32%

33 5 5
                                    

Mockingbird~Eminem

[Minho'nun Anlatımıyla]

"Jisung, sen iyi misin?!!"

"...."

"Jisung... lanet olsun! Konuş benimle!!"

"Hıhıhı.."

Arkamdan gelen kıkırdama sesine doğru bakışlarımı çevirdim.

"Hahaha.. Minhoo, hatırlıyor musun ha?!"

"Sen nasıl yüzünü dağıttığım kısmı unuttun galiba. İstersen zevkle hatırlatırım sana."

Tekrardan suratına sert bir yumruk attım. O kadar sert vurmuştum ki, benim bile elim acımıştı. Acımasızca vuruyordum ona. Canının yanması hiç umrumda değil. Son bir yumruk daha ve sonra kanla kaplı olan yüzünü bana döndü. Bana bakıp bakmadığını bile anlayamıyordum, yüzü kan içindeydi çünkü. Attığım tekmeyle yere serilmişti artık. Ve, o hareket etmiyordu. Bayılmış mıydı? bilinmez aslında umrumda değil.

"M-Min-ho.."

Tatlı bir ses duyuyorum. Hoş ve narin bir ses. Jisung'a dönüyorum. Bana korku dolu gözlerle bakıyor onu korumak için her şeyi yapmıştım. Evet, sanırım onun için her şeyi yapmıştım. Ve sanırım onun için birini bile öldürmüştüm galiba ha? Ne yapabilirsin ki, aşk işte..

"M-Minho, o... o öldü mü?"

Korkuyordu. Kollarımı iki yana açıp yaklaştım ona sarıldım sonra. Çok sıkı sarıldım hemde. Ona bir şey olsaydı ne yapardım ben?

"Shhh Jisung, yok bir şey.  Geçti, ben yanındayım."

Kollarını belime doladı ve başını omzuma koydu. Sımsıkı sarılıyordu bana. Ve bende ona sarılıyordum kanlı ellerimle...

İstemesemde ayrıldım ondan. Şu an sarılmanın ne yeri ne de zamanıydı. Su-Ho'ya yaklaşıp boynuna doğru eğildim. Nabzını kontrol ettim. Ondan ayrılıp yine Jisung'a döndüm.

"Ölmüş mü?"

"...."

"Minho bir şey söyle! Ölmüş mü?!"

"Jisung-"

"Hayır... Hayır hayır hayır hayır hayır hayır hayır hayır hayır.."

Sayıklıyordu. Yere çöküp sayıklamaya devam etti. Kriz mi geçiriyordu?

"Jisung, Jisung sakin ol, sakin kal!"

"Minho,... hayır..."

Fısıldıyordu. Tıpkı küçük bir çocuk gibiydi. Ve korkuyordu. Neden ki?

"Hayır Jisung, hayır. Sakin ol, neden bu kadar panik yapıyorsun ki? Merak etme, her şey yolunda. O ölmedi, sadece bayılmış... Ya hayır, ağlama artık!"

Ne desem nafile. Onun şu an tek ihtiyacı olan sarılmaktı. Onu sıkıca sardım, kafasını göğsüme yaslamasına izin verdim. O da bana sarıldı. Sanırım artık nerede olduğumuzun bir önemi yok. Sarılmak her şeyin çözümüdür.

****

Okul daha bitmese de umurumuzda değildi. Kaçıp kurtulmamız lazımdı ne de olsa. Yoksa her şey daha da kötü olurdu. Onun biraz daha iyi olması için elimden geleni yapacaktım. Okuldan kaçmış öylece yürüyorduk. Ama ne o ne de ben konuşuyorduk.

"HEY MİNHO"

Arkamdan biri bana seslenmişti. Ve bu ses çok tanıdıktı. Jisung'sa bu kişinin kim olduğunu bilmediği için endişeli gözlerle önce bana sonra arka tarafa baktı. Bende onunla birlikte arkamı döndüm. Seslenen Jeongin idi. Hızlı adımlarla yanımıza geldi.

"Ne o? Neden kaçtınız okuldan hm?"

"Hiç öylesine. Kafa dağıtmaya falan. Ya sen? Hm, sen neden kaçtın bakalım? Daha okul bitmedi."

"Sizi merak ettim... tıh içte kumrular sizi."

"Hey! Ağzını topla."

Jisung hafif agresif bir tavırla Jeongin'e yükseldiğinde Jeongin ona anlam veremeyen bakışlarını yollamıştı. A doğru ya, daha ikisini de birbiriyle tanıştırmadım.

"Jisung, bu benim arkadaşım Jeongin."

Jisung'un bakışları bana döndü.

"Evet Jeongin çok haklısın, bu da benim küçük, tatlı, bebek sincabım Jisung."

Alaycı bir tonla söyleyişim Jeongin'i güldürmüştü. Jisung ise aksine kızarmıştı ve bana kötü bakışlarını yolluyordu.

"Seninle evde konuşacağız, Minmin!"

"Ooo kızgın."

"Sen karışma Jeongin."
______________________________

Evet biliyorum uzun zamandır bölüm atamadım çünkü sınavlarım vardı. Bu bölümde çok kısa oldu sanki ama, neyse.

Oy için teşekkürler.

Aslan Ve Kuzu (~Minsung)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin