Ölüye Bir Demet Çiçek

40 19 5
                                    

Biri öldüğünde insanlar ölüye bir demet çiçek gönderir , masum çiçek ölüyle ölsün diye

Ben hayata gönderilmiş bir çiçek demetiydim...

Gözüme yansıyan Güneş yüzünden uyandım ve "lanet Güneş" diye tısladım Güneşi insanlar neden sever ki? Gözlerimi aralayarak oturur pozisyon aldım kuşlar yine çığlık atıyordu etrafı süzmeye başladım burası...burası...

Benim odamdı.

Ama bu nasıl olabiliyordu ben en son dün gece... Bayılmıştım, en son Okyanus un beni sarsan sesini duymuştum nasıl odamda olabiliyordum rüya mı görmüştüm? Başımı hızlıca iki yana salayarak "hayır" dedim bağırarak "Tanrım lütfen rüya olması-" derken kapımın aralandığını gördüm bu Okyanus'tu yüzümde büyük bir gülümseme oluştu "burdasın... Rüya değilmiş" dedim sessizce yanıma yaklaşarak yatağa oturdu pastel mavi gözleri ışıl ışıl ama yıldızlar gibiydi... Sahte

"Biliyor musun Son senden iğreniyorum bu yüzden seni yanýmda istiyorum" benden iğreniyor muydu ? İğrensin benim için sorun yok "Beni neden yanında istiyorsun?"
"Seni öldürmek için "
Gülümsedim bu söylediği çok hoştu
"Ölüm tanrının hediyesinden olacaksa... Olsun ben ölürüm" Cehennem'e babamın yanına gidecek olsam da Olsun ben bir kere daha sonsuza denk yanarım...

"Buraya nasıl geldik ?"
"Gelmedik rüyadasın Son..." Diyip kahkaha atmaya başladı hayır hayır bu olamaz peki dün gece olanlarda mı rüyaydı hayır bu olmamalıydı "Hayır" diye çığlık attım bu bir rüyayasa uyanmak istemiyorum Okyanus daha büyük bir kahkaha atarak "Rüya Son! Rüya..."

Korkmuş afalamış bir şekilde uyandım bu sefer sadece yanaklarım değil her yerim sırımsıklamdı. Korkudan deli gibi terlemişitim yutkundum burası benim odam değildi benim odam gibi simsiyah dı ama bu oda benim değildi başımı yana çevirdim Okyanus oturmuş baygın gözlerle beni izliyordu Rüya değilmiş, umarım buda bir rüya değildir "Uykunda ağlıyorsun" diye mırıldandı, uyurken beni mi izlemişti?Başımı yavaşça aşağı yukarı saladım "bu kadar acı çektiğini tahmin etmemiştim"

Yutkundum kimse tahmin edemezdi ki nasıl acı çektiğimi, sen nasıl edesin?

Konuyu deðiþtirmek amacýyla soru sordum "Beni neden uyandırmadın? Kabus gördüğümü anlamış olamalısın"

"Kabus gördüğünü anladım" dedi oturduğu sandalyeden kalkarak kapıya döndü ve yürümeye başladı kapının önünde durarak "ağlarken bile o kadar masum o kadar güzeldin ki uyandırmaya kıyamadım"

"Anlıyorum..." Hayatımda ilk kez biri beni masum bulmuştu normalde herkes hak ettiğimi söylerdi ben bile öyle düşünürdüm bazen. Doğduğum için kendimi suçlu "masanın üstünde kıyafetler var onları giyin, kahvaltı için bizi bekliyorlar" ben daha birşey demeden odadan çıktı siyah odayla başbaşa kalmıştık yatağın karşısındaki masaya baktım tıpkı benim masam gibi kurumuş boya ve kan lekeleriyle doluydu. Ayağa kalkarak masaya yöneldim masayı birkaç dakika süzdükten sonra bir şey anlamadım bende bu masa gibiydim. Solgun renkler ve kan bunlar beni yansıtıyordu hemde fazlasıyla Okyanus 'un masaya bıraktığı kıyafetlere baktım oldukça geniş gözüküyorlardı bunlar Okyanusun olmalıydı, kahverengi bir kazak ve kahverengi kargo pantolon vardı her ikisinde güzel gözüküyordu.

Kıyafetleri giydikten sonra pantolonun okyanusun olmadığına karar verdim çünkü geniş olmasına rağmen bel kısmı dardı ve tam üzerime olmuştu. Masanın yanındaki boy aynasının karşısına geçtim beyaz tenimde göz altı morarıklıklarım oldukça garipti, üstümdeki kıyafetlerle az da olsa güzel gözüküyordum. Açık olan saçımı at kuyruğu yaparak önden birkaç perçem bıraktım. Odadan çıktığımda mutfaktan gelen gürültüleri duyabiliyordum mutfağa gitmek istemiyordum ama gidecektim. Ne de garip biriyim Mutfaktan bile nefret ediyorum

Mutfağın kapısına geldiğimde Efe "iyi misin Son? En son bayılmıştın " beni merak ediyorlardı Efe eliyle yanındaki Utku nun boynuna vurarak "bu tek hücreli, pardon buna tek hücreli dersek tek hücrelilere ayýp olur hücresi bile olmayan varlık yüzünden" başımı iki yana salayarak boş sandalyeye oturdum "iyiyim Utkunun yüzünden değildi" Utku bir anda masaya çıkarak "Duydunuz mu eyy ahali ! Beni boş yere dövmüşsünüz" Efe kahkaha atarak "afet bizi ağam söyle nedir cezamız?" Melisa göz devirerek "şimdi gidip camdan atlayın falan diyecek"
Utku ona dönerek hızlı bir şekilde Melisa'yı süzdü "merak etme o kadarda gaddar değilim" dolunay kahkaha atarak Melisa'nın omzuna yaslandı "daha ne isteyelim" diye alay eti, Utku " bundan sonra benim kölemsiniz ahali"

"Ne! Camda atlarım daha iyi!" Diye bağırdı Efe böyle mutlu eğlenceli olmaları çok hoştu keşke bende olabilseydim dudaklarımı yukarıya kıvıramıyordum bile.
Onlar konuşurken ben tabağımın içindeki zeytinlerle oynuyordum. Basımı masaya çevirdim fazlasıyla çizilmiş ve karalanmıştı gözümü masaya yansıyan Güneş'in yansımasına çevirdim sadece çizik izleri gözüküyordu Utkunun gölgesi yansımayı kapatınca karalamalar ortaya çıktı masayı kendime tekrardan benzetim güneş güzel karalamaları götürüyor derin çizgileri bırakıyordu Güneşten birkere daha nefret ettim hayatımda güzel şeyleri yok ediyor derin çizgileri bırakıyordu...

"Hayatımda güzel olan herşeyi silen Güneş seni asla affetmiyeceğim... "

                                 ⁠✪✪⁠✪

Okyanus ceketini alarak ayağa kalktı ve kapıya döndü yürümeye başladı arkasından koşarak "nereye gidiyorsun, bende gelmek istiyorum" ölü yıldızlarıyla bana bakarak "tamam, gel" sevinçle peşinden yürümeye başladım o sırada Dolunay "abi nereye gidiyorsun?"
"Öyle gidiyordum işte" Ne! Abi mi Dolunay Okyanusun abisimiymiş ? Yüzümü asarak "Abi mi? Şimdi siz sevgili değilmisiniz?" Ayakkabılarını giyerek "bakıyorum da çok üzüldün" başımı aşağı yukarı yavaşça salayarak " senin hakkında hiç birşey öğrenememişim" kalkarak "kardeşimin olduğunu öğrendin" dedi aslýnda evet bu da onun hakkýnda bir bilgiydi. baþýmý hýzlý bir þekilde aþaðý yukarý sallayarak onu onayladým ve yürümeye başladı ben merdivenlerden inerken yine basamakları saymaya başladım son basamaktan inerken "on sekiz " diye bağırdım

"Bu gün yürüyeceğiz" onun yanına koşarak "tamam da... nereye gideceğiz?"

Başını yere eğerek yutkunduðunu gördüm "Annemin mezarına" dedi acý bir sesle. Kulaða ne kadar gaddarca gelse de nedense bu beni mutlu etmişti çünkü onun sevdiği bir annesi vardı, belki de sevmiyordu ama onu ziyaret edecek kadar deðerliydi onun için. Tabi benimde vardı annem rüzgar dı ama o hep yaşıyordu ölmüyordu "annene bir demet çiçek almaya ne dersin?" Başını iki yana salayarak

"Ölüye bir demet çiçek almak... Ne saçma ama"

"Neden öyle diyorsun"

"Çiçekler ölüyle ölür bu ölüleri mutlu etmez ölülere bir canlı lazım"

"Sende ölüsün senin canlın kim?"

"Düne kadar yoktu" beni mi kast ettmişti ne de hoş "ama bende canlı değilim ki baksana bana ölüyüm, yürüyebilen koşabilen konuşabilen bir ölü"

"Olsun ben böyle mutluyum sevdim ben bu ölüyü... Yanılmışım ölüye ölü iyi geliyormuş..." Dedi derin bir nefes vererek

"Hadi git de bir demet canlı sen al."
"Nasıl yani?"
"papatya al..."

YILDIZLAR SÖNÜYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin