|Anıl|
Yüzüme vuran sabah güneşiyle yatağımda kıpırdamıştım. Aniden gelen tatlı esnemeyle kollarım ve bacaklarım gerilmişti. Titremeyle gelen rahatlıkla güzel bir oh çekmiştim. Gözlerimi açtım. Gelen tatlı sıcaklık adeta yanaklarımı okşuyor, ruhumu mayıştırıyordu. Bu anın bitmesini istemiyordum ama kalkmam lazımdı, bugün yola çıkacaktık.
Oğuz'un dağ evine.
Yataktan doğruldum, hemen karşımda kalan boy aynamla bakışıyordum. Saçlarım dağınıktı ve artık nasıl uyuduysam tişörtüm ters dönmüş vücudumu sarmıştı.
"Yattım Allah kaldır beni, Nur gönlüne daldır beni, Allahu Ekber." diyip kalkmıştım yatağımdan. Ben onu o beni bırakmak istemiyordu ama mecburduk ayrılmaya.
"Ağlama Anıl ağlama." sabah sabah kendimle olan ilişkim sayesinde moralim yerine geliyordu. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkayacaktım sonra ise dün geceye doğru hazırladığım valizimle evden ayrılıp bizimkileri bekleyecektim. Yaz tatilimiz başlıyordu.
Ben sabah rutinimi hallederken size arada olan ufak olayları anlatayım. Karnelerimizi almıştık. Ben ve Emircan takdir belgelerimizle, Oğuz, Kaya, Akın, Eren, Deniz, Bedirhan, Can, Erdem ise teşekkür belgeleriyle dönemi kapatmıştık. Akın belge haberlerini alınca Kaya'nın kucağına atlamıştı hatta. Allah'a şükür kimse sınıfta kalmamıştı. Tabii ki tüm sınavları kopyayla geçirtmiştik birbirimize. Emircan hepimizden farklı olarak onur belgesi de almıştı -Edebiyat hocası onu herkesten ayrı seviyordu Emircan ise bunu harika değerlendirmişti.- Karne faslını böyle kapatmışken hepimiz mutluyduk.
Ülkücü Atilla abinin gazabından da kurtulmuştuk. Kızlarla aramız tatlıya bağlanmış ve ekstra motor almamıza gerek kalmamıştı. Sare ve Akın aralarında anlaşmıştı. Akın, bir tur gezdir dünya ahiret bacımsın diye teklif bile sunmuştu. Sare de kabul edip istediğini yapmıştı. Geri geldiklerinde Akın'ın ayakta duracak mecali kalmamıştı bile ama baya sevmiş olacak ki çığlık atmayı ihmal etmemişti.
O olay da tatlıya bağlandıktan sonra sonunda tatile çıkabilecektik. Sabah rutinimi de bitirdiğime göre odama geçebilirdim. Odaya geçip hazırladığım kıyafetlerimi giyiniyordum. İnce bir gri eşofman ve beyaz bir tişörtle günlük halimi tamamlamıştım. Kıvırcık saçlarımı ellerimle düzeltirken telefondan gelen bildirim sesiyle gözüm telefonumu aramıştı. Yatağımın içinde kaybolan telefonumu bulup ekranına bakmıştım.
Bir okunmamış mesaj.
Oğuz: Hazır mısın?
Anlık gelen öksürük ile telefonu tekrar yatağa düşürmüştüm. Beni mi izliyor lan bu hamsi kafalı ibiş diye düşünürken tekrar mesaj gelmesiyle telefonu elime geri almıştım.
İki okunmamış mesaj.
Oğuz: Hazır mısın?
Oğuz: Çok süslenme sonra birilerinin gözü kalır.
Ne zırvalıyorsun amına koduğumun delisi diye ekranıma bakıyordum. Aşık olan ben iken bunun bana yazdıklarına bir anlam getiremiyordum.
Kafamı toparlamaya çalışırken sesli bir nefes vermiştim. Konuşmaya girsem mi girmesem mi diye düşünürken canım parmaklarım beni beklemeden çoktan ekrana tıklamışlardı.
