İçimdeki Bozuk Piyano

33 20 2
                                    

Ölsem...
Yaşar mı gözlerimdeki ölü çiçekler
Çalar mı içindeki bozuk piyano
Karışır mı kanım gözyaşlarıma
Atlarmıyız sonu olmayan uçurumdan
Gelir misin yanıma...

Hayır sen gelme ben senin yerine yaşarım sonu olmayan cehennemi.

Gerçekten yaşarmıyım onun yerine cehennemi? Yaşarım sonsuza kadar hemde
Cehennemde de varmıdır melekler? Şeytan da melek değil midir? Peki ya etrafımdaki melekler cehennemde yaşıyorsa?

Hepsi koltuklara yayılmış filim izliyordu, onların yanına giderek koltuğun kenarına oturdum Melisa ayağa kalkıp yanıma gelerek "hadi gel sana kıyafet vereyim böyle Samara gibi dolaşma " televizyonun
üzerine yansıyan kendime baktım beyaz elbisem dağanık siyah saçlarım... Gerçekten de Samara ya benzediğimi farkettim, başımı salayarak onayladım ve o bir odaya doğru yürümeye başladı, bende onun peşinden yürüyerek girdiği odaya girdim oda ortalama bir boyutaydı sarıya boyanmış duvarlar bana Güneş'i hatırlatıyor ister istemez beni huzursuz ediyordu odada iki yatak vardı ikisinin örtüsüde sarıydı sarıyı oldukça çok seviyorlardı...

Melisa elime gri bir eşortman ve oldukça geniş siyah bir kazak vererek teşekkür etmeme bile fırsat vermeden odadan çıktı kendi kendime omuz silkerek "ne garip" diye mırıldandım beni hepsi hiç sorgulamadan kabul etmişti yada öyle görünüyorlardı. İki yatağın ortasındaki boy aynasının karşısına geçerek kendimi dikkatlice süzdüm

Ne kadarda iğrençtim

Elbisenin ince askılarını omuzundan indirerek bedenimden yavaşça düşmesine izin verdim üstüme kazağı geçirdikten sonra verdiği gri eşortmanı giydim tekrardan aynadaki yansımamı süzdüm birşey değişmemişti yine iğrençtim bileğimdeki siyah tokayla saçımı at kuyruğu yaptım aynadaki yansımama baktım yine iğrençtim "disardakiler beni böyle mi görüyor" diyerek elimi buz gibi yanağıma sürttüm sağ gözümden bir damla kan yani yaş düştü elimle yaşı silerek "ne kadar da insana benziyorum" diye mırıldandım arkadan kapının aralandığını gördüm yutkunarak arkamı döndüm ve yüzüme acıya bulanmış bir hüzün, hüzne bulanmış bir tebessüm kondurdum kapıdaki Dolunay dı beni süzüp içeriye girdi ve yatağa oturdu ona bakarak "beni neden sorgulamadınız" diye sordum tek kaşını kaldırarak "neden sorgulayalım " diye karşılık verdi omuz silkerek"kim olduğumu öğrenmek için?"
"Merak etmesek te kim olduğunu öğrendik ismin Son "

Melekler merak ettmez miş etrafındakileri bu çok güzeldi, fazlasıyla güzel... Yalnızca meleklerde tanımanın isimden ibaret olduğunu sanıyor muş bu çok kötüydü, fazlasıyla kötü... Olsun en azından insan değiller

"Anlıyorum... Saat kaç ?" Diye sordum cebinden telefonu çıkartarak telefonu bana doğru çevirdi gözlerim saatten çok ekran fotoğrafına kaydı Okyanusla berarber sarılmış bir şekilde çektikleri fotoğraf vardı. Fotoğrafı umursamadım, umursamaya çalıştım ve saate baktım saat 00.24 tü gece yarısını geçmiştik "sağol " diyerek arkama dönüp odadan çıktım "sağolma yaşamak acı verir " diye mırıldandım keşke mırıldandığımı deseydim diye geçirdim içimden. Şimdi kendimi iki yüzlü gibi görüyordum ama öyle olmadığmı da biliyordum

Belki de yanlış biliyorsundur Son

Salona gitiğimde salonda yalnızca Okyanus vardı Okyanusun yanına giderek onun yanına oturdum "at kuyruğu yakışmış " dedi göz kırparak tebessüm ederek "teşekkürler" dedim yüzümdeki tebessümü büyük bir gülümsemeye çevirerek "senin tanıma konusunda ilk adımı attım" dedim büyük bir heyecanla, onun hakkında birşeyleri bu kadar çabuk örendiğimin verdiği şaşkınlıkla gözlerimin içine bir iki dakika bakarak "neymiş o öğrendiğin?" Diye sordu "hazırmısın?" Dedim "Hazırım " dedi iki elimi arkama atarak koltuğa iyice yaslandım

"Sen ve Dolunayın sevgili olduğunu yada bir zamanlar olduğunuzu öğrendim." Yüzünde büyük bir gülümseme belirdi, gülümsediğine göre haklıydım "bunu nereden çıkardın?" Diye sordu "dolunayın telefonunun ekranında sen ve onun sarılmış bir fotoğrafı vardı, bu bir tahmindi güldüğüne göre tahminim gerçek" o da arkasına yaslanarak "Evet doğru tahmin etmişsin, oldukça zekisin " tahminim in doğru çıkması ben üzmemiş aksine mutlu etmişti tahminim doğru çıkması sonucuyla yüzüme havalı bir ifade yerleştirerek ayağa kalktım "diğerleri neredeler?" O cevap bile vermeden mutfaktan Efe ve Utku 'nun çığlık sesleri geldi sakince oraya doğru yürümeye başladım mutfağın kapısından girer girmez Utkunun bağırma sesi geldi "sis bonbası, kaçın a dostlar!" Utku çıktığı tezgahın üstünde zıplıyordu elinde büyükçe bir un torbası vardı Utku bu anda yere atladığında heryerim un ile kaplandı ağzıma giren unlar yüzünden öksürmeye başladım öksürüken yarım yamalak bir şekilde "Ne- ne oluyor B-b- burada" Efe'nin sesi kulaklarıma doldu "Utku yemin ederim öldürücem seni" Melisa "kör oldum! Utku bittin sen"
Ne olduğunu doğru düzgün anlamadan ne kadar da güzel ve komik bir hayatlarının olduğu aklıma geldi ben burada oldukça sıkıcı kalıyordum sıkıcı ve sıradan hayır bu olmadı sıkıcı ve ölü işte bu oldu ben tam olarak buydum bundan rahatsız oluyordum? Fazlasıyla, peki komik ve eğlenceli biri olmak istermiydim? Sanmıyorum

Etraftaki un dağılmamıştı fakat etrafı azda olsa görebiliyordum dikkatlice etrafa baktım Utku yere uzanmış dilini ağzından çıkartarak ölü takliti yapıyordu Utkunun arkasından bir anda Efe'nin belirdiğini gördüm Efe bir anda Utkunun üstüme atladığında Utku büyük bir çığlık attı "bu sana yapıcaklarımın milyarda biriydi "
"Yetişin a dostlar ölüyorum ayı burada pestilimi çıkartıyor"ben onların karşısında şaşkınlıkla onları izliyordum Utku beni görünce "Hayalet olmak sana çok yakışmış Samara, kurtar beni buradan" yutkunarak başımı iki yana saladım onların bu hali gözümde babamın annemi öldürme sahnesini canlandırdı oturduğun yerden kendimi yavaş yavaş geriye çekerek mutfaktan çıktım o gece babamın iğrenç gülüşü annemin cansız bedeni babamın beni öldürmeyi çalışması geçmişi uyandırıyor içimdeki bozuk piyanonun çalmasını sağlıyordu "çalma!" Diye çığlık atım "çalma!"

İçimdeki bozuk piyano çalıyordu, öyle bir çalıyordu ki bu notalar beni öldürüyordu...

İçimdeki piyano nun çaldığı iğrenç ritim susun diye kendimi öldürmek istiyordum canımı bu dünyadan koparmak arındırmak istiyordum başımı ellerimin arasına alarak "Tanrım yalvarırım sana yalvarırım susun yalvarıyorum sana Tanrım, lütfen Tanrım!" İleriye geriye doğru sallanmaya başladım "ben size ne yaptım ki?" Diye mırıldanmaya başladım küçüklüğümde ki gibi... Birinin beni kucağına aldığını hissettim Ayaz mıydı bu beni yine mi kurtarıyordu kulağıma bir söz mırıldandığını duydum bu okyanusun sesiydi söylediği şey beni derinden sarsmıştı

"Hayat zalim bir kraldı ve bizde köleleri biz isyan ettik ve bedelini yaşamla ödüyoruz"

Bu ne demekti ne demeye çalışıyordu ben öle bilirdim ama sırf babamın olduğu yere gitmemek için yaşıyordum, bu hayatın bana verdiği ceza mıydı? Peki hayat beni neden cezalandırmıştı? Ne yapmıştım ki ben hayata, hayat doğduğum için mi beni cezalandırıyordu? Bu çok saçma tıpkı...tıpkı...İçimdeki Bozuk Piyano gibi


YILDIZLAR SÖNÜYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin