18%

45 4 4
                                    

[Minho'nun Anlatımıyla]

Saat 06:00'da -her hafta sonu olduğu gibi- uyanmıştım. Sincabımla koltukta yaşadığımız şeylerden sonra uyuyakalmıştı ve onu odaya kadar kucağımda taşımıştım.
Uyurken çok tatlı görünüyor..

Dün geceden beri çalan telefonu bir kez daha çalmıştı. Tatlı bebeğimi rahatsız etmesin diye sessize almıştım. Ama o alçak hala Jisung'u arıyordu. "Changbin Hyung<3" muş. Sikerim hyung'unu. Jisung bana ait. Sadece bana.

Telefon bir kez daha çalınca sese dayanamayıp açtım. Ne istiyordu ki bu "Hyung"? Bana sorarsan aptal biri o kadar.

"Jisung..."

Sesi baya endişeli çıkmıştı.

"Jisung, sen misin?"

Onaylar şekilde mırıldanıp devam etmesini bekledim.

"İ-iyi misin?"

Onaylar şekilde mırıldandım.

"Oh şükürler olsun."

"..."

"Şey, Jisung... Ben, seni kıracak herhangi bir şey yaptıysam, özür dilerim. Neden evden kaçtığını az çok tahmin edebiliyorum. Jisung yapma. Biliyorum yaşadığın şeyler yüzünden ve Hyunjin... yani, evet, sana çok fazla katı davranıyorum biliyorum ama, hepsi senin iyiliğin için. Biliyorum, ayrılıklar zordur ve hayat, yani, senin yaşadıklarını yaşayan başka biri olmayabilir, alışılmışın dışında şeyler yaşamış olabilirsin. Ama bunların hepsi geride kaldı Jisung. Biliyorsun, değil mi? O adam geride kaldı, Hyunjin geride kaldı ve en önemlisi artık hayatını bir düzene oturtmalısın. Lütfen geri gel. Biliyorum zor ama geri dön Jisung. -O günkü gibi olmasını ikimizde istemeyiz.- Merak etme Jisung, her şeyi beraber atlatabiliriz..."

Sıkıntılı bir nefes vererek devam etti.

"Lütfen Jisung... benim için değilse bile kendin için kendini sev. Lütfen. Eski günlerdeki gibi kendine zarar verme."

Neyden bahsediyordu bu? Ne yani, Jisung eskiden kendine zarar mı veriyordu? Bunu kendine neden yapıyordu ki? Aptal bir "hıyar" için mi? Ve o adam... kim o adam? Jisung ile ilgisi ne?

"Jisung?"

"..."

"Jisung, orda mısın?"

Telefondan gelen sesle tekrar kendime gelmiştim.

"Jisung-"

"Jisung uyuyor. Ona ulaşmaya çalışma, işe yaramaz. O benim."

Dedim ve kapattım telefonu, Changbin denen o gıcığın suratına. Ama o ısrarla aramaya devam ediyordu. Telefonu açtım.

"Yeter artık GERİZEKALI! Arama bir daha bu numarayı! Uyuyor çocuk. MAL."

Telefonu kapatıp. Numarayı engelledim. Muhtamelen Jisung uyandığında bana çok kızacaktı ama olsun. Onun kızgın gali çok tatlı..

"M-Minho?!!"

Sincabımdan gelen sesle arkamı döndüm. Uyanmış olmalıydı. Evet, uyanmış ve bana tatlı bir şaşkınlıkla bakıyordu. Yeni uyandığından gözlerini açmakta zorluk çekiyordu. Bu uyku sersemi halleri çok çekiciydi. Bu sincaba her şeyimi verebilirdim. Her şeyimi...

"Minho! Biz, yani, sen ve ben!... Minho, sen neden çıplaksın?!!"

Jisung'un bu sözleri üzerine gözlerimi kendi vücudumda gezdirdim. Evet, çıplaktım. Açıkçası uyandığımda kıyafet giyme gereği de duymamıştım zaten. Bakışlarımı vücudumdan sincabıma doğru çevirip sadece gözlerine odaklandım.

"Evet. Ama sende çıplaksın sincap."

Sırıtarak söylediğimde kızarmıştı. Adeta domatese dönmüştü ve kendini saklamak için gri tonlarındaki çarşafın içine gömülmüştü. Yanına yaklaşıp çarşafı üstünden çektiğimde küçük bedenin saklanmak için kendimi daha da küçülttüğünü fark ettim. Ellerine başının üstünde birleştirmiş, bacaklarını da kendine çekmişti. Yanına oturup saçını okşamaya başladım.

"Minho... Dün gece biz, şey mi, yani şey-"

"Evet, dün gece seviştik sincap."

Eğilip okşadığım saçına küçük bir öpücük kondurdum.

"Ya! Deme öyle. Of."

Bana dönerken söylemişti. Gözlerimiz buluştuğu anda onu belinden tutarak biraz yaklaşmasını sağladım. Kollarımı üst bedenine sarmama hiç şikayetçi olmamıştı. Onun kolları da boynumu sararken göğsüme başını yaslamıştı. Sıcak nefesi göğsüme çarparken mırıldanmıştı:

"Minho biz şimdi neyiz?"

"Bir hikaye vardır sincap. Bilir misin bilmem ama şöyledir hikaye:

Bir orman varmış ve bu ormanda bir aslan ve bir de kuzu yaşarmış. Aslan bir gün kuzuyla karşılaşmış ve aslan o gün kuzuyu öldürmek yerine onu korumaya başlamış Çünkü o kuzuyu çok sevmiş, aşık olmuş ona. Ve o andan itibaren söz vermiş kendine; "bu kuzuyu ne pahasına olursa olsun koruyacağım."demiş kendi kendine.

"Bu dünyada her aslanın kuzuya dönüştüğü bir orman vardı."

Bu sözü çok seviyorum sincap. Çünkü bu cümlede seni görüyorum, kendimi, bizi. Bu dünyada Benim gibilerin, senin gibilere dönüştüğü bir gün, yer ve zaman var. Var, hep var olacak. Sen buradaki kuzusun Jisung, bende aslanım, ben senin aslanınım. Seni herkesten ve her şeyden koruyacak olan kişiyim. Ve artık ormanlar kralı benim çünkü sen bana aşık oldun. Biz iki kişiyiz. Birbirine aşık iki kişi."

Basını göğsümden kaldırmış beni izleyen sincabın gözleri dolmuştu. Neredeyse ağlayacaktı. Açıkçası bu kadar duygusal bir konuşma yapacağım benim bile aklıma gelmezdi.

"Minho..."

Sol gözünden bir damla yaş akarken söyleyişi kalbimde bur yerlerde bi' burukluk hissetmeme neden olmuştu. Ağlamasını istemezdim. Onu ağlatmak istemezdim.

"...Seni seviyorum."

Dudaklarıma kapanmadan önce dediği son şey bu olmuştu. Yavaş yavaş öpüyordu beni. Sanki tadını çıkarmak istermiş gibi. Ne kadar istemesem de ondan ayrıldım.

"Aaa hadi ama! Yeter bu kadar uyuşukluk. Siliyorsun o gözyaşlarını hemen. Kalk hadi, duş al gel, sana bir sürprizim var."

"Tamam. Sen ne zaman kalkmıştın bu arada?"

"6 gibi-"

"Ne!? Çok erken değil mi?"

"Ben her zaman 6'da kalkarım. Benim için değil yani."

Tebessüm ettiğim anda dudaklarını dudaklarımla birleştirdi bir süre, sonra tombul yanakları hafif kızarık bi' şekilde ayrıldı.

"Günaydın öpücüğü."

______________________________

Heal~JASPĘR

Uzun zamandır
yeni bölümü
atamadım.
Kusura bakmayın.

Oy verir misiniz?

Aslan Ve Kuzu (~Minsung)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin