hh,

51 9 0
                                    

seungmin’ime sevgilerle,

her ne yapıyorsam yapayım, ne kadar yoğun olursam olayım benim önceliğim sensin. ne yapar ne eder bir boşluk bulur seni düşünürüm, sana yazarım, seni hayal ederim. aksini düşünmeyip peşine düşmene karşı büyük bir memnuniyet içerisindeyim. içkiyi fazlasıyla kaçırsam dahi çok etkilemiyor beni ama seninleyim diye ekstra dikkat ediyordum, fransızlara güvenim yok anlarsın ya. o gün gerçekten çok tatlıydın. seninle ilgilenmek epey eğlendirdi beni. benim kafam doluyken ve aklım davada kalmışken, sen kucağımda gözümün altındaki benimin ne kadar güzel olduğunu ve öpmek istediğini söylüyordun. tüm gerginliğimi ve yorgunluğumu almıştın. tüm gerginliğimi tek bir hareketinle alabilmeni hala aklım almasa da bendeki etkilerin hakkında şaşırmıyorum uzun bir süredir.

evet kesinlikle bu açıklama geciken mektubunu da açıklar şekilde oldu benim için, su serpti içime. benim için masaya geçip mektubu yazan parmaklarına birer öpücük bırakmak istiyorum.

seungmin gülmüştüm çünkü o kadar hoşuma gitmişti ki bana duyduğun ilgiyi böyle saf bir halde gözlerinden okuyabilmek, içimde tutamamıştım. işimden kaynaklı yanımda olan çoğu kıyafetim resmi duracak, beni iyice ciddi gösterecek şeylerdi ve senin bu beğenini fark ettikten sonra onları giyerken işimi de kendimle getirmiş gibi hissetmeyi bırakmıştım. hoşuna gideceğini bile bile giyinmiştim. çok basit kıyafetlerin içinde bile beni ne denli beğeneceğini biliyorum fakat illa daha çekici gelen bir şeyler oluyor. tıpkı senin içine hiçbir şey giymeden yakasını açık bıraktığın hırkaların ve bakmaya doyamadığım bacaklarını gözler önüne seren şortların gibi. aslında seçim yapmak çok zor senin gibi birinin üstündeyse bu kıyafetler. 

kıskançlık demişken, çok kıskanç bir herif olduğumu biliyorsun değil mi? fark etmiş olmalısın. her ne kadar sadece birbirimize odaklandığımızı, benden başkasının ilgini çekemeyeceğini bilsem de engel olamıyordum. senin güzelliğin başka bir boyuttayken nasıl engel olabilirdim? mimosa’ya gideceğimiz günü hatırlıyor musun? şehir merkezindeki tarihi miras ve müze hotel de la marine hakkında harika bir restorasyondan geçerek restorana çevrildiği bilgisini okumuş, kesinlikle gitmemiz gerektiğini söylemiştim. sen de beni onayladın ve o günün sabahını louvre müzesinde geçirmiş akşamında ise otele geçerek hazırlanmıştık mimosa için. seungmin saçlarımı yaptıktan sonra banyodan çıktığımda karşıma çıkmıştın. hazır olduğunu söyledin. gözlerimi üzerinde dolaştırdım. gömleğinin birkaç düğmesi açıktı ve ceketin vardı, ceketinin üzerinde ince bir kemer yer alıyordu. belinin inceliği öylesine göz önündeydi ki bacaklarını saran pantolonundan bahsetmiyordum bile. güzeldin her zamanki gibi ve ben bu güzelliği sadece ben göreyim istemiştim o an. önce havanın soğuk olduğu bahanesiyle gömleğinin açıkta bıraktığın düğmelerini iliklemiştim, ardından üstüne bir şey almanı keskin bir dille söylemiştim. sen de bana hiç karşı çıkmadın. hava soğuk değil demedin, üstüme bir şey almak istemiyorum demedin. inanılmaz bir şeysin. mimosa’da da en köşeye geçtik ve sen bana dönükken ben restoranı göreceğim şekilde oturdum. sayende kıskançlığım biraz daha dizginlendi.

evet yaptığın her işi biliyorum ve beni nasıl gururlandırıyor bilemezsin, bu denli yetenekli olman sana karşı olan hayranlığıma hayranlık katıyor. şirketler doğrunun değil de paranın ya da kendilerinin işine gelebilecek her şeyin yanındadır seungmin. orada veya sonrasında seni korusalar ortaklıkları bozulurdu muhtemelen fakat sen iyi ki susmamışsın. senin gibi olamayacaklarının farkındalığından, çekemeyişlerini böyle göstermiş olmalılar. seni küçümsüyor fakat sen olmadan kendini ifade edemeyecek. senin gibi kendini geliştirememiş. uyarının da bir şey ifade ettiğini düşünmüyorum inan bana, senin gibi başarılı birini bulmaları da imkansız zaten. göze alamayacaklarından göz boyuyorlar anlayacağın. bayılıyorum senin insanlara üstten bakanlara haddini bildirmene ve asla kendini ezdirmeyişine.

flaner • hyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin