hh,

52 7 0
                                    

ma belle,

yemin ettiğim bir şey varsa o da seni yaşatmaktır. seni yaşatmak ve seninle yaşamaktır. bu ithamları kabul edemem, düşünemem bile. lütfen seungmin sen de dillendirme böylesini. hep kollarımda olup, böyle hissederek yaşa ben de seni yaşadığın her bir saniye mutlu edeyim.

hatırlamaz olur muyum? o hafta içinde yeni yeni birbirimize iltifatlar edip düşüncelerimizi söylemekten çekinmiyorduk. seni, yürüyüş yaparken fark ettiğim bir bahçeye götürmek istemiştim. orayı araştırdığımda kimseye ait bir mülk olmadığını öğrendiğimden daha rahattım tabi. gördüğüm meyve ağaçlarından meyve yiyelim istemiştim ve senin fotoğraf çekebilmen için de oldukça güzel bir yerdi. bunu sana söylediğimde çok heyecanlanmıştın, gözümün önünde şimdi teklifimi koskoca gülümsemesiyle kabul eden seungmin. hazırlanmıştık gidecektik bahçeye. üzerinde yarım kol buz mavisi salaş bir gömlek vardı, saçlarını kendi haline bırakmıştın ve her zamanki gibi çok güzel görünüyordun. tarzını çok beğendiğimi defalarca dile getirdim. bana dönüp çıkalım dediğinde, o anda içimden çok fazla duygu geçti. senin heyecanını ve bana uymak için olan isteğini gördükçe hoş hissettim. tutamadım, tutmak da istemedim kendimi. soğuk parmak uçlarım gömleğinin altından tenini buldu. seni kendime yasladım ve uzun zamandır istediğim gibi okşadım tenini. gerçekten hissetmek istedim sana dokunmayı.

kötü bir gün geçirdiğini dahi bir süre sonra öğrenmek beni rahatsız ediyor, öfkeleniyorum yanında olamayışıma. tam da dibinde olduğum ana kadar, beni her zaman arkanda hissetmeye devam et seungmin. ne olduğunu bana yazabilirsin, geç teselli de etki edecektir değil mi? fakat yine de umarım bu mektup sana ulaştığında o günün etkisi geçer ve üstüne güzel bir günün keyfini sürüyor olursun.

şarkıyı merak etmekten kafayı yiyeceğim yakında, umarım ilk kez yanında olduğumda dinleyeceğim.

yaşadığımız anlarda hissettiklerini şimdi böyle okumak deli gibi gülümsetiyor beni, hoşuma gittiğini anlayabiliyordum fakat senden duyunca da etkisi başka oluyormuş. keyif almıştım insanların seni bana yakıştırmasından. evet diyordum içimden, evet bu güzellik tam olarak bana yakışacak türde bir güzellik. ben onun yanında olmalıyım, ben onun mırıldandığı bir melodiyim diyordum.

seungmin itiraf etmek istiyorum, kahvaltı yapma kültürüm yoktur. epey de geç yerim, öğle yemeği olur. sırf seninle olabilmek adına erken kalkmak istiyordum, erken kalkıp her kahvaltında sana eşlik ettim. ara sıra çok az yedin diyordun, sebebi buydu. ne öylesine aç oluyordum ne de yiyesim geliyordu. sadece seni görmek, seninle vakit geçirmek istiyordum. saçlarımı kurutmaktan da nefret ediyorum ve şimdi senin öyle beğendiğini öğrendiğime göre hiç kurutmayacağım ama eğer saçlarımı kurutmayı teklif edecek olursan, işte o zaman saç kurutmak en sevdiğim şeylerden birine dönüşebilir.

bana olan ufak temasların için kıvranıyordum. senden tuzu istediğimde dahi parmaklarını parmaklarıma değdirmen vücudumu ısındırıyordu. elbette farkındaydım. tuzun şişesi upuzunken ikimiz de özellikle aynı yerden tutmaya çalışıyorduk. saçlarımı düzeltmen için bozuyor, kıyafetlerime dikkat dahi etmiyordum. hepsi senin ufacık bir dokunuşun içindi. birbirimize karşı hiçbir çekincemiz yoktu. aramızda bu denli bir çekim varken kim, nasıl alıkoyabilirdi dokunuşlarımızdan bizi? teşekkür etme seungmin. o güzel anları ben tek başıma yaşamadım, ben oluşturmadım. biz oluşturduk. biz yakınlaştık. sen de benden gitmedin, ilk andan beri benimle aynı dilden konuşuyorsun.

seni gördüğüm ilk andan beri, sende gördüklerimi bir başkası da gördü diye çok korkuyordum. senin ne kadar özel, ne kadar güzel olduğunu benden başkası fark etmemeliydi seungmin. bu tuval bir sanatçıya ulaşmalıydı, bu sanatçı da bendim. hiçbir el değmemeliydi, bana en temiz haliyle ve olduğu gibi gelmeliydi. sen de bana böyle geldin. birbirimize karıştık, konuşmalarında dahi kendimden birkaç parça buluyorum. dillere destan bir sanata karşı sanatçısı da sanatına aşık, başka bir şey olası değil.

bu huyunu çok seviyorum. senin için bir şeyin önemli ve değerli olabilmesi için o şeyin bir anlam kazanması gerektiği gerçeği gerçekten hoşuma gidiyor. herkesin dümdüz baktığı bir yerde sen onlarca şey görebiliyor, herkesin okuyup geçtiği satırlardan sen düzinelerce anlam çıkarabiliyorsun. bakışlarına hayranım. o her şeyi kendine has gören bakışlarından bahsediyorum. sırf sana hediye ettiğim için hiç çıkarmadığın yüzüğümden, birlikte bulduk diye orada bırakmadığın çiçekten bahsediyorum. sahi, o çiçeği hala fahrenheit 451’in arasından çıkarmadım. mektubumu bitirdiğimde kontrol edeceğim, büyük ihtimalle kurumuştur. evini görmek için sabırsızlanıyorum, evinin her köşesinde benden önce birkaç izimin ulaşması da daha çok heyecanlandırıyor beni.

o günlük için çok savaş verdim ve hepsinde sana karşı kaybettim. sana karşı bütün savaşları kaybediyorum sanki? günlüğünü okumayı gerçekten istedim. daha eski seungmin’in düşüncelerini merak ediyordum. cidden merak ediyordum seungmin önceki yaşlarında nasıldı? hiç hayal edemiyorum serseri bir lise öğrencisi olduğunu mesela. şimdi de albümünde yazdığın şeylerin yer aldığını söylüyorsun ya, görmem şart oldu. sabırsız bir adama çevirdin beni farkında mısın? tahammül edemiyorum senden uzakta durmaya. tüm anılarımız ölümsüz olacak ve kendimle götüreceğim. bir an bile aklımdan çıkmıyor yaptıklarımız, en ufak bir şeyi bile unutamayacak kadar kazıdım.

soojin’e seni anlatmak istiyorum. burada sadece bana değil sana da sahip olduğunu bilmeli diye düşünüyorum. eğer başsavcıdan izin koparabilirsem seungmin, soojin’i gezmeye götüreceğim. stres oluyor küçücük yaşında ve kaldığı yerde bunaldığını fark edebiliyorum. bana daha önce hiç japchae yemediğini ve arkadaşları konuşurken merak ettiğini söyledi. denettirmek istiyorum. bir sonraki mektubumda sana yapabildiğimi yazacağım.

kesinlikle jack londan kaleminden favorilerim içerisinde yerini alır. senin sesinden duymak ve seninle kitabın üstüne sohbet edebilmek rüya gibi olacaktır. sen bana onun yaptıklarını okurken ben bizim aşkımızı yaşama şeklimizi düşünmeyi bırakamayacağım. güzel­liğe dair çok şey biliyorum, o ışıldayan gözler ve parlayan yüzün, bir gençlik aşkının ilk belirtisi olduğunu anlıyorum.

bu aşık erkeğin dilinden okuduğun her mektuba da bayılıyor musun?

saçlarımı beğenmene sevindim. seninleyken sarı olduğundan sarıdan vazgeçmek epey zor oldu fakat biraz da değişiklik istediğim de doğruydu. gerçekten parmaklarını yüzümde hissetmek istedim bu satırları okuyunca. saçlarımı da severdin, mahrum kalıyorum. olmuyor.

bir sonraki mektubunda arkadaşının bir fotoğrafını görmek istiyorum. ona çok iyi bakacağına, çok güzel bir arkadaşlık yapacağına eminim. seninle karşılaşması oldukça şanslı olduğunu gösteriyor, kendimden biliyorum bunu. ikinizin de burada bir hayranı var, bunu ona da anlat.

seungmin ben kusursuz değilim fakat senin kusurlarınla birleştiğimde kusursuzluk çıkıyor ortaya. biz kusursuzuz. hissettiklerimiz, adı buysa yaşadığımız aşk kusursuz. böylesine göz korkutucu bir duyguyu bu denli güzel ancak sen yaşatırdın bana ve benimle yaşayabilirdin. gülüşünü duymayı öylesine özledim ki, makinemi alıp çektiğim birkaç videoyu izleyeceğim. umarım tekrar tekrar gülüşünü dinlerken duruşmaya geç kalmam. kalabilirim çünkü seninleyken kendimi kaybediyorum, kapılıyorum.

tes yeux peuvent éclairer même la nuit la plus sombre,

hwang hyunjin.

flaner • hyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin