ks,

48 9 0
                                    

sevgili hwang,

istisnasız her yanından geçtiğimde posta kutumu kontrol etmeme rağmen, bir türlü görmeyi beklediğim o güzel yazınla yazılmış mektup ile karşılaşamadım ve bu beklediğim süre, gerçekten fazla düşünerek geçti. işlerinin yoğun olduğunun farkındaydım, bu yüzden yanıt yazmakta biraz gecikmiş olacağını düşündüm ancak imkansızdı. bu düşünceyi saniyeler içinde reddettim çünkü senin benimle ilgilenmen için asla bir bahanen olmazdı. tatilimizin ikinci ayında, bir akşam beraber la perle'ye gitmiştik ve ben, senin aksine içkiyi biraz fazla kaçırmıştım. eh bu nedenle de kafam tamamen gitmiş, sana sürekli sırnaşıp şapşallıklar yapıyordum. gerçekten şapşala dönmüştüm, o an öylece kıkırdayıp saçma sorularım ile seni rahat bırakmıyor, cevap vermeye kalkıştığın her anda da sözünü kesiyordum. o gün deli gibi yorgundun üstelik, bu yüzden sakin bir mekan tercih etmiştik. buna rağmen, otele döndüğümüzde dahi bana mükemmel bir kahve hazırlayıp sana sırnaşmama karşı hiç de bunalmadan tüm ilgini ve dikkatini bana vermiştin. sarhoş olduğumda tek bir detay hatırlayamayan ben, tüm bunları hatırlamakta hiç zorlanmamıştım. en önemli iş görüşmelerini yapıyor olsan dahi kucağında sana sırnaşmama izin veriyordun.

ah uzun lafın kısası, mektubu yazmakta gecikmemiştin. ve ben de mektubun peşine düşmekte gecikmedim. semtimdeki posta şirketiyle uzun süre uğraştım, ama sonunda benim için dünyalara beden olan bu mektuba ulaştım ve güzel sözlerini defalarca okumamın ardından zaman kaybetmeden bu masada, sana cevabımı daha erken ulaştırmak adına ara vermeden özenli bir şekilde yazıyorum. tek bekleyen ben değildim, bu açıklamayı senin de bilmen gerekiyordu hyunjin'im. seni bu süre içerisinde daha da fazla özledim.

ve ben, o gün fotoğraf çekmeyi de unuttum yediğimiz meyvelerin tadını da. çünkü beni sabah yaptığın tüm o hareketlerinle etkin altına almış, bambaşka bir transa girmemi sağlamıştın. soğuk parmaklarının değidiği tenim sızım sızım sızlıyordu. sanki çok uzun süredir parmakların oradaymışcasına, gün boyu yokluğu hissetmek senden başka şeyleri göremez hâle getirmişti beni. ellerimiz birleşik bir halde öylece bahçede ilerlerken, yalnızca seni izliyordum. o gün o ağaçların altında senin onlarca fotoğrafını çekemediğim için pişmanım ancak, o gün benim karnımdaki kelebeklerin çoğalmasını sağladığın ve beni daha da fazla büyülediğin için her şey harikaydı. seninleyken günümün kötü olma ihtimali yoktu gerçi.

tarzımı beğendiğini defalarca dile getirdiğin her an, mütevazılıkla geniş tebessümler bahşediyordum sana. çünkü o gün krem rengi bol tişörtün ve açık mavi kot pantolonunla mükemmel gözüktüğün gibi, üzerine özenle seçip giydiğin tüm parçalar içinde harika görünüyordun. ama en beğendiklerim, özel mekanda giydiğin ve karşısında nefesimin gerçek anlamda kesildiği kıyafetlerindi. yine bir akşam yemeğimizi, paris'in meşhur mekanlarından birinde yapacaktık ve hazırlanıp artık çıkmamızı söylediğinde, o görünüşün ile karşılaşmak seni utanmazca süzmeme neden olmuştu. ardından yeteri kadar utandığımı hatırlıyorum çünkü bana gülmüştün. haklıydın da gülmekte... açık açık seni süzdüğümü düşünmek hâlâ utanmama neden oluyor. ama kıyafetinin içinde ciddi görünüyordun. siyah ceketinin içine giydiğin ve birkaç düğmesini açık bıraktığın siyah saten gömleğin ve senin için dikilmiş olduğuna emin olduğum kumaş pantolonun ile o salonda ilgi çekeceğini anlamıştım. bu kıskanmama neden olmuş muydu, evet. ancak kıskançlığım dahi senin yanındayken, sana odaklanmışken baskınlaşamıyordu. diğer insanlar önemsizdi çünkü. beraberken birbirimizden başka birini gördüğümüz yoktu.

ah, seni endişe içinde bırakmak istemediğim için ve seninle paylaşmak istediğim için bahsedeceğim. piyano ve kemana dair özel dersler vermemin dışında, birçok dile hakim olduğum için çevirmenlik yaptığımı ve fotoğrafçılıkla uğraştığımı biliyorsun. ve çevirmen olarak bir şirkete bağlı olduğumdan da bahsetmiştim. yine bir toplantıda, amerikalı iş adamlarının söylediklerini italyancaya çevirmek için oradaydım. odada bulunan tek koreliydim ve yalnızca bir çevirmen olduğum için küçümsendiğimi hissettim. çünkü şirketim bana karşı iyi olsa da, amerikalı iş adamları benden hoşlanmamışlardı. bakışlarından anlamıştım bunu. dert etmeyeceğimi biliyorsun, en azından eve gelip senin mektubunla karşılaşana kadar çoktan unutmuş olurdum. ancak toplantı sonunda hadlerini bilmedikleri için yalnızca bakışlarıyla belli etmekle kalmadılar. birkaç şey söylediler hakkımda ve sinirlenerek karşılık vermekten çekinmedim. barda yaşadığımız ve ardından beni sakinleştirdiğin olaydan diğer mektuplarımdan birinde bahsetmiştim. bu tarz durumlardan gerçek anlamda nefret ettiğimi ve beni kötü hissettirdiğini biliyorsum ancak küçük duruma düşmekten de hoşlanmıyordum. söylediklerimde bir sorun olmadığını düşünmeme rağmen şirketimden uyarı aldım ve bu olayı erken unutmamı engelledi. ancak endişelenme değerlim, bunun etkisi uzun sürmedi. üstelik beni haklı bulan insanlar olduğu için, içim çoktan rahatlamıştı.

flaner • hyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin