Gün doğmak üzere.
Tüm geceyi iblis avlamakla geçirmiştik ve yaklaşık yirmi küsür iblis öldürmüştüm. Hepsi zayıftı fakat sayıca az oldukları için çevrede hala iblis var mıydı emin olamıyordum. Köyün geçimini sağlamak için sürekli ormanda dolaşması, ısıyı takip ettiğim için aklımı karıştırıp duruyordu. Shinazugawa-san belki benden daha emindir, en azından öyle umuyorum.
Köye geri girdiğimde sözleştiğimiz gibi o çikolatayı aldığım satıcının kapalı tezgahının önünde bekliyordu. Bu sefer ben geç gelmiştim. Yanına yaklaştığımda bana döndü, "Geç kaldın."
"Üzgünüm, fazla uzaklaşmışım."
Ellerini kütletirken sordu, "Ne kadar öldürdün?" Üstündeki sadistlik beni bu sefer gülümsetti. Çünkü zerre kin ya da nefret kokmuyordu, aksine. Bundan zevk alıyordu.
"Yirmi yedi sanırım. Otuza yaklaşmıştım."
Birden güldü ve zafer kazanmışcadına kollarını göğsünde birleştirdi. "Ben otuz altı tane öldürdüm."
"Tebrik ederim. Ama sanırım çevrede hala var." Gülümseyişi soldu ve kaşları çatıldı, "Bu aptal üreme meraklısı umarım cehennemin en sıcak köşesinde kavrulur."
"Shinazugawa-san."
Bana döndü, gözlerindeki öfke birden söndü. "Kaç yaşındasınız?"
"Ne alakası var?" Sesindeki sertlik bu defa beni korkutmamıştı. Her ne kadar kısa bir süre geçmiş olsa bile onun niyetinin sadece iblisleri öldürmek olduğunu anlamıştım. İnsanlara kin beslemiyordu. Eh, bu tanıma ben ne kadar girerim orası muamma ama neredeyse onun için nazik diyeceğim. Fakat fazla kaba saba bir davranış biçimi var.
"Sadece merak ettim, kısa süre için de olsa takım arkadaşımı tanımak isterim."
Bana cevap vermedi?
Sadece yürüyor?
Neden cevap vermiyor ki?
Hana doğru ilerlerken arkasından onu takip ederken buldum kendimi. Hana girdik, daima açık olduğu için sadece başındaki kişiye anahtarlarımızı gösterdik ve merdivenleri çıktık. Onunla aynı katta almıştık fakat onun odası daha dipte kalıyordu. Kendi odama girmek için anahtarı kapıya götürdüm fakat odasının kapısını açık bırakmasıyla durdum.
Yani...
Girsem ne olur ki, zaten ikimiz de aynı rütbedeyiz.
Efendi-sama, arkadaş edinmenin de iyi bir şey olduğunu söylemişti. Hem Rengoku-san ve Kanjori-san ile arkadaştık. Yani ben öyle sanıyorum... Neden onunla da arkadaş olamayalım ki?
Onun odasına adımlandığımda haoirisini çıkarmış fakat üniforması ile oturduğunu gördüm. İçeri girdim ve kapıyı kapattım. Kılıcımı çıkartıp haoirimi çıkarttığımda üniformamın yakasındaki tek düğmeyi açtım. Bana dik dik bakarken derin bir nefes verdi.
"Yirmi bir."
Eh? Bunun için mi beklemiştik yani?
"Anladım. Peki, ne zamandır birlikte görev alıyorsunuz?"
Kaşlarını çattı, "Ne zamandır bir iblis birliğe katıldıysa, o zaman katılmışımdır."
Bu sertti.
"Üzgünüm. Rahatsız ediyorsam gidebilirim."
Bana baktı, gözlerini üzerimde gezdirdi ve omuz silkti. "Boşversene, sizin gibi aşağılıkların hisleri kimin umrunda?"
Burnumun ucunun sızladığını hissettim. Göğsüm sıkışmış ve ellerim sıkılaşmıştı. Üsten üsten konuşması umurumda değildi, benim üstümden üst konuşması sinir etmişti beni.
"Bazı insanlar iblislerden daha iblis olmasaydı belki de en başında bu birlik daha gelişmiş olabilirdi." Bana bakan gözleri çatladı, irisleri devrildi. Sinirleriyle oynamak beni rahatlatmıştı. "Söylesene iblis, en son ne zaman bir insan yedin?"
Neyi ima ediyordu?
"Ben insan yemedim. Yemeyeceğim, efendi-sama'yı hayal kırıklığına uğratmayacağım."
Verdiğim cevap onu tatmin etmişe benzemiyordu. Derin bir nefes verip yutkunduğumda devam etti, "Neden iblis oldun?"
"İblis olmadım, iblis doğdum."
Şaşkınlığına bakacak olursak kesinlikle meraklanmıştı.
"Annem bir insandı, babam bir iblisti. Tam hatırlamıyorum bile, sadece tek hatırladığım evdeki huzur. Annem çok güzel bir kadındı, daima gülümserdi. Ta ki ölene kadar." Derin nefes alıp kendimi sakinleştirdim. "Hatırlamıyorum. Ama katil diye bağıran babamın sesi kulaklarımdan eksik olmuyor bir türlü. Sonrası malum, efendi-sama bana sahip çıktı, birlik babamı öldürdü."
Beni büyük bir dikkatle dinliyordu. Göz göze geldiğimizde yüzünde tek bir mimik daji oynamamıştı. "Açlığımı bastırmak için uyurum, bazen sevdiğim yemekleri yerim. Genellikle insanlarla iletişim kurmazdım ama efendi-sama insanların arkadaşları olmalı dediği için onu dinlemeye karar verdim. Ne de olsa iblisler gibi de değilim, sizler gibi de değilim."
Ben yalnızdım.
"Ve arkadaş olmak için beni mi seçtin, tch. Umutsuz vakasın," dedi ve arkasındaki duvara sırtını verdi. "Bunları söylerken senden en ufak alay kokusu almıyorum."
"Ne sikim saçmalıyorsun sen?"
Bana şaşkın şaşkın bakarken sadece gülümsedim. Hashira olmak için bu denli ter döken hiçbir insan kötü bir niyet sahibi olamazdı.
"Shinazugawa Sanemi, sen iyi bir insansın. Umarım arkadaşım olursun."
<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ブラッドムーン / Demon Slayer
Fanfiction"Güneş... Ne kadar sadist, ne kadar acımasız... Ne kadar güzel." - Kanlı Ay / Sanemi×Reader Profilimdeki linkten sizler için derlediğim şarkıları dinleyerek okuyabilirsiniz. 04.03.2023