chapter two - routine things and things that will become routine

137 12 5
                                    

Not: Yıldız koyduğum yerlerin anlamını bilmiyorsanız hepsini bölüm sonlarına yazıyorum, oralardan bakabilirsiniz.

| Yeji'den |

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

| Yeji'den |

2 Mart Cumartesi...

Yarın üniversiteli oluyordum ve bu MÜKEMMEL bir şeydi. Yonsei Üniversitesi'ni kazanmıştım. Benim için az buz bir şey değildi açıkçası. Lisede çalışkan bir öğrenci değildim çünkü. Sınavdan 5 ay önce çalışmam ve biraz da salladığım sorular bana yardım etmişti. Judo takımında olmam da değerlendirmemde yardımcı olmuştu tabii.

Yarın oryantasyon eğitimi olsa da liseden beri tek başıma yaşadığımdan, para kazanmak zorundaydım. Judodan para kazanıyordum. Eskiden maçlara çıksam da judoyu sadece üniversiteyi bitirene kadar gelir elde edebileceğim herhangi bir şey olarak görmeye başlamıştım. Farklı şeyler yapmalıydım. Sporcu olmak riskliydi. Geleceğimden emin olmak için üniversiteyi bitirmeliydim.

Bugün judo kursumda yeni döneme başlıyorduk. Beyaz kuşaklarla ilgilenmeyi sevmesem de kahverengi kuşağa geçirdiğim öğrencilerimi başka bir hocaya teslim etmiştim. Kahverengi kuşağa geçen öğrencilerimden birini asistanım yapacaktım ve aynı zamanda antrenman yapmaya devam edecekti.

Bir yandan arada kaldığım iki isimden birini seçmeye çalışırken bir yandan da aynanın önünde saçlarımı topluyordum. Saçımı tepeden sıkıca bağladım. Hem kolay kolay çözülmüyordu hem de rahatsız etmiyordu. Dolap anahtarlarımı, evimin anahtarını, kılıfına bir miktar para-kimlik kartı gibi eşyalarımı koyduğum telefonumu ve kulaklıklarımı montumun dört cebine yerleştirdim. Montumu ve ayakkabılarımı giyip kapıyı kapattım. Kapının alt kilidini iki kez kilitledim.

Otobüs durağına doğru yürürken bir yandan da duyduğum şarkıya dudaklarımı hafif kıpırdatarak eşlik ediyordum.

"Tıpkı bulutların üstündeki yıldızlar gibi,

Uzağa gitmek istiyorum, ışıl ışıl parlamak istiyorum"

Otobüs durağının önüne geldikten sonra 15 dakika kadar bekledim, sonra otobüs geldi. Otobüse binip kartımı okuttuktan sonra ayakta bekledim. Liseye gittiğini düşündüğüm bir kız bana seslendi.

"Unnie!"

Sesin geldiği yöne kafamı çevirdim. Tek kulağımdan bir kulaklığı çıkardım. Kıza bakıp gülümsedim.

"Efendim?"

"Bir durak sonra ineceğim, istersen oturabilirsin." Oturduğu yerden kalkıp eliyle koltuğu gösterdi.

"Teşekkürler." dedim. Gülümsemeye dikkat ettim çünkü liseye ilk başladığımda ben de bunu bir üniversite öğrencisine yapmıştım ama kendini bir şey sanıp bana yan bir bakış atarak "Büyüğün varken inmesen de oturamazsın zaten" demişti. Böyle küçücük anılar neden beynimin bir köşesinde bilmiyorum ama o üniversitelinin tam bir aptal olduğunu düşünmüştüm, çok iyi hatırlıyorum.

dreams come true | hyunjin x yeji Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin