler şarkılar söyleyip gönül eğlendiren sesi artık durgun ve kısıktı. Siyah saçları bir kez daha uçuştuğunda dolan gözlerini sımsıkı kapatıp tırnaklarını avucuna sapladı. "Çok kızma bana, olur mu?"
Onun adımlarını takip edip peşinden gelen oğlan çocuğundan bir haberdi. Oğlan çocuğu her şeyden habersiz annesini izliyordu geriden. Onun küçük kalbini lekelememek için bunu yapmak zorundaydı kadın.
"O kadar masum bir çocuksun ki sen.."
"Anne..."
Oğlunun merak dolu mırıltısını duyduğunda bir an için kalbi sızladı fakat arkasını dönmedi. Tam şu anda yapacağı şeyin çocuğun ömrüne kara bir is gibi sineceğinin farkına varmıştı. Durmadı. Gözlerini uçurumun derinliklerine çevirdi yeniden. Yaşam ona ağır geliyordu.
"Anne!"
"Özür dilerim." diye hıçkırdı. "Özür dilerim Sehun."
Kar şiddetini artırdı, çocuk annesine doğru koşmaya başladı. Rüzgar acı bir ağıt yaktı. Kadın kendini boşluğa bıraktı. Bedeni kar yığınının üstüne öylesine hızlı, öylesine sert bir şekilde çakıldı ki çocuk donakaldı. Gözleri kocaman açılmıştı, iri harelere yansıyan dehşet henüz çok tazeydi. Dünyası başına yıkıldı çocuğun.
"Anne..." diye sayıkladı bilinçsizce.
Beyaz uçurum kızıla boyanmıştı şimdi.
. . .
Günümüz
Yıllanmış abajurun küçük lambasından sarı bir ışık yayılıyor ve odayı hafifçe aydınlatıyordu. Sarı ışığın gölgeleri cansız duvarlarda garip şekiller oluşturmuştu. Duvarın birinde yükselen dumanlar, ötekinde kımıldayan dallar vardı sanki. Sigarasını ağzına götürürken gölgelerin dalgalanışını izledi. Şimdi onun silik silüeti asılıydı duvarda. İçine çektiği dumanı ağır ağır bıraktı. Ansızın bastıran yağmur camlarını dövmeye başlamıştı.
"İç," Önüne konulan kahve fincanıyla loş ışıkta parlayan gözlerini karşısına oturan adama çevirdi. "İçin ısınır." dedi Junmyeon sakin bir sesle.
Cevap vermedi. Sigarasından derince bir soluk daha aldığında yanakları içeri çöktü, ince parmakları sehpanın üstündeki kül tablasına uzanırken fincanı da aldı eline. Kahvenin sert kokusu sigaradan yayılan zehirli kokuyu bastırmaya yetmemişti.
"Bir süre Baekhyun'la kalmak istersin diye düşünmüştüm." dedi Junmyeon sessizlik uzadığında. "Hala öfkeli misin?"
Sehun alaycı bir dudak kıvırmayla sigarasını söndürürken "Neden?" diye sordu. "Mafya sevgilinle yalnız kalmak mı istiyorsun? Sahi nerede o? Gelseydi iki çift muhabbet ederdik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Storm Clouds
Fanfictionchanbaek & sekai Byun Baekhyun... Bir lider? Bir patron? Bir gangster? Ya da siz ne demek isterseniz.. Park Chanyeol... Çete başı? Mafya babası? Ona sorsaydınız Byun'un en büyük düşmanı derdi herhalde. Sehun... Serseri? Sosyapat? Ailenin şımarık çoc...