Jex ile birlikte hızla kulübeye geri dönmüştük. Daha bahçe kapısının içinden girdiğimiz anda duyduğum ağlayış sesleri ve haykırışlarla paniğim daha da artmıştı. Nasıl odama girdiğimin farkında değildim bile.
Yatağın üzerinde bıraktığım bedeni göremeyince korkum daha da artmıştı ilk. Lakin daha sonra yere çökmüş orda ağlayan bedeni fark etmiştim. Dizlerini iyice kendine çekmiş ve küçülebildiği kadar küçülmüştü odanın en köşesinde.
Yavaş adımlarla ona yaklaşmak istedim ama duyduğu adım sesleriyle hızla başını dizlerinin arasından kaldırdı ve kıpkırmızı gözlerini gösterdi. Beni gördüğünde panikle çığlık attı.
"YAKLAŞMA! YAKLAŞMA SAKIN BANA! DOKUNMA!"
Bağırdıkça ağlayışları daha da artıyordu. Panikle ellerimi havaya kaldırıp bir şey yapmayacağımı göstermeye çalıştım ona ama öyle çok ağlıyordu ki sulu gözlerinin arasından beni gördüğünden bile emin değildim.
Titreme başlamasıyla içimdeki panik daha da büyük bir hale gelmişti. Dayanamayıp hızla yanına adımladım ve oturduğu yere çöktüm. Yanında bir beden olduğunu fark etmesiyle kendini geriye çekmeye çalıştı. Ama hemen arkasındaki duvar ona engel olmuştu. Ne yapacağımı bilemedim o an. Sadece içimden geçenleri yapmaya karar verdim.
Minik ellerini tuttum nazikçe ve onu kendime çekip sıkıca sarıldım minik bedenine. O kendini ağlayışlarının arasında geri çekmeye çalışırken kollarımın arasından, naif bir sesle kelimelerimi fısıldadım kulağına:
"İzin ver yardım edeyim sana miniğim. Güzel, minik ellerini uzat bana. Her gece birlikte sayalım gökyüzünden alınıp yüzüne tek tek özenle yerleştirilmiş yıldızlarını. Sadece güven bana. Ne senin diğer tüm perileri kıskandıracak kadar güzel olan küçük bedenine ne de insanları güneş ışığı gibi aydınlatan o güzel ruhuna zarar verebilirim. Söz veriyorum, ölene kadar her daim koruyup kollayacağım seni."
Ben konuştukça önce ağlayışı azalmaya başladı. En sonunda ise ağlayışlarından geriye sadece minik iç çekmeler kalmıştı. Kollarını güçsüzce benim bedenime doladığında ise derin bir nefes verdim sakinleşmesine sevinerek. Burnumun hizasında kalan yumuşak sarı saçlarının arasından ne kokusu olduğunu anlamadığım ama şeker gibi tatlı olan bir koku geliyordu. Daha önce hiç koklamadığım bu güzel koku ona özel olmalıydı. Daha ilk görüşte beni kendine bu derecede hayran bırakması, içimde ona baktıkça minik kelebeklerin uçuşmasını sağlaması nedensizce içimde bir huzur oluşmasını sağlamıştı.
En sonunda kendinde konuşacak hali bulduğunda yavaşça kollarımın arasından biraz geriye çekildi. Yanaklarındaki ve burnunun üzerindeki yıldızlardan bazıları dışlanmış olacak ki kimse kabul etmemiş. Lakin onlar daha güzel bir yer bulmuşlar kendilerine, perilerinin gözleri arasında ışıl ışıl parlıyorlar.
Ağlamaktan kızarmış yeşil mi mavi mi olduğunu çözemediğim gözleri benim mor gözlerime ilişti usulca. Gördüğü renkle hafifçe şaşırdığını hissettim dibimdeki minik bedenin. Hem bu tatlı suratının haline hem de onu biraz rahatlatabilmek için hafifçe gülümsedim. Gülümsememden güç alan beden en sonunda kalp şeklindeki kiraz dudaklarını açıp konuştu:
"M-merhaba."
"Merhaba güzel peri."
Ona sormak istediğim çok şey vardı. Ama şuan soracaklarıma cevap vermek zar zor sakinleştirdiğim bedeni korkutup yeniden ağlatabilir, kriz geçirmesine sebep olabilirdi. Sadece ona zarar vermeyeceğimi göstermemin şuan için en iyisi olabileceğini düşündüm.
Peri en sonunda gözlerini benden ayırıp odayı incelemeye başladığında bizden biraz uzakta, çekingen bir şekilde perisine bakan Jex'i gördüğünde hemen ayağa fırlayıp pixiesinin yanına koştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
magic - hyunlix
FanfictionCadı ve büyücülerin hakimiyet kurduğu topraklara baygın bir şekilde bırakılan peri Felix'i, onu aylardır arayan büyücü Hwang Hyunjin bulur [slow update!]